Gümbür gümbür ne geliyor?
AKP Genel Başkanı ve Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan doğru söylüyor, “Türkiye yüzyılı gümbür gümbür geliyor.”
Haksızlıklarla, adaletsizliklerle, hukuk katliamlarıyla, vatandaşın gözyaşlarıyla, emek sömürüsüyle ve emeklilerin sabahın köründe et kuyruklarına girmesiyle, eski “Faşist Tek Parti yönetimine” inat geliyor.
Eğitimde cemaatleşme ile öğretim programlarının içi boşaltılarak, öğretmen kadroları torpille (affedersiniz mülakatla diyecektim) oluşturularak, yeni nesillere dini sevgi yerine dini korku öğretilerek ve en nihayetinde her şey ters yüz edilerek geliyor.
Milletin gücü ve egemenliğin kaynağı olan parlamento etkisizleştirilerek geliyor.
Millî irade yerine kişisel iradenin tahkimatıyla, denetlenemez, sorgulanamaz, tek güç ve üstün güç siyasi iktidar uygulamasıyla geldi ve geliyor.
Hatırlayın.
Sayın Erdoğan, partisinin Genişletilmiş İl Seçim İşleri Başkanları Toplantısı'na katıldı ve burada dedi ki: Tek parti faşizminin, darbelerin, cuntaların, zulümlerin, koalisyonların, krizlerin, istikrarsızlıkların Türkiye'sini bir daha gelmemek üzere tarihin tozlu raflarına kaldırıyoruz. Artık devir, Türkiye Yüzyılı devridir. Hamdolsun Türkiye Yüzyılı'nın ayak sesleri gümbür gümbür geliyor.”
“Kaldırıyoruz” dedikleriyle uyguladıkları ve getirdikleri arasında “Faşizm” söylemi bakımından ne fark var onu pek anlayamadık.
“Gümbür gümbür” her ne geliyorsa Türkiye’nin bütün güzelliklerini yok etti.
Meselâ “millî birlik” kavramının içini boşaltmadı mı? Daha ilerisini söyleyeyim, şu an, şu sıralar bazılarının sıkça dillendirdiği “şeriat” kavramı, şayet anlattıkları kadar değerli ise -hukuki tarafını uygulayamaz diyelim- ahlaki ilkeleri niçin elinin tersiyle ittiğini kim bize izah edecek?
Başta kendileri olmak üzere, yönetim kadroları, “Emredildikleri gibi dosdoğru oldular” da; yok etmekle övündükleri Tek Parti kadroları, kendilerine engel mi oldu?
Dinin/Allah’ın, “Adaletle hükmedin” emrine (yani şeriata) sarsılmaz bir sadakatle bağlı kaldılar da, laik düzen yahut bu düzenin yasaları, değilse taraftarları, kendilerine isyan mı etti?
Hayır etmedi.
Verilebilecek başka örnek olaylarla ilgili ahlaki davranışların hiçbirine, kötüledikleri “Tek Parti” anlayışı ve ideolojisi itiraz etmedi. Daha doğrusu edemedi.
Neden?
Çünkü İslam’ın olağan ahlakı onların siyasal pratiğinde hiçbir zaman varlık gösteremedi de ondan. Gösterseydi de itiraz eden olmayacak, tam tersine, birçok insanın mütedeyyin Müslümandan umduğu davranış beklentileri gerçekleşecekti.
Aynı toplantıdan bir başka cümle de şu: “Cumhuriyetimizin ilk asrını acısıyla, tatlısıyla geride bırakan Türkiye'nin ikinci asrının yol haritasını da oluşturuyoruz.”
O “Harita” buraya kadar anlattığımız politik stratejiyle sürüyor. Kıra döke ilerliyor. Yandaşları, partidaşları zenginleştirerek yol alıyor. Hayırla ilerlemiyor.
Fatura millete kesilirken, paye güç sahiplerine gidiyor. Şerle ilerliyor.
Sözlerin devamına da bakalım:
“Milletin önüne yeni hedefler, yeni vizyonlar koyarken buna uygun kadroları yetiştirmeyi ve bu kadroların işlerini yapacağı mekânları hazırlamayı da ihmal etmedik.”
Milletin önüne konulan ne vizyon ve ne de açık seçik bir plan var. Eğer bir plan varsa o da mutlaka sarayda bir yerdedir.
Vizyona gelince, o kelimenin anlamına uygun bir tasarım, bir ipucu göremedik.
Neymiş o vizyon?
Bu arada, vizyon demek, nihai gelecek tasarımı demektir. Sonunda ulaşacağımız görünüm.
İktidarın bize sunduğu ve gelecekte ulaşacağını umduğu yahut Türkiye’yi görmek istediği ideal Türkiye görünümün ne olduğunu bilen var mı?
Yok.
Eğitim uygulamalarına, Atatürk’e yapılan 90’lardan kalma ideolojik karşıt söylemlere itibar etmesine, olup bitene sessiz kalmasına bakılırsa, bazı tahminler yapılır. Uygulamalarına bakarsak, adaletsizlikle adalet düzeni kuracağını iddia ediyor.
Eğitim yoluyla insanların zihinlerinin üzerine dini kafes örterek, bilime kapattıktan sonra, kapalı zihin kutusuyla, aydınlık bir Türkiye oluşturacağını sanıyor. Bunu başarabilseydi Osmanlı yöneticileri yapardı. Böylece Tanzimat’a hiç gerek kalmazdı.
Tarihte yaşadığımız ve kayıp ettiğimizi apaçık bildiğimiz dramı bize yeniden yaşatmayı “vizyon” diye anlatıyorlar gibime geliyor. İşte “gümbür gümbür” gelen “Yeni Türkiye Yüzyılı” bu.
Kapalı toplum, otoriter yönetim.