Haini açıklıyorum!

Nifak ve hasedin tarihi, insanoğlunun yaratılışıyla başlar. Şeytan kendisinden daha düşük mahiyette gördüğü insana secde etmektense cehennemde yanmayı göze almıştır. Daha çok sevilene katlanmak öyle yakıcıdır ki kişiyi zıvanadan çıkarır, canavardan daha azgınlaştırır, şeytanı bile utandırır!

Dedem Korkut Destanlarını okursanız Türklerin en büyük sorununun birbirini çekememezlik olduğunu görürsünüz. Dedem Korkut'un "adını ben verdim, yaşını Allah versin" diyerek kefil olduğu ve karakterini övdüğü Boğaç Han'a, Oğuz'un en kahraman 40 yiğidi iğrenç komplolar düzenler. 20'si bir yana, 20'si diğer yana geçerek öyle yüz kızartıcı iftiralar atarlar ki öz babasına, biricik oğlunu vurdururlar. Hızır'ın (as) vesile olmasıyla tekrar hayata dönünce, 40 fitneci 'yiğit', gerçeği öğrenirse bizi yaşatmaz diyerek bu kez Dirse Han'ı kaçırır, boynuna sicim geçirerek Oğuz'un düşmanına teslim edecek denli alçalırlar.

Kur'an-ı Kerim'in ibret alınacak en güzel kıssasında yine bir haset olayı anlatılır. Hz. Yusuf'u, abileri sırf hasetleri yüzünden kuyuya atar. Şeytan aralarında dolaşır ve birbirlerine mealen şöyle derler: "Yusuf'u ve kardeşini babamız bizden daha çok seviyor, oysa biz güçlü ve birbirine bağlı bir grubuz. Doğrusu, babamız çok açık bir yanılgı içindedir. Yusuf'tan kurtulursak babamızın sevgisi bize kalır, sonra tövbe eder yine düzgün bir toplum oluruz."

Fitneci güruh her zaman şunu ister: Otorite veya halk tarafından sevilip, alkışlansınlar, şöhret, makam ve para daima onlarla olsun! Çıkarlarıyla arasına giren, kardeşi dahi olsa bir şekilde kurtulur. Kimisi de işlediği suçlardan tövbe edip kurtulacağını veya tekrar düzgün bir insan olacağını zanneder ancak yeniden insana dönüşmeleri neredeyse imkansızdır. Kabil-Habil hadisesi, Manas Destanı ve mitolojide buna çok sayıda örnek bulursunuz. Sözün özü: Dış düşmanın vereceği zarar sınırlıdır. En büyük yıkımı içimizdeki yabancı casuslardan değil yerli münafıklardan görürüz.

Şahsi istikballeri için milletin geleceğini ve devletin istiklalini tehlikeye atıyorlar. Maalesef sırf kıskandığı için kardeşi kardeşe, babayı oğula düşürenlerin çoğu da dostlarımız ve yakınlarımız!

Tarihimiz, başımızdakilerin en yakınları tarafından defalarca aldatılmasının örnekleri ile dolu. Liderler zaafları kullanılarak kandırılır. Fitneciler çoğu kez devletin bekası bahanesiyle yalan söyler. Gözde olandan kurtuldukları zaman her şey daha iyi olacaktır! Kardeşinizi ihanetle suçlayacak istihbaratçılar, evlat katli için fetva verecek din adamları çevrenizi sarar. Ancak bilmezler ki devlet adalet ve dürüstlük ile ayakta durur. Sonuçta hem kendileri hem de devlet zarar görür.

Liderler de yanılır ve onu yanıltanlar çoğu kez hemen yanı başındadır. Lideri kandırıvermek çok kolaydır; "devlet sizin sayenizde ayakta duruyor, siz olmazsanız millet helak olur! Ayrıca şu dava arkadaşınız, sözde yoldaşınız var ya..."  demek yeter.

Aslında alınacak önlem basit; gelen her habere inanmayacak, suçlanan tarafı da dinleyeceksiniz. Sağduyunuzu kaybetmeyeceksiniz. Yoksa ailenizi, toplumunuzu ve devletinizi kendi ellerinizle yıkıp dağıtırsınız. Üstelik hem masumlara zulmeden bir zalim hem de basit bir yalanla kandırılmış durumuna düşersiniz de farkına bile varamazsınız.

19 Mayıs'ta milletimizi kurtaran birlik ruhuna övgüler düzeriz ancak dedeleri yan yana şehit düşen torunlar birbirlerine düşmanca bakar. Milletimizin asaletine yakıştıramadığımız için hep dış mihraklar dedik ancak bizi yıkan içimizdeki cahillik bataklığından beslenen bencillik, kıskançlık ve haset mikroplarıdır.

Yazarın Diğer Yazıları