Güney sınırlarımızda 2. İsrail Devleti mi?

Bugün Kuzey Irak'taki sözde "Referandum kavgası"yaşanırken

Orta Doğu yine büyük tehditler, kargaşalar, çatışmalar dönemini yaşıyor.

Oysa, belki de dünyada; huzura, barışa en muhtaç bölgenin Orta Doğu olduğu herkes tarafından kabul ediliyor.

Orta Doğu aslında insanoğlu tarafından yapılan katliamlara "mekan" olmaktan yorulmuş bezmiş bulunuyor.

Üstelik hem din, hem soy-sop savaşları buranın insanına soluk aldırmıyor.

Her şeyden önce, Orta Doğu'da en büyük çıban başının "Siyonizm" olduğunu kabullenmek gerekiyor.

Gerçekten de "İsrail" maskesiyle "Siyonizm"in altmış-yetmiş yıldan beri giriştiği siyasi ve askeri hareketler bir türlü dinmek bilmiyor.

Filistin ve yöresinde devlet kuran, kendisine toprak bağışlanan İsrail genişlemekten bir türlü doymuyor.

İlk dönemlerde, Filistin ve yöresinde yaşayan az Yahudi'ye, başta İngiltere olmak üzere ABD ve diğer emperyalist devletlerin çabasıyla,  giderek bağımsız bir devlet kurma projesi fırsatı veriliyor.

Siyonizm fikrinin körüklendiği "Erez İsrail" hareketi, Avrupa'daki zengin Yahudilerin cömert yardımlarıyla desteklenince, Yahudi Diosporası sözde Tevrat'ta vaat edilen topraklara yani Filistinliler'in ülkesine gelmeye başlıyor.

Rusya'dan, Polonya'nın Gettolar'ından, Fransa'dan, Romanya ve Balkanlar'dan Yahudi göçü sonunda Araplar azınlık durumuna düşeceklerini kısa sürede anlıyor.

Osmanlılar'a karşı Arap isyanının ateşi daha hafızalardayken bu kez Filistin insanı, silahlarını kuşanıp bölgenin egemeni İngiliz askerlerine karşı direniyor.

1935-39 yıllarında direnişin ilk cepheleri kurulurken İngilizler'in yanı sıra İsrailliler de örgütler kurarak hem İngilizlerle hem de Filistin'i savunan Araplarla savaşıyor.

Sabotajla, bombalamalar ve köy katliamlarının tarihi daha o yıllardan kayıtlara geçiyor.

Nihayet 1948'e gelinirken, kan ve ateşin eksik olmadığı Filistin toprakları üzerinde Batı'nın büyük desteğiyle İsrail devleti kuruluyor.

BM, o yıl Filistin'i 3 parçaya bölüyor.

Gazze Mısır'ın payına, Yahudi'ye ve Gor çukuru Ürdün'ün, Taberiyye, Batı Yaylaları'yla Necef Çölü'yse yeni kurulan İsrail'in payına düşüyor.

Böylece İsrail Diasporası'nın Filistin'deki randevusu Arap halkının acıları pahasına gerçekleşiyor.

Yıllar yılı istilarla çatışmalarla geçiyor İsrail ise sözde vaat edilmiş toprakların peşini bırakmıyor, ABD gibi ülkeler kah açık kah gizli yardımlarını esirgemiyor.

 Kan ve barut içinde, acılarla günümüze gelindiğinde ise İsrail'in kötü emelleri, ABD tarafından ortaya atılan Büyük Orta Doğu Projesi ile su üstüne çıkıyor.

Bu uğursuz projenin Türkiye'ye büyük zararlara neden olduğu da biliniyor.

Son olarak, Kuzey Irak'ta Kürt devleti şemsiyesi altında, İsrail'in bir istila planı daha dünyayı uğraştırıyor.

TRT'ye yazıklar olsun

Yeri gelmişken, hiç utanmadan, hiç sıkılmadan, hatta hiç çekinmeden Türkiye'ye karşı boy gösteren Barzani'ye karşı, Türk devletinin hiçbir zaman tasvip edilmeyecek desteğine bir örnek olması bakımından TRT'nin 2012'lerde takındığı bir tutumu sergilemek icap ediyor.

TRT'nin Kürtçe yayın yapan 6. Kanalı, 1988 Halepçe katliamını konu alan bir belgeseli 12 Mart 2012'de gününden itibaren 7 bölüm halinde ekrana getiriyor.

TRT 6'da 20 Mayıs 2011 akşamı KDP lideri Mesud Barzani'nin babası Mustafa Barzani'yle ilgili özel bir program sunuyor.

Aynı programda ayrıca "Ölümsüz Mustafa Barzani" belgeseli gösteriliyor.

Basına göre, belgeseli Mesud Barzani evinde izlerken ağlamış, yanındakiler neden ağladığını sorduklarında "Babamın belgeselinin bir Türk televizyonunda gösterilmesi beni duygulandırdı onun için ağladım" demiş.

Oysa TRT kanalları, Türkmenler'in dramını kamuoyunu duyurmuyor. Yoksa TRT, Türkmenlerin de katliamlara uğradıklarından haberi yok muydu.

1959'da Kerkük'te 1991'de Altunköprü de ve Amerikan işgalinden sonra da Telafer, Tazehurmatu ve Amirli'de, Türkmenler'in belki de tarihin en acımasız katliamlarına uğradıkları bilinmiyor muydu.

Allah korusun, şimdilerde de soydaşlarımızı yeni yeni saldırılar beklenmiyor mu.

Neredesin "eyyy... TRT"...

Yazarın Diğer Yazıları