Haber geldi: Biraz önce İsrail kahrolmuş!

8 aylık Leyla'nın fotoğrafları düştü dünya medyasına... İsrail'in biber gazı saldırısında can veren minik Leyla'nın...

İslâm coğrafyasına has 'çenesi bağlı ölü çocuklar' fotoğraflarına bir yenisi daha eklenirken aklıma o notlarım geldi: "Onlar geçerlerse tarihe istatistikî bilgi olarak geçerler... Bir de internet arama motorunda aradığınızda bulabileceğiniz çenesi bağlanmış ceset fotoğrafı... O kadar...

 İslâm topraklarının mazlum ve masum çocukları... Can taşımaz onlar, savaş zayiatıdırlar sadece, kırılan kapı, delinen yol, yıkılan köprü gibi... Kadrajın içinde, ağzında emzikle enkazdan çıkarılan bir ölü bebek veya tek battaniyenin üzerine yan yana yatırılmış ve kanları birbirine karışmış beş kardeş enstantanesidir... O kadar..."

***

Bıkmadan usanmadan şu gerçeği tekrar etmeli hissediyor insan kendisini: Bütün korkaklar zalimdir... Veya bütün zalimler korkak...

Dünyanın en orantısız savaşlarından birisiyle sivilleri katleden İsrail, korkaklığın ve zalimliğin devlete dönüşmüş hâlidir... Bebeklerin üzerine daha roketler düşmeden destek açıklayan ABD'nin ve onu takip eden Avrupa'nın himayesinde, mazlum kanıyla tarih yazılıyor... Bu zulme, İslâm dünyasının kahredici suskunluğu maalesef eşlik ediyor...

Silahça ne kadar üstün olunursa olunsun elbette son sözü 'insan' söyler... İsrail bunu Güney Lübnan'ı işgal etmek isterken gördü... Genelkurmay Başkanı'nın istifasıyla sonuçlanan Lübnan bozgunu, silahın her şey demek olmadığını gösterdi onlara...

Mavi Marmara baskınında, silahsız insanlar tarafından rehin alınan ve ağlayan İsrail askerlerinin görüntüleri, o çok övülen, operasyonel gücün dünyadaki raconunu sarsmıştı... Bütün bunlara rağmen, Gazze 'yumuşak halka'ydı gözlerinde...

Çünkü Gazze her tarafı kuşatılmış bir 'getto' gibi... Ne soydaşları, ne dindaşları yetişiyor yardımına... İslâm dünyasının uşak ruhlu siyasetçileri, hantal örgütleri ve emperyalizm karşısında ya diz çökmüş ya da iş birliğine girişmiş yöneticileri yüzünden neredeyse yapayalnız... İnsanlara zulmetmeyi de, zulmolunmayı da yasaklayan Allah'a emanet Gazze ve de Kudüs...

Enkazın altından ağzında emzikle çıkarılan her bebeğin âhı, bütün önyargıları mahkûm edecek insanüstü bir güce sahipken, tarihe ve insanlığa karşı sorumluluk hisseden hiç kimse, gücünü bebekler üzerinde deneyen bu vahşet sahibi şımarıklar karşısında sessiz kalamaz, oysa... 

***

Kabul edelim ki, artık 'İslâm dünyası' diye kabul edilebilecek bir 'siyasî blok' yok... Görev süreleri 'emperyalizme hizmet kapasitesi'yle sınırlı uşak yöneticiler var ezici çoğunlukta... Tam anlamıyla iradesizler yığını... Güçleri ancak kendi vatandaşlarına yeten 'genel valiler' sınıfı...

Trump, Kudüs kararı alınca yazıya aktarmıştım: Günümüzde 'İslâm dünyası' kavramı yeryüzünde dile getirilen en kısa fıkra olma yolunda ilerliyor... Ne dünyası? Hangi İslâm dünyası?

Trump, Kudüs kararı aldı ya... İslâm İşbirliği Teşkilatı toplanacakmış... Örgütün isminde bir tek 'iş birliği' doğru ama "Kiminle iş birliği?" sorusu geldiğinde orası da karışıyor!..

Yine Cuma'dan sonra cami avlularında ümmetçe bağırıp İsrail'i bir kere daha kahredeceğiz!.. Araya tekbirleri katacağımız üfürüklerimizle İsrail'i lânetlerken pek bir rahatlayacağız!.. Sonra ajanslara haber düşecek: "Biraz önce İsrail kahroldu, önce deprem, sonra tsunami ABD'yi yıktı, Avrupa çarpıldı, korkusundan dili tutuldu..."

Ve sonra şükretmiştim: Kudüs, Müslümanların ortak yarası... Sahip çıkılamayan emanet... Acımız, derdimiz, mağlubiyetimiz... Çifte standardımızın yüzümüze vurulduğu kutsal şehir...

Kendi ahvalimize ve dünya Müslümanlarının ahvaline bakınca insanın şükredesi geliyor, "İsrail, iyi ki Mekke'yi başkent ilân etmiyor" diye!..

Şükretmekte ısrarlıyım!..

Yazarın Diğer Yazıları