Haçlı seferleri biter mi

1071 yılında Malazgirt meydan muharebesiyle Bizans’ın yenilişi ve Anadolu’nun kapılarının Türklere açılması Hıristiyanları korkutmuştur. Bu korku ve duyulan kin ile bu gün olduğu gibi dün de Papanın çağrısı üzerine Fransa’da toplanan Hıristiyanların Müslümanlara karşı 1097 yılında ilk defa Anadolu’ya girerek başlattıkları harekâta verilen addır Haçlı seferi.
İlk haçlı seferinden sonra 1270 yılına kadar geçen yaklaşık iki yüz yıllık süreçte 10’a yakın haçlı savaşı yapılmıştır. Çeşitli vaatlerle Türklerin elindeki kutsal toprakları kurtarma adına yapılan bu seferlerin hiç birinde başarı elde edememişlerdir.
Adına haçlı seferi denmese de o yıllardan sonra da boş durulmayıp Osmanlı devletine karşı çeşitli zamanlarda seferler düzenleşmiştir. Ta ki Anadolu toprakları işgal edilip Serv’i imzalayıncaya kadar, ne zaman ki İstiklâl savaşıyla Mondros mütakeresi imzalanmış, oyunlar yeniden bozulmuştur.
O gün yarım kalan hesaplarını tamamlamak üzere bugün de aynı amaçlarla başlatılan haçlı seferleriyle dünün Türk topraklarından başlatarak Irak, Afganistan, Filistin işgal edilmiş Libya’da ise işgal süreci başlatılmıştır. 914 yıllık kinin birikimi sonucu dün alamadıkları toprakları bugün bir bir almaya başlamışlardır.
Dünün amaçlarına bakıldığında dinsel inancın, Avrupa’nın içinde bulunduğu yetmezliğin, ticaret hatlarının kullanımını, toprak arzuları ve doğunun zenginliklerini ele geçirme hevesleri bugün de aynen devam etmektedir.
Fransa’da dün papazlarla başlatılan haçlı seferleri bugün yöneticilerle devam ettirilmektedir. Bu devletin içişleri bakanı Claude Gueant “Haçlı seferlerinin başını çektik” diyerek dünkü anlayışlarının devam ettiğini ilan etmiştir. Libya’daki olayı Rusya Başbakanı Putin de “olanlar ortaçağdaki haçlı seferleri çağrılarını anımsatıyor” diyerek doğrulamıştır.
Başlatılan haçlı seferleri anılan devletlerle sınırlı kalmayıp, yarınlarda diğer Orta Doğu toprakları ve Türkiye’yi de kapsamayacağını kimse garanti edemez. Geçmişte Osmanlıya karşı yürütülen haçlı seferleri, bu gün aynı şekilde eski Osmanlı topraklarına yönelik devam ettirilmektedir.
Fransa’da yapılan toplantıya Türkiye’nin çağrılmaması bunun en bariz delilidir. O Avrupanın 1212 yılında adına “Çocuk Haçlı seferi” diyerek binlerce çocuğu Osmanlıya karşı kışkırtarak başlattığı haçlı seferinde o çocukları Venedik tacirlerine nasıl sattığına tarih şahittir.
Bu gün de aynı Avrupa ülkemizde çocukların ellerine verdikleri taşlarla kışkırtıp çıkartacağı karışıklar sonucu, Irak’ta olduğu gibi insan haklarına sığınarak Türkiye’ye saldırma planları yapmaktadır. Ha işi bitince buradakileri de geçmişteki gibi satar o da ayrı bir konudur. Amaç istediklerini elde edip Türk’ü geldiği Orta Asya’ya geri göndermektir.
Bütün bunlar için yapılacaklar ise milleti şuurlandırıp, birlik olmasını sağlamaktır. O şuuru vermek, birlikteliği sağlamak için de geçmişi bilip geleceği planlamasını yapmak gerek. Bu da ancak milli şuurla yetişmiş yöneticilerle mümkündür.
Millet olarak yapmamız gereken ise üç beş çapulcunun ve onların ağababalarının sözüne bakmaksızın tarihimizi iyi öğrenmektir. Tarihimizi iyi öğrenmenin yolu ise müfredatı yeniden gözden geçirerek gerçekleri özümüze uygun olarak düzenlemektir.
Siz hümanizmden dem vurur. Aman falancalar nasıl düşünür veya ne derler diye korkarken. Tarihini bilen ve unutmayanlar Fransa’da olduğu gibi yüzümüzde şaplak gibi şaklatırlar.
Aktif bir dış politika, tarihini iyi bilen. milli şuur sahibi yöneticilerle yapılır. Yoksa günü birlik politikalarla dün ak dediğine bugün kara diyerek bir yerlere şirin görünme sanatı değildir.
Birileri yaklaşık iki yüz yıllık planlarını fırsatı yakaladım diyerek uygulamaya koyarken, birileri makam uğruna kendi halkına kurşun yağdırmaktadır. Bazıları ise halkını etnisitelere ayırarak kargaşaya davetiye çıkarır. O zaman da sınırların yeniden çizilmesi kaçınılmaz olur.
Dün uşaklık yapan liderlerin Orta Doğudaki ülkelerinin haritalarına bakıldığında emperyalistler sınırları cetvelle çizdikleri ve başlarına da kendi adamlarını yerleştirdikleri görülür. Günü geldiğinde miadı dolanları bugünkü gibi değiştirerek halkı daha fazla sömürmek üzere demokrasi adına işgal ederler.

Yazarın Diğer Yazıları