Güvenli, makul, kabul edilebilir barış

Cumhurbaşkanımız Sayın Talat, geçenlerde seçim kampanyasını Gönyeli’de sürdürdü. Basından okuduğumuza göre Talat, Hristofyas ile devam eden görüşmelerin ikinci turunda sonuç alabileceği ümidinde. Diğer yanda Hristofyas önemli görüş ayrılıkları devam etmektedir diyor. Talat’ın iyimser beyanatlarını yorumlayan Hristofyas “seçimleri var; o nedenle iyimser konuşuyor” diyor, hatta bir defasında bir düşmanın bile söyleyemeyeceği şekilde “Talat benden de seçimleri için yardım istedi, iyimser konuşmamı istedi” diyebilmişti.
İkinci turun sonu, bu ayın sonuna denk düşüyor. Bekleyip göreceğiz. Talat’ın ümit ettiği gibi ortaya ortak bir belge çıkarsa, Türk tarafının Hristofyas’a evet diyebileceği armağanlarla dolu bir pakete şahit olacağız. O zaman da Talat seçimlerde seçilmemek için son adımını atmış olacaktır.
Talat, Gönyelilere, “Gönyeli kentinin uluslararası alanda kabul göreceği bir ortam için çalışıyoruz” dedi. Gönyeliler bundan ne anladılar bilemem ancak ben bir şey anlamadım. Ayrı devletten, ayrı egemenlikten, ayrı halk olmaktan, yani kendi kaderimizi tayin hakkından, vazgeçerek “Kıbrıs meselesi Türk istilasından kaynaklanan bir meseledir; asker giderse, yerleşikler çıkarsa, Garanti Anlaşması lağvedilirse mesele hallolur” diyen Rum tarafı ile bütünleşeceğiz ve Gönyeli uluslararası alanda kabul görecek! Anlayamadım.
Anlaşmanın makul olacağına da bakalım. Bize göre makul olanı (Mesela, Garantilerin devamı; mal mülk konusunun global bir şekilde hallini), Rum tarafı “asla”, “mantıksızdır”, “Türkiye aklını başına alsın” diyerek ret etmektedir. Milli davalarda aranan hal çaresi milli burçları veya hakları korumalıdır. Bizim milli burçlarımız tarihidir ve hukukidir. Nedir bunlar? Rum Halkından ayrı bir halk/millet olduğumuzdur; ayrı seçim ve seçilme hakkımızdır; kendi kaderimizi tayin hakkıdır, egemenliğimizden kaynaklanan siyasi eşitliğimizdir; bu nedenlerle de Rum idaresinin hiç bir zaman bizim veya Kıbrıs’ın meşru hükümeti olmadığı, olamayacağıdır; Türkiye ile olan bağlarımızın kutsallığıdır; Garanti Anlaşmasının dokunulmazlığıdır. Rumlara göre bunlardan bahsetmek bile “uzlaşmazlığımızın kanıtıdır”. Onlara göre Kıbrıs’ta çoğunluk idaresi makul bir sonuçtur; Garantilerin kalkması, Türk askerinin ve yerleşiklerin adadan çıkışlarında ısrar makul bir taleptir. Liste uzatılabilir. Böylelikle Talat’ın “kabul edilebilir” şartının da, biz teslim olmadıkça, pek geçerli olmayacağı görülmektedir.
Sayın Talat Gönyeli’deki konuşmasında  “en önemlisi varılacak anlaşmanın güvenli bir barış olmasıdır. Bunu hedefliyoruz” demişti. Kıbrıs meselesini yaşamış olan bizlere göre 1960 Antlaşmalarından daha güvenli bir anlaşma düşünülemezdi. Böyle, garantilenmiş, iki eşit halkın ortaklığına dayalı bir düzenin yaşayabilmesi için Rum tarafının “bu anlaşmanın oluşabilmesi için biz Enosis’ten, Türkleri tahakküm altına almaktan gönüllü olarak vazgeçtik, bunda samimiyiz; Türkiye’nin Kıbrıs üzerindeki haklarının, Türk-Yunan dengesinin bozulmayacağını da benimsedik” demeleri gerekmez miydi? Bunu hiçbir zaman kabul etmediler, eşitliği ve Türkiye’nin Garantörlüğünü kabul etmediler.
Bugüne kadar bu liderlerden tek bir tanesi “biz yaptık, biz bulduk” diyerek 1963-74 yıllarında Türklere yaptıklarından nedamet getirdi mi? Bize yaptıkları ile yarattıkları yasa ve anayasa dışı ortamdan yararlanarak “Kıbrıs hükümeti” oldular; utanmadılar, AB’nin tüm ilkelerini çiğnedikleri halde AB üyeliğini elde etmek için her yalana, her desiseye tevessül ettiler ve bugün karşımızda “Kıbrıs’ın meşru hükümeti” olarak durmakta, Talat’tan sahte Cumhurbaşkanı veya işgal rejiminin Cumhurbaşkanı olarak bahsetmektedirler. Kilise daha geçenlerde “artık güçlüyüz, Enosis istediğimizi açıklayalım bu iş bitsin” diyebilmiştir.
1960’dan daha güçlü bir güvenliğe ihtiyacımız vardır. Bunun formülü de bugünün Kıbrıs’ında vardır, bu da ayrı devlet, ayrı egemen halk ve bunlara dayalı hudutlar ile haklardır; Garantilerin devamıdır. Gerisi lâftan ibarettir ve acısını gelecek nesiller çekecek, tarih, 27 yaşına gelmiş bir devleti yok farz ederek anlaşma yapanları af etmeyecektir.

Yazarın Diğer Yazıları