Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU

Sadi SOMUNCUOĞLU

Güvenlik Konsepti ve Büyümemiz!

Türkiye'nin "Yeni Güvenlik Konsepti" konferansında Polis Akademisi yönetici ve öğrencilerine hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yeni Güvenlik Konseptinde sorunları kaynağında çözeceğiz" dedi. Gerçekten de mücadele buna göre yapılıyor. Büyüme konusuna döneceğiz, ancak ikide bir tekrarlanan bazı tehlikeli yanlışları düzeltmek isteriz. Meselâ: konuşmadaki; "Biz 22 milyon kilometrekarelik dünya ölçeğinde toprağı görmüş bir devletin varisleriyiz." tespiti yerindedir, doğrudur. Ama; "Lozan'da da işte o 3 milyon kilometrekareden maalesef bir yerler yine tırmıklandı, 780 bin kilometrekareye kaldık. Burnumuzun dibindeki yerler bizden alındı. Nasıl oluyor? Elindekini veriyorsun, hâlâ başarılı çıktık diyorsun?" yorumu doğru değildir.

1918 Mondros Mütarekesi ile bir anlamda teslim olduk, yurdumuz işgal edildi. 1920 Sevr Antlaşması ile de [İstanbul Hükümetinin onayladığı]  bize 780 binin 1/3'ü kadar bir toprak parçası bırakılmıştı. İstanbul Hükümetine rağmen yapılan Milli Mücadele sayesinde Anadolu'muzu kurtardık, Lozan'a da bu sebeple ve bu şekilde gittik. Ayrıca Osmanlı Mebusan Meclisi'nin belirlediği "Misak Millî" içinde kalan topraklarımız 3 milyon kilometrekare değildi; 780 binden biraz daha fazlaydı, o kadar. Büyük Atatürk'ün önderliğinde yapılan Millî Mücadele olmasaydı, bugün bir vatanımız, bağımsız bir devletimiz olur muydu? Düşünmek bile istemeyiz.

Bugün çok şükür bağımsız ve güçlü bir Türkiye'miz var. Var da, Cumhurbaşkanı bile bekâ sorunundan bahsediyor. Yunanistan, sınırlarımız içindeki adalarımızı açıktan işgal ediyor da, itiraz eden bile yok; ülkemizi, bölücü terör örgütleri PKK, IŞİD ve FETÖ kan gölüne çevirmiş, tehlike büyük de, yıllardır çare arıyoruz. Vatanımız kuşatılmış da, dünyaya meydan okumakla sonuç almaya çalışıyoruz. Hasılı, 4 yıl süren I. Dünya Savaşının enkazından bugünün Türkiye Cumhuriyeti'ni çıkaran Atatürk'e, silah arkadaşlarına ve Lozan'a yan bakmayı bırakalım da, bekâ meselemizle uğraşalım.

Konuşmanın devamı ise; "Sanmayın ki PKK'nın esas amacı, ülkemizin belirli bir bölgesinde ayrı devlet kurmaktır. Sanmayın ki FETÖ'nün temel gayesi bürokraside, iş dünyasında, eğitimde daha fazla etkin olmaktır. Sanmayın ki DEAŞ'ın tek hedefi Suriye'de ve Irak'ta, iddia ettiği gibi bir İslam Devleti kurmaktır. Asla; bu örgütlerin hiçbiri de, dışarıya karşı ifade ettikleri iddialar için mücadele etmiyorlar. Bu örgütlere sağlanan muazzam destek, onların söylemlerini hayata geçirmeleri için de verilmiyor… Bu örgütler, diğer güçlerin planlarını rahatça uygulayabilmelerini sağlamak üzere, Türkiye'yi iç meselelerine odaklamak için üzerimize salınmış birer araçtan ibarettir. Çünkü biz tarihî perspektifimizin gerektirdiği politikaları hayata geçirdiğimizde, diğerlerinin kendi planlarını uygulama şansı yoktur" şeklindeydi.

Bu ifadeler "Yeni Güvenlik Konsepti" nde de varsa, işler iyice karışmıştır demektir; vay halimize! Hemen soralım:

1) Bu güne kadar söylenenlere ve mücadelelere yanlış olmuş mu diyeceğiz? 

2) Bu hain örgütleri haçlılar kurup yönetmiyor mu?

3) Emperyalistler gibi, bu işbirlikçi örgütlerin de amacı Türkiye'yi parçalamak değil mi?

4) "Türkiye'yi iç meselelerine odaklamak için"  bundan daha korkunç bir yol olabilir mi?

5) Bu örgütlerin amaçlar için mücadele etmeleri, haçlı planlarının uygulanmasına mani mi?

6) Bu örgütler "ifade ettikleri iddiaları için mücadele etselerdi" makbul mü sayılacaklardı?

Bu sorular da haklılık payı yoksa, acaba Cumhurbaşkanı nerelere, niçin, nasıl bir mesaj vermek istiyor diye sormak zorundayız.

Büyümenin yolu

AKP'nin ileri gelenleri, "Millî ve Üniter devlet yapısı büyümemizi önlüyor, çağımız federasyonlar çağı" görüşündedirler. Halbuki bu doğru değildir; çağımız millî/ulusal ve üniter devletler çağıdır. Zira federasyondan millî ve üniter devlete dönüşen örnekler çoktur ama, tersi yoktur. Bu böyle de, "Lozan'da 780 bin kilometreye kaldık" diyen Cumhurbaşkanı "Yeni Güvenlik Konsepti Konferansında" şöyle konuşuyor: "Türkiye, inşâallah kendisinden büyük Türkiye'yi inşâ edecektir… Suriye ve Irak meselesi bizim için öncelikle bir bekâ meselesidir. Suriye ve Irak kaynaklı tehditleri çözmeden 2023 hedeflerimize ulaşma imkânımız bulunmuyor."  Büyümekten murat, fütuhata çıkmak olmasa gerektir. O halde ne olabilir? Sadi Koçaş'ın hatıralarında bahsettiği ABD'nin "Türkiye ile Musul'u federasyon halinde birleştirelim" teklifi önemlidir. Şimdi de, ABD'nin himayesindeki Barzani'nin, bağımsızlığın eşiğine gelen, "Kerkük ve Musul ile diğer Türkmen şehirlerinin" de içinde yer alacağı" Irak Kuzey Yerel Yönetimi ile federasyon çatısı altında birleşilemez mi? Bu birliğe, PKK saf dışı edilerek "İmralı Yol haritasındaki" gibi kurulacak "Özerk Yönetim" de dahil edilebilir. Lozan'da alamadığımız Musul halledilmiş, Türkiye büyümüş olmaz mı?

Bu durumda, büyüyen Türkiye mi, yoksa, muhtemelen "Anadolu" veya "Mezopotamya" adı verilen "Federasyon" mu olacak? Sonuçta Türkiye bölünmüş, Türk Milletinin egemenliği ve onun kurumu olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ortadan kalkmış olmayacak mı?

Yazarın Diğer Yazıları