Gülşen yahut hukuk güvenliği / Kerim Yılmaz

Gülşen yahut hukuk güvenliği / Kerim Yılmaz
Demokrasiler; hukuk devlet, güçlü sivil toplum ve özgür medya sacayağına oturur. Bizde üçü de dipte.

Hukuk devleti de; kanuni idare, idarenin yargısal denetimi ve bağımsız yargı sacayağına oturur. Maalesef bu üçü de şeklen var ama gerçekte yok.

Demokratik sistemin ve hukuk devletinin sigortası yargı bağımsızlığıdır. Bunu kaybettiğinizde demokrasi yara alır, kurumlar zayıflar, siyasetin ahlakı çürür. Bugün yaşanan budur.

İmam hatipli bir hukukçu olarak kınadığım sözlerinden dolayı Gülşen''in tutuklanması hukuk garabeti bir kararla adaletin katlidir.

Savcının tutuklama sevkine konu ettiği suçun yasal unsurları yoktur. Velev ki olsa bile tutuklama sebebi ve şartı yoktur.

TCK 216 mad. aynen şöyle; Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Soralım o savcı- hakim ve hukukçu geçinen herkese;

Burada kamu güvenliği açısından ortaya çıkan yakın tehlike ne? Dört ay önce söylenmiş bırakın duyulmayı sahnede 3-5 kişi arasında espri olarak kalmış o sözlerin dört ay sonra yarattığı tehlike nerde? Tehlike olmayınca suç oluşmayacağını bilmek için 13 zeka yaşında ve okuduğunu anlayacak birkaç sene okula gitmek yeterli.

O halde bu niye? Yargı eliyle toplumu terbiye etme siyasetinin toplum mühendisliği. Sonuca etkili mi? Değil, tersine akıl ve vicdan sahibi AKP liler bile bunu kabul etmedi. O yüzden birkaç güne salınır Gülşen ama AKP iktidardan gidinceye kadar toplumun derinleşen yoksulluk, yokluk gibi hukuki güvenlik yokluğu da devam eder.

Demokratik toplumda istisna olup da bizde tek adam rejimiyle olağanlaşan OHAL yetkileri 15-Temmuz darbecilerini ayıklayıp adalete teslim etmenin ötesinde, YÖK Kanunu’nu, Seçim Kanunu’nu, ceza soruşturma usul ve en önemlisi HSK nu ele geçirme ve mevzuatı, kamu kurumlarını iktidar lehine değiştirmek için kullanıldı.

Bugün ağır sonuçlarını yaşadığımız siyasallaşan yargının temeli de KHK larla atıldı. Hakim ve savcı adaylığı sınavlarında en az 70 puan almak lazımdı, 50’ye indirildi, malum yöntemli “mülakatlarla” binlerce yandaş hakim ve savcı yapıldı ve ''parti’li avukatların listeleri yayınlandı. Şimdi bunlardan adalet bekliyoruz öyle mi?

Yeni ceza yasası yapılırken koydukları ''''adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs'''' suçunu torba yasayla çıkaran yirmi yıllık iktidar AKP''nin Adalet Bakanı bir de muhalefeti yargılamayı etkilemeye çalışmakla suçlamaz mı?

Yargıya en az onbeş bin yandaşını yerleştirip namuslu yargı mensuplarının dahi aralarındaki konuşmalarda bağımsızlık bitti işler talimatla görülüyor dediği yerde muhalefetin yargıya etkili olacağını söylemek akıl dışıdır. Topluma hakaret ve hukuk güvenliğine karşı tasarlayarak işlenmiş örgütlü bir cinayettir.

Adalet oksijen gibidir varlığı fark edilmez ama yokluğu öldürür. Toplumdaki boğulma hissinin sebebi adaletsizliktir. Adaletin teminatı olan bağımsız yargı tesis edilmeden hukuk güvenliği geri gelmeyecek, hiç bir şey kolaylıkla düzeltilemeyecektir.