Güle güle Usta

Bugün ne oldum deyip de, yarın ne olacağını düşünmeyenler. Güneşin doğduğu gibi, batacağını bilmeyenler. Tüm canlıların var olduğu gibi, bir gün de öleceğini unutanlar. Her türlü zorluğa rağmen çıkılan zirveden inileceğini göremeyenler...
Bir Beylikten doğan Cihan Devletinin 600 yıl sonra küçük bir toprak parçasına mahkûm oluşunu, güneşin hiç batmayacağı düşünülen bir imparatorluğun adacıklara sıkışışını ve dünyanın sultan Süleyman’a dahi kalmayışını yazan tarihi okudukları halde ders alamayanlar... 
El ele tutuşup aynı yolda yürüdüklerinin senden beklentilerine cevap alamadıklarında, birlikte yürüdüğünüz yol üzerine kazdıkları kuyu düşüreceklerini ve en yakınlarınızın dahi nasıl sırtınızdan bıçaklayacaklarını sezemeyenler...
Sultan 1. Mustafa’nın “Görün dünyanın halini! Dün sabah Cihan Padişahı idim. Şimdi üryan kaldım. Giysi ve malımın haddi hesabı yokken, şimdi 10 akçelik bir gücüm yok. Merhamet edip halimden ibret alın. Dünya size de kalmaz” sözü çok daha iyi hatırlatmaktadır bazı gerçekleri...
Tarih tekerrürden ibaret olduğu için, günümüzde de bir kısım olayların başka bir versiyonunu hep birlikte yaşıyoruz. Koalisyonlardan bıkmış, inançlarıyla alay edilmesine kızmış, yalana ve dolana doymuş yüce Türk milleti önce yetkilendirdiklerini bir kenara iterek, aldığı yeni bir kararla bugünkü iktidara yetki vermiştir.
Nedeni ise, bugün iktidar da olanların milletin duygularını istismar ederek gelinen bu günlerin yıllarca zeminini oluşturmalarıdır. Ancak, duygu sömürüsüyle iktidara gelenler güçlendikçe demokrasiden uzaklaşılmış, benlik duygularıyla hareket edilerek eleştirilere kulak tıkamış. Hatta eleştirenler düşman kabul edilerek ona göre muameleye tabi tutulmuştur.  
Kerametin kendilerinden münhasır olduğunu zannedenler, halkı yok sayarak padişahlığa soyunmuş. Kendi halkını korkuttuğu gibi başka halkları da korkuturum düşüncesine kapılarak, komşu ülkelere de saldırmaya başlayarak Türk ve Türkiye imajını zedelemiştir. Sonrasında da  “Ben bilirim sen kimsin” dedikleri devletlere karşı el ufalamışlardır.
Tüm bu yapılanların karşılığında dışarıda hiçbir dost kalmadığı gibi, içeride de birlikte yola çıktıkları ve ülkeyi emirlerine amade ettikleri ile de yollarını ayırmaya başlamışlardır. Oyunu alarak büyük lojistik desteğini gördüğü cemaat, PKK ile yapılan pazarlıkta İslami birlik yerine onlara millet şuuru kazandırmasını kabul etmemiştir.
Aynı cemaat İslami bir görüntü verilmesine rağmen en çok Müslümanların ezildiğini, makam ve mevkilerde arzulanan kadroları alamadıklarını düşünerek iktidara olan desteklerini çekmişlerdir. Sadece desteklerini çekmekle kalmayıp, yerel seçimlerle birlikte bir çoğu da başbakanın yakınında olan kişilerden oluşan bir gurupla yeniden bir yapılanmaya giderek iktidarın paçasından aşağı çekme kararı almışlardır.
Bir başka destekçileri olan PKK’lılar ise, aldıklarıyla yetinmediklerini ifade ederek, çözün sürecindeki elde ettikleri güçle birlikte yeniden saldırarak iktidarı bitireceklerini söylemektedirler. Gerek PKK’ya verilen tavizler, gerekse Türklüğü yok sayan, hatta ayaklar altına alan bir anlayışın sergilenmesi, birlikte yola çıkılanların dışlanması ve yapılan zamlar sonucu düşülen zorluklar da eklenince halk  “Yeter artık” demeye hazır hale getirilmiştir.
Tuttuğu dalların kırıldığını gören iktidar ise yeni bir arayışla, halkın dini duygularını ve demokrasiyi kullanarak Suriye ve Mısır’a sarılmıştır. Ancak halkın vergilerinin buralara gitmesi, bir milyona yakın Arap’ın ülkemize yerleşmesi ve Arap ırkçılığının öne çıkarılarak Türk halkının yok sayılması da bu planlarını geçersiz hale getirmiştir.
Tek umudu ise olabilecek bir savaşta kalan iktidar, bugün onun için çalışmaktadır. Ne yapmaya çalışılırsa çalışılsın yolun sonu görülmüştür. 
Böylesine gidişinden dolayı söylenecek tek şey,  “Güle güle git Usta”  demek olur.

Yazarın Diğer Yazıları