Haddini bil Etiyopya!

Önceki gün Ankara savaşın eşiğinden döndü resmen... Etiyopya Büyükelçiliği'nde görevli alkollü sürücü Tunus Caddesi'nde başka arabalara çarptıktan sonra durdurulmuş... Polislerin alkol muayenesine sinirlenen Etiyopyalı, Türkiye'yle Etiyopya arasında savaş çıkaracağını söylemiş...

"Zaten birçok cephede savaşıyoruz, bir de Etiyopya olsa ne olur?" demeyin... Rakibi küçümsememek lâzım... Maç sahada kazanılır... Rakibin büyüğü küçüğü olmaz...

Etiyopya'ya nota çektik mi bilmiyorum ama eski Başbakan'ın "Afrika'da bizden habersiz yaprak kıpırdamaz" diye çıkışabileceğinden, kendilerine birkaç aylık ömür biçeceğinden eminim... Cuma vakti girer girmez yola çıksak farza yetişiriz herhalde... Onların olimpiyatlardan tanıdığınız ince bilekli uzun mesafe koşucuları varsa bizim de sabahı Moskova'da, öğleyi de Atlantik ötesinde kılabilecek atlı birliklerimiz mevcut...

***

Bir vakitler Gazze vardı, şimdi kayıp kıta Atlantis gibi oldu ya, olsun kalbimizde yaşıyor... Rusya'yla kriz çıktığında bol Katerina'lı üfürüklerine şahit olduğumuz, Hollanda meselesinde portakalları hacamat ederek efsaneleşen, Merkel'e bu dünyayı dar eden, Rakka'da Apo posteri görünce öfke kusan ama aynı posterler daha dün Diyarbakır'da Nevruz meydanlarından sallanırken sessiz kalan, hatta alkışlayan, şimdi ise televizyon başında Abdülhamit seyrederken heyecanla çekirdek öğüten kahramanlarımız var nasılsa...

İnsan gurur duyuyor... Norveç'te NATO krizi çıktı ya... Yapıştırıyor bizimkiler Norveç'e: "Siz Osmanlı'yı bilirsiniz, nasıl da Vikingleri perişan etmişti... Aynısını yaparız, aklınızı alırız..."

Tabii bu cinsten vatandaşlara "Vikinglerle savaşanlar Firavun Akhenaton'un adamlarıydı... Mesele kız meselesiydi... O sırada Osmanlılar, orkinos işine girmişler, Japonlara balık satmakla meşgullerdi" deyip kafa bulandırmanın âlemi yok...

Muhtemelen Tarkan serisinden Viking Kanı'nı izlemiş ve oradaki naylon ahtapot aklında kalmıştı bu kardeşlerimizin... Tarkan karakterinin Osmanlı'yla bir ilgisini olmadığını da bilmelerine gerek kalmadığı için sanal kılıcı bir güzel sıyırmışlardı...

Diliyoruz ki Ankara trafiğini birbirine katan ve alkol muayenesine karşı çıkıp, Türkiye'yi Etiyopya'yla savaşla tehdit eden o sarhoş Etiyopyalı kendine gelmiş olsun... Kafamız bu aralar bozuk, birikmiş ne kadar hıncımız varsa, Ege'de işgal edilirken 'ölü taklidi' yaptığımız adaların hesabını da üstüne koyarak "Allah verdi" demeyip onlardan çıkarmayalım...

***

Bu tür durumlarda aklıma hep Tosun Paşa filminin o unutulmaz sahnesi geliyor... Malûm, Tosun Paşa rolü oynaması istenen Şaban bu işi becermekte zorlanınca, Lütfü ona nasıl davranacağına dair ders verir...

Lütfü, "Paşa dediğin sert bakışlı olur" der, Şaban da bakışını ona göre ayarlamaya çalışır... Lütfü devam eder: "Dik, mağrur, yiğit, atılgandır..." Şaban buraya kadar Lütfü'nün yaptıklarını başarıyla tekrarlar ama son bölümde film kopar... Çünkü Lütfü, ellerini gözlerinin önünde fırıldak gibi çevirir ve ileriyi işaret ederek "Tosun Paşa'nın gözleri ateş saçar" diye seslenir... Bunun üzerine Şaban saf saf, "Lütfü Bey! Ben hepsini yapıyorum da gözlerimden ateş çıkaramıyorum. O nasıl oluyor acaba?" deyince Lüftü zıvanadan çıkar...

***

Belki Şaban yapamadı ama etrafımızın önemli bir kısmı gözlerinden ateş bile çıkarabilen cinsten insanlarla dolu... Sert bakışlı, dik, yiğit, mağrur, atılgan ve ekstra özellik olarak gözlerinden ateş çıkarabilen!..

O yüzden kainatta kim varsa haddini bilsin!.. Zaten "Allah mı, Tanrı mı? Allahımıza mı hamdolmalı, yoksa Tanrımıza mı?" tartışmasından gerilmişiz... En çok kullandığımız kalıplardan 'Peygamber Efendimiz'deki 'peygamber' kelimesinin Farsça, 'efendi' kelimesinin ise Rumca olmasına aldırmayız veya bilmeyiz ama 'Tanrı' konusunda pek hassasız!..

Tekrar ikaz ediyorum: Hıncımızı Etiyopya'dan çıkarmayalım!.. Gözümüzden lav gibi ateş çıkıyor çünkü!..

Yazarın Diğer Yazıları