Gündem

Ülkemizde gündem o kadar sık değiştiriliyor ki adeta konular bir birine karışıyor. Gündeme taşınan konuların büyük çoğunluğunun halkımıza bir faydası olmadığı gibi, bazıları zarar bile veriyor.
Oluşturulan bu gündemler, ya siyasilerden birinin ekmeğine yağ sürmek veya başka bir siyasiyi çökertme ya da milleti oyalama adına yapılmaktadır. Birileri ekmeğine sürülen bu yağlarla yağlanmaya devam ederken, milletin ekmeğine gözyaşını akıtarak katık yapmasına bıyık altından gülüyorlar.
Allah aşkına son haftanın gündemine bir bakın hele, yıllar öncesinde meydana gelmiş bir Dersim olayı, isyan bastırılması mı? Bedelli askerlikten hangi besili tosuncukları faydalandıralım, vicdani reddi biz değil Avrupa istiyor; ne yapalım ve Başbakan nerede, nasıl ve neden ameliyat oldu?
 Gündem bunlar mı olmalı, yoksa aç yatan insanların karınlarının nasıl doyurulacağı, tütmeyen bacaların nasıl tüttürüleceği, vatandaşlarımızın mal ve can güvenliğinin sağlanması için ne gibi  önlemler alınmalı mı olmalıdır.
Medya kuruluşlarımız ve siyasilerimiz neden halkı değişik yönlere yönlendirerek çıkmaz sokaklara sürükleyip, oluşan girdapta boğmaya çalışırlar. Bunca anafordan kurtulmuş o sessiz yığınlar susmaya neden devam ederler.
Kültür seviyemiz bu desek, kendilerini elit gören entelektüeller, sözde okur-yazarlar ve ilim adamları neden bu akıntıya kürek çekerler, yoksa sonucun bir şelaleden aşağı yuvarlanmak olduğunu görmezler mi?
Herkese doğruyu, güzeli, vatan sevgisini, birliği, dirliği ve sevgiyi öğretmesi gereken o benim öğretmen arkadaşlarıma ne demeli. İfa ettikleri görev gereği insanlara davranış değişikliğini böyle mi vermeleri gerekiyor. Demek ki bazıları yaptığı işin parasını alıp, bir yerlere uşaklık yapmayı görev zannediyor.
Yoksa bazıları haklarının aranması adına maaşlarından kesilen aidatların bu ülke insanına kurşun olarak geri dönmesine izin verir miydi, bilmiyorum diyorsa işte öğrendi, niçin susuyor.
On binlerce öğretmen kardeşimin hak ve hukukumuzu korusun diye oluşturduğu sendikalarının çatı kuruluşu olan KESK Genel Başkanının da aralarında bulunduğu 25 yöneticisine terör örgütüne üye olmak suçundan İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi 6 yıl ile 3’er ay arasında ceza vermiş.
Bundan yıllarca önce bir medya kuruluşunda yaptığım programda bu kuruluşun yaptıklarını dile getirmemden dolayı yargılanmam halen devam ediyor.  Bu durumdan mıdır, bilemem ama medya kuruluşları ve sivil toplum, maalesef bölücülerin yan kuruluşu haline gelmiş, bunların yaptıklarını gündeme getiremiyorlar. Yoksa başkaca çekinceleri mi var. Onu da anlamakta zorlanıyorum.
Hâlbuki yasalarımız gereği sendikalarımız bırakın bölücü kuruluşları desteklemeyi, yasal kuruluşlar olan siyasi partileri bile destekleyemez. Desteklerse de o kuruluşun kapatılmasına neden olur. Bütün bunlara rağmen suskunluk nedendir bilinmez. Bu suskunluk yarınlarda daha büyük olayların oluşmasına teşvik değil midir.
Bedelli askerlik bu milleti ilgilendiriyor. Dersim isyanının bastırılması belli bir kesim için ileride yapacaklarına zemin oluşturma adına ilgilendiriyor da, sayısal olarak üçüncü büyük memur Konfederasyonu olan KESK’in bu durumu halkımızı hiç mi ilgilendirmiyor.
Anılan konularda programlar yapan medya kuruluşları ve tartışmalarda başrollerdeki o malum zevatın bu durumu görmezlikten gelmeleri ne anlam taşıyor. Haydi, onlar susuyor anladık, ya paralarıyla destek veren on binlerce kamu görevlisi niçin susuyor. Anladık susuyorsunuz, bunları beslemeye içiniz nasıl elveriyor.
Bu kuruluş öyle bir kuruluş ki  ezelden bir yerlerin talimatı ve atadığı yöneticilerle yönetilir. Ülkedeki yasal ve yasadışı fraksiyonların yönetimde belli oranlarda temsilcisi bulunur. Bu son durum da bunu net olarak göstermiştir.
Eylem ve söylemlerine bakıldığında demokratik toplum, demokratik eğitim ve tam bağımsızlık gibi sözlerin arkasına sığınırlar. Ancak bunların demokrasi anlayışları fraksiyonların güç gösterisinden ibarettir. Demokrasiye tepelerinin istediği kadar bağlılar, ama söylemlerinde kullanmaktan da kaçınmazlar.
Esas demokrasinin nimetleri bunları bu hale getirmiştir. Hâlbuki demokrasi hepimize lazımdır. Öyle ise demokrasinin yaşaması adına demokrasiyi kullanarak zarar verilmesine de müsaade edilmemelidir.
Gündemler oluşturulsa da, bazı olaylar saklanmaya çalışılsa da millet şuuru taşıyan herkes olanların farkındadır. Nasıl ki güneşin doğması ile karanlığın sona erme vakti varsa, milletin vergisiyle millete ihanet edenlerin de bir susma zamanı olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları