Halk 'hayır'da kararlı

Çanakkaleliler karanlığı deldi, ufku açtı. Şafak sökmeden ve şafak söktükten sonra ne olacağını gördük. Bana inanın. Milliyetçi Hareket'in nabzını tutabilecek üç-beş demeyeceğim, bir-iki gazetecinin içindeyim. Dün de yazdım... Çanakkalelilerin bu kararlılığını, bu heyecanını hiçbir şeyle ölçemiyorum.

Meral Akşener, Milliyetçi Hareket'te önde gelen figür... Meral Hanım'ın cesareti, duraksamaması, sonuna kadar yürüyeceğini, önüne çıkarılan bütün engelleri yıkıp geçeceğini göstermesi, halkı umutlandırıyor. Bu tamam... Bunun dışında Türkiye değişim istiyor. Çanakkale bu değişim kararlılığında bir numune. Birleşik kaplar, Çanakkale'den dolmaya başladı, diyebilirim.

Millî Mücadele'de, şucu bucu, o gruptan bu gruptan olan herkes "Türk" mefhumu etrafında toplandı. Birlikte mücadele yürüttüler.

R. T. Erdoğan, 15 Temmuz'un hemen ardından, "ihtiyaç"tan olacak, "Türk"e dönmüşken son zamanlarda, birliğimizin adını, yine saymaya başladığı etnisitelerin içine kattı. Çok çok önemli fark: "Türk" bir etnisite değil, toplamının adıydı. Ülkemizde, şimdi tek söz sahibi ise, "Türk"ü, mefhum olmaktan çıkartıyor. O kadar tehlikeli ki... 36 dilimli bir Türkiye isteme anlamına geliyor bu sıralama. Tek bayrak hikâye oluyor, tek millet hikâye oluyor, tek vatan hikâye oluyor, tek devlet hikâye oluyor!  Zaten bunların hiçbirinin adını koymamasından anlıyoruz o teklerin "hikâye" olduğunu.

"Erdoğancılar" ("Erdoğancı" Balgat Mukîmi ve etrafındakiler de dâhil) bilsinler ki; pragmatist M. Kemal'in ve Millî Mücadele'yi verenlerin "Türk" mefhumunu öne çıkarışlarını kavramakta acizlik göstermeleri, hepimiz adına ürkütücüdür. İnsan, "Memleket kimlerin yönetiminde!" diye düşünmeden edemiyor.

Eğer bu "kavrayamama" acizlik değil de, bir kasıtsa ("Kasıt" ağır basıyor.) çok çok vahim!

 "Kasıt"a karşı mücadele edilmelidir.

Halkımız, artık, "tek adam"ın ne yapacağını, "Türk"ün nasıl silineceğini, padişahta bile olmayan yetkilerin nasıl kullanılacağını, Türkiye'nin nasıl un ufak edileceğini irfanıyla fark etmiştir.

Herkes koltuk uğruna "ihanet"e karşı büyük hınç içinde. Teslimiyeti hiçbir surette kabullenilemiyor.

İleride neler olabileceğini, nasıl bir "tek adam" idaresinin kurulacağını Çanakkale'de görmüş olduk:

Otel salonu kiralanıyor, valilikten toplantı izni alınıyor. (İnşallah o valiye bir bahane bulmazlar!) Gece yarısından sonra Ankara'dan telefon geliyor: Toplantı iptal edilmelidir!

Polis salon önüne dikiliyor: Giremezsiniz! Halkın direnci karşısında polis yana çekilmek zorunda kalıyor. Ama bütün otelde ışık var, salonda yok. Sanıyorlar ki, ışık yakılmazsa, geri dönerler. Cep telefonların ışığında oturulacak yerler bulunuyor. İçerisi hınca hınç... Otelin birinci katı, koridorlarıyla, girişiyle dopdolu.

Bu karanlıkta öyle bir ufuk açıyor ki... O heyecanı dün yazdım...

Aynı gün ve dün  "Erdoğancı" MHP Balgat Yönetimi Konya'da toplandı. Konya'dan bir arkadaşımı aradım... "MHP'nin genel idare kurulu, milletvekilleri Konya'ya gelecek, toplantısını burada yapacak... İl merkezini bırakın bütün vilâyet ayağa kalkardı... Toplantı yapılan otelin önü sadece polis." dedi.

"Erdoğancılar" kendi kendilerine toplandılar ve gittiler.

Madem "Türkiye için" Erdoğancısınız, neden Milliyetçi Hareketçiler'in yüzde 90-95'i sizden uzaklaştı?

Sizi "tek adam" da kurtaramaz!

Yazarın Diğer Yazıları