Günah ortaklığı

Eh gözümüz aydın. Daha önce de yazmıştım. Türkiye’de, hep aynı senaryo uygulanır diye. Yeni oyun bulmaya bile üşenen bir milletiz. Yıllar önce oynanan oyun, gene tekrarlandı. Şaşırmadım, ama nedense üzüldüm. Oysa Baykal’ı da, günahım kadar sevmem. Devlet Bahçeli yıllar önce, erken seçime gitmek için koalisyonu bozup, AKP’nin önünü açmış, sonra da Öcalan’ı asmak için, meydanlara ip atıp, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasını sağlamış, AKP’nin, Cumhuriyet düşmanı birçok yasasına da destek olmuştu.

Erdoğan’a, meydanlarda esip, kükreyenler, ne yazık ki şimdi, Erdoğan’ın yedeği oldu. Ardından, şimdi de AKP ile koalisyon yolunda, emin adım attı. Ama bu işlemin, Washington’a karşı yapıldığını herhalde biliyor olmalı. Diyeceksiniz ki, her şeyimizi ABD’ye mi soracağız. Haklısınız, haklı olmasına, ama unutmayın, koalisyon ortağınız ABD ürünü. Hem de, koridor söylemlerinin, Batı tarafından kabul görmediğini bile bile, aynı şarkıyı söylemek. İnşallah yakın bir tarihte, erken seçim falan olmaz. Yoksa MHP bu kez geçmişinde olduğu gibi, bir kez daha baraja takılabilir. Türk Milliyetçiliğinin sürükletildiği nokta için, acı bir gelişme.

Koridor geyikleri...

Gelelim, günün önemli konusuna. Şu Yunanistan’ın, IMF’ye borcu için ödeme yapmaması da, beni büyük kederlere gark eyledi. Bu yaz gününde, kâbuslar görmeme neden oldu, sormayın. Nasıl olmayayım? Yunanlar, ülkelerine geleceklere vize vermiyorlarmış. Bak şu palikaryalara. Şimdi bizim, patlamış mısır gibi, aniden nasıl olduğu anlaşılamadan zengin olan, sonradan görmelerimiz, nasıl gidecek bu ülkeye? Hâlbuki orada, sirtaki oynayıp, Türk-Yunan dostluğu uğruna tabak kıracaklardı. Yunan gazeteleri, bir de utanmadan, gerçek aç adam resmini ülkelerinde bulamamışlar gibi, bizim Eşref amcanın, kucağında ekmeklerle resmini basmışlar. Yahu bunda bile, bize çamur atıyorlar sanki. Ama Yunanistan konusunda, birinci elden haberi, Fatih Altaylı ve Ertuğrul Özkök’ten almalısınız. Adamlar büyük fedakârlık gösterip, kalkıp Yunanistan’a gitmişler. Değerlendirmeleri, insanın gözünü yaşartıyor. Okudukça, memlekete yıllardır ne sattıklarını anlayabiliyorsunuz. İbreti âlem için, oturun okuyun.

Bugün, koalisyon geyikleri ve başkanlık fasaryalarına değinmeyeceğim. Bugün gene konum, sizin hiç de ilgilenmediğiniz, ama acil dikkat isteyen, ekonomi. Ana konuya geçmeden önce, güncel kayıkçı kavgası içinde, tek cümlem var. Bu seferki koalisyon çalışması veya başkanlık çabaları sonunda, Türkiye yeniden erken seçime giderse, tarihlerinde olduğu gibi, bir kez daha birkaç siyasi partinin barajı geçemeyeceği veya en azından, genel başkanlarını değiştireceği sonucu çıkarıyor, benim gibi olaylara dışarıdan bakan insan. Hele hele, koridor geyikleri, anlaşılır gibi değil. Hayırlısı.

Biz sattık onlar korudu

Sevgili okurum, Türk ekonomisi, dışı cilalı taş devri görüntüsü altında, can çekişiyor. Şu anda, birçok önemli ekonomi uzmanı, Türkiye’nin, Yunanistan gibi, aynı yola girdiğini yazıp çiziyor. Türkiye ve Yunanistan’da, sermaye ve para dağılımı, bire bir aynı. Ama sizler, hâlâ işin farkında olmadan, demokrasicilik oyunu oynamaya devam ediyorsunuz. Acil önlemler alınması lazım, ama bu önlemlerin ekonomiyi, bu uçuruma getiren zihniyetle olamayacağı da açık. Tam da AKP’nin kurtarıldığı bir dönemde, herkese, ’görüyorsunuz bu iş koalisyonla olmuyor’dedirtecek bir duruma getirilmişken. Oysa biz, kendimizi Yunanistan ile mukayese falan da edemeyiz. Biz millî birçok banka ve sanayimizi sattık. Onlar korudu. Yunanistan’da üç sektör vardı. Biri turizm, ikincisi deniz taşımacılığı ve sonuncusu da bankacılık. Bizde ise tek sektör kaldı. Bankaların bir kısmını ve öteki sektörleri sattı iktidar. Yani Yunanistan’ın hâlâ satabilecek bir şeyleri var, bizim ise kalmadı. İnşaat derseniz. Onun durumu da ortada. Yunanistan’ı kurtaracak bir ton Avrupalı var. Yunanistan, tarihte hep Avrupa’nın şımarık çocuğu. Onlar ne eder eder, Yunanistan’ın batmasını önlerler.

Türkiye’deki demokrasicilik oyunu, Batı başkentlerinden dikkatle izleniyor. Herkes, Ankara’nın ortaya koyacağı çılgınlıklar konusunda, müşterek bahis oynuyor. Üzerine en çok oynanan ve kaybedeni bol olan oyuna ise dışarıdan, bugünlerde yeni katılımlar oldu. Amerikalıların, gitmek üzere olan hükümetler için, bir deyimi vardır.  “Lameduck”  diye. Anlamı, kelime kelime, tercüme ederseniz  “topal ördek”. Ama kastettiği anlam, işten çekilmeye hazırlanan, emekli olacak yetkili demek oluyor. İngilizcede bir başka anlamı da, tek başına bir şey beceremeyen kişi. Günümüze ne kadar uyuyor değil mi?

Bu hafta sonu, 4 Temmuz ABD’nin kurtuluş günü. Bakalım, Ankara’daki Amerikan Büyükelçiliği kabul resmine, kimler gidecek? Diyorum ya, gelecek renkli günlere gebe.

Yazarın Diğer Yazıları