Güneydoğu Anadolu'da son durumun fotoğrafı

           Bugün size Güneydoğu Anadolu'da son durumun bir fotoğrafını vereceğim. PKK, ayaklanma çağrısını resmen 15 Temmuz tarihinde yaptı. O günden bugüne PKK ayaklanma için gereken toplumsal desteği harekete geçirmeye çalışıyor. Bunun için yoğun bir politik telkin, baskı ve tahrik karışımı politika izleniyor. Halkı devlet ile karşı karşıya getirecek model arayışları içinde örgüt. Bu arayışlar içinde etnik kavgayı tahrik ederek, Türkleri Kürtlere karşı kışkırtarak, halkı devlet güçlerine karşı ayaklanmaya dahil etme çalışmaları da var. Ancak PKK'ya destek veren, milis diye adlandırılan kesimlerde bile bir çekingenlik gözleniyor. 6-7 Ekim'deki kitlesel sokağa dökülme bu kez gerçekleşmedi. PKK, 3 yıldan bu yana önü tamamen açılmış olmasına ve bölgede her türlü çalışmayı rahatlıkla yapabilmesine rağmen bugüne değin istediği sonucu alamadı. 6-7 Ekim'de gerçekleştirdiği ayaklanma provası ve "Kobani"  deneyimini Türkiye'ye taşıyamadı. Ayrıca sempatizanlar ayaklanmanın ne anlama geldiğini ve gerçekleşmesi durumunda alınacak karşı önlemlerin ne kadar ezici olabileceğini hissediyor. Cizre, PKK için önemli bir ders oldu.

Asker ve polis uyumadı

          PKK'nın ilk aşamada istediği başarıyı elde edememesinin nedeni, AKP'nin uyumasına rağmen Türk ordusu/Jandarma ve polisin uyanık olmasıydı. 6-7 Ekim, güvenlik güçleri için çok büyük bir ders oldu. 6-7  Ekim'e hazırlıksız yakalanan polis, çok iyi bir hazırlık yaptı. Kritik ilçe ve illere terör konusunda deneyimli ve atak polis müdürleri yollandı. Açılım döneminde istihbarat paylaşmayan MİT, istihbarat paylaşımına başladı. AKP ise panik içinde. Davutoğlu, vali, jandarma ve Emniyet ile yaptığı toplantıda "Size  ne zaman operasyon yapmayın dedik ki?" diye sormak zorunda kaldı. O toplantıda valiler susmak zorunda kaldı. Ancak Davutoğlu'na Erdoğan cevap verdi. Hem de televizyonda valilere operasyon yapmayın dediklerini açıkladı. Tabii bir de Genelkurmay Başkanlığı'nda Mayıs 2013-Haziran 2015 arasında valilerin reddettiği 220'nin üzerinde askerin operasyon izin talebi ve gerekçeleri arşivlenmiş durumda. (Şimdi mülki amirler "aslında jandarma da operasyon yapmak istemiyordu" şeklinde ifadelerde bulunuyorlar. Hiç işe yaramaz. PKK, tahrik olmasın diye kalekol inşaatını durduran valiler oldu.) Başbakanlık son gelişmelere rağmen "Açılım devam edecek" zihniyeti ile askerin bazı taleplerine sözlü olarak "hayır" diyor. Asker bunun üzerine "yazılı hayır" belgesi isteyince gelen belgede "evet" yazdığını gördü. 3 ay öncesine kadar güvenlikle ilgili İl Koordinasyon Toplantılarını yapmayan, ayak sürüyen, asker çok bastırırsa "yetki bende kardeşim" diyen valiler artık bu toplantıları yapıyor ve alınan kararlar uygulanıyor.

Cizre savaş için hazırlandı

             Bütün bu gelişmelere rağmen Güneydoğu Anadolu'da durum olağanüstü bir tehdit oluşturuyor. Durumun ne kadar vahim olduğunu, Erdoğan'ın "Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kritik döneminden geçiyoruz" ve Davutoğlu'nun "Türkiye beka sorunu ile karşı karşıya" açıklamaları gösteriyor. Gerçekten de bugün PKK terör örgütü bir çok yerleşim yerinde etkinliğini ve kontrolünü sürdürüyor. Örneğin Şırnak şehir merkezinin önemli bir kısmı, PKK denetiminde. Kırsalda da PKK varlığı hâlâ etkili.

           AKP, askeri birliklerin bütün kapasiteleri ile müdahalesini önlüyor. Polis özel harekât, büyük bir özveri ile çalışmasına rağmen sayıları, malzemeleri yetersiz ve çok genç deneyimsiz personelden oluşuyor. Şırnak Valiliğinin araç-gereç talep listesi ve ek personel talebi bu açığı gösteriyor. (Bu konuda bir belgeyi Sözcü'de Emin Çölaşan yayınladı.) Deneyimli yerli gözlemciler, "Hocam böyle olmayacak, askerin müdahalesi şart" diyorlar. Ancak bu olumsuzluklara rağmen polis özel harekât, hızla meskûn mahal çatışması konusunda deneyim kazanıyor. Cizre bu anlamda PKK için ders olurken, polis özel harekât için de çok öğretici oldu. 

           PKK, Cizre'yi ayaklanmanın en önemli merkezlerinden birisi olarak görüyor. AKP'nin PKK'nın önünü açması, kendi ifadeleri ile "Açılım devam etsin diye görmemezlikten gelmesi" sayesinde PKK Cizre'yi bir şehir savaşı için hazırladı. Tünellerde PKK'nın çok ağır bir darbe aldığı kendi televizyonlarına bağlanarak ağlamalarından anlaşılıyor. Çatışmalar sırasında polisin araç-gereç eksiklerini jandarma karşıladı. Bombalar ile desteklenmiş bazı barikatların havaya uçurulmasında tanklar uzaktan nokta atışı yaparak sonuç aldılar. 8 gün süren çatışmalarda sokağa çıkma yasağı bir zorunluluktu. Bundan sonra benzer bir olay gerçekleştiğinde Emniyet Genel Müdürlüğü halkla ilişkilere ve psikolojik harekâta daha fazla önem vermesi gerektiğini anladı.

Polis stratejik iletişim kurmalı

           Bölgeye toplumsal psikoloji konusunda uzman psikiyatrist ve psikologlar yollanmalı. Bu uzmanlar hem polislere psikolojik destek vermeli hem de halka. Çatışmalar sürerken, halkla iletişim kurulmalı. Ekmek, ilaç, oyuncak dağıtılmalı. Olumlu bir iletişim dili oluşturulmalı. Halk, devlet güçlerinin geri dönmesini istiyor ancak bireysel hatalar devleti zan altında bırakabiliyor. Polis sadece çatışma bölgesindeki halkla değil, Türk kamuoyu ile de çatışma sırasında stratejik iletişim kurmalı ve çatışmalar sırasında halka verilen desteği doğru bir dille iletmeli.

            Çatışmaların ekseni, şehirlere kayınca şehit polis sayısında dramatik bir artış oldu. 1984-2015 arasında bütün güvenlik görevlileri içinde polisin şehit oranı %5 civarındaydı. Temmuz 2015'ten bu yana ise %40'ı aştı ve yükseliyor. Bu arada asker-polis kayıplarında el yapımı patlayıcı ile kayıp oranında büyük artış var. Son üç senede PKK, asker ve polisin geçiş güzergâhları ile ilgili olağanüstü bilgi topladı. Mümkün olan güzergâhların altına uyuyan bombalar yerleştirildi. Bu konuda belediyeler ile iş birliği yapıldı. PKK bombayı yerleştirdi, belediye asfaltladı. Cem Küçük, şöyle söylüyor: "O zaman iyi niyetten dostluk, barış, kardeşlik oluyor diye bunlar bir miktar görülmedi yoksa yani bunlar devletin bilgisi dahilinde idi." Şimdi AKP'nin "iyi niyetinin" bedelini asker ve polislerimiz parçalanarak ödüyorlar. Bu arada şunu söyleyeyim; 100'lerce uyuyan bomba bulundu ve patlatıldı. Tabii bütün EYP'ler uyuyan bomba değil. Bir çoğu da saldırıdan kısa bir süre önce yerleştiriliyor. PKK'nın yeni bir saldırı şekli de intihar bombacıları. Kandil son durumdan memnun olmadığını teröristlere iletiyor.

Ateşkes yenilginin ilanı olur

            Terör örgütü bugünlerde "tahkim edilmiş ve 3. tarafın gözetiminde ateşkes" talep ediyor. Erdoğan'dan da "neden olmasın" şeklinde açıklamalar gelmeye başladı. Şimdi PKK ile "ateşkes yapmak" Türkiye'nin yenildiğinin ilan edilmesidir. Üstelik daha 3 gün önce PKK'lılar Türkiye'yi terk edene ve silahlarını gömene kadar bu mücadele sürecek diyen Erdoğan, Van'da şehitlerin cenazesinde ağlayarak yemin eden Davutoğlu, şimdi PKK'nın önerdiği bir ateşkesi nasıl kabul eder, şehitlere, gazilere ve Türk Milletine izah ederler? Ancak AKP'den her şey beklenebilir. 

           Türkiye'nin PKK tehdidini tasfiye etmediği sürece barışa ve sürdürülebilir bir kalkınma sürecine girmesi mümkün değildir. PKK tutarlı, kararlı, deneyimli bir kadronun geliştirdiği bir anti terörizm stratejisi ile aşılabilecek bir tehdittir. Türkiye bunu yapabilecek güce sahiptir. MHP, Türkiye'nin gücünü kullanabilecek bilgi ve kararlılığa sahiptir. MHP, bu seçimlerde Türk Milletine PKK'yı aşmak, ezmek, yenmek için yapılması gerekenleri anlatacaktır.

        

Yazarın Diğer Yazıları