Hâlâ vicdanınızla yüzleşmemiş olmanız ne acı!

İddia olunan "FETÖ" davaları kapsamında "müebbet"le yargılanan, 22 aydır (650 gündür) tutuklu bulunan ve yarın, olmazsa öbür gün, hakkındaki hüküm açıklanacak olan gazeteci-yazar Ahmet Turan Alkan'ın oğlu Talat Alkan, gazetecilere babasının mektubunu yolladı.

"Hür ve demokrat vicdanlara" hitap etmiş Alkan, dolayısıyla üzerime alınmakta beis görmedim!

Evvela, herkes gibi Alkan'ın da "adil yargılanmasını" dilerim. Varsa cezasının bu adil yargılama sonucu, somut delillere dayanılarak ve eylemi ile orantılı şekilde verilmesini de...

Bunlar benim "hür ve demokrat vicdanım"ın dedikleri.

Alkan'ın dediklerine gelince...

***

Ahmet Turan Alkan;

-              Cezaevine konulduğunda 65 yaşında olduğunu hatırlatıyor, İlhan Selçuk sabaha karşı yatağından kaldırılıp karga tulumba gözaltına alındığında, gözaltı süresi hunharca(!) sonuna kadar kullanıldığında 83 yaşındaydı!

-              Hakkında, "15 tane köşe yazısı" dışında hiçbir maddi delil bulunmadığını anlatıyor. Mustafa Balbay hakkında tuttuğu notlar dışında, Soner Yalçın, Barış'lar, Müyesser Yıldız, Nedim Şener, Ahmet Şık, Kadri Gürsel ve daha nicesi hakkında yazdıkları dışında hiçbir maddi delil yoktu!

-              Fikir beyanının karşılığında ağırlaştırılmış müebbet/idam isteminin orantısızlığından dem vuruyor. Hiçbiri bomba patlatmamış, silah kullanmamış Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Yalçın Küçük, Ergun Poyraz, Erol Manisalı gibi nice gazeteci-yazar da ağırlaştırılmış müebbetle yargılanmıştı!

-              "Herkes bir kere daha bilsin ve duysun; bu politik bir dava. Aslı astarı olmayan, hukuksuz, gülünç, maskara bir dosya..." diyor; Ergenekon da öyleydi, Balyoz da, Oda TV'de...

-              Alkan, mahkemenin tavrını "Öyle bir mahkeme yargılıyor ki beni, delil veya savunma yerine Hazreti Musa gibi Tur dağından kucağımda ilahi 10 Emir'i getirsem bile aldırış etmeyecekler. Hazreti Cebrail nüzul etse, onu da tutuklamaya kalkışabilirler..." diye özetliyor. Verilecek cezaları, bile başta Turan'ın yazarı olmakla hâlâ gurur duyduğu Zaman gazetesi olmak üzere, o günün yandaş basınında peşinen ilan edilen, yargısız infaz edilen kumpas davalarında, sanıklar haklarındaki iddiaları bir bir çökertirken mahkeme heyeti horul horul uyuyordu!

***

Dahası....

Bütün bunlar yaşanırken Alkan, "Ergenekon olsun, Balyoz olsun, Postal olsun, şu olsun bu olsun, bu davalarda ortaya konan deliller, Türkiye'de şimdiye kadar hiçbir davada ortaya konulmamıştır...", "Aklı başında herkesin, darbecileri bakışlarıyla ezmesi gerekir ama Türkiye'de ana muhalefet partisi çıkıyor, 'Bu adamları milletvekili adayı yapalım' diyor...", "Biz darbeciye 'darbeci' diyemiyoruz. Diyemeyecek miyiz? Darbecisin işte..." diye yazıyordu. (Daha cümlesi "vicdan"dan geçmeyenleri de var da Zaman arşivine erişim yasaklandığı için ulaşamadım onlara!)

"Ergenekon" yaftalı Ümraniye davasında birbirinden hukuksuz kararlar  havada uçuştuğu gün bile "Ergenekon kararı açıklandı. Benim çıkardığım sonuç şu: "Ergenekon lobisi" zannettiğimizden daha güçlü ve etkili; özellikle basındaki ve siyaset dünyasındaki ağırlığı şaşırtıcı derecede büyük" yazmıştı mesela...

***

O bunları yazdı diye biz de aynıyla mı karşılık verelim, "beter olsun" mu diyelim?

Asla.

Başta dediğim gibi, sadece "adaletin yerini bulmasını" dileyelim.

***

Kendi adıma tek şunu sormak istiyorum Alkan'a:

Mektubunuzda, "15 Temmuz darbesinden sonra hukuk tamamen iktidarın denetimine girdiği, bağımsız ve tarafsızlığını kaybetti" yazdığınıza göre, 15 Temmuzdan önce bağımsız ve tarafsızdı yani öyle mi?

Savcı ve hâkimlerinin kuyruklarını kıstırıp kaçtıkları o kumpas mahkemelerinin "bağımsız ve tarafsız" olduğunu düşünüyorsunuz öyle mi?

Hiç kimsenin kul hakkına girilmedi, kanına girilmedi, vebali alınmadı öyle mi?

Bir de...

O günkü hukuksuzluklara kör, sağır, dilsiz kalan ve hatta onları "adalet" sayan yazılarınız da "kesinlikle pişman olmadıklarınız" arasında mı?

   

***

GÜNÜN SÖZÜ

"TAMAM."

Millet

***

SORU-YORUM

Önceki gece gözaltına alınan Kerim Çoraklık, "FETÖ'cü"yse daha önce de gözaltına alınmıştı bu iddiayla, neden saldınız?

"FETÖ'cü"yse neden yandaş medya organize halde hedef gösterene kadar dokunmadınız?

Gerekçe yandaşlarca hatırlatılan "hakaret" içerikli tivitler ise -ki amiyane tabirle "dümdüz gitmiş" hakaret etmiş de-  "devlet büyüklerine hakaret" suçu işleyen herkes "FETÖ"cü de mi sayılıyor?

Yıllar önce atılmış tivitler madem suçtu niye o zaman gereğini yapmadınız da şimdi seçim sürecine girilmişken, bir siyasi partiyle ilişkilendirerek yapıyorsunuz?

Mevzu "17/25" tutumuysa, "Erdoğan'a yapılan operasyon"un medya üssüne desteğe koşan MHP'li yöneticiler ne olacak?

Bir tek benim mi bu soruların cevabına, "hukuk"un siyaseti tasfiye ve dizayn sopası olarak kullanılmadığına inanmamızı sağlayacak bir şeyler duymaya ihtiyacım var?

Yazarın Diğer Yazıları