Taksim krizi de çözülür çözülmesine ama öncekiler gibi bunun da izlerini silmek uzun yıllar alır. Ümidim Anadolu mayasının sağlamlığından kaynaklanıyor. Fetret dönemlerinde dahi insanımız sağduyunun sesini dinlemiş ve kaosları kısa bir sürede atlatmıştır.
Uluslararası güç odaklarının, faiz lobisinin, yerli uzantılarının vs komploları hiçbir zaman Mevlana’nın Yunus Emre’nin, Hacı Bayram ve Hacı Bektaş-ı Veli’nin yoğurduğu hamuru kolay kolay bozamaz. Yeter ki gönüllerin, vicdanların sesini dinleyebilelim.
Bunları yıllarca komplo teorileri ile haşır neşir olan, komplocu kafalar yüzünden defalarca mağduriyete uğrayan birisi olarak yazıyorum. Ne zaman gadre uğrasam, eza çeksem, mesleğimden ve işimden olsam,  “Bu da geçer ya Hû!”  der sabrederim. Erzurumlu İbrahim Hakkı gibi;
“Hak şerleri hayreyler 
Zannetme ki gayreyler 
Arif onu seyreyler
Görelim Mevla neyler 
Neylerse güzel eyler” der teselli bulurum.
Zor zamanlarda konuşmak kadar yazmak da bir sanattır. Hem halkın hem de Hakk’ın hatırını yüksek tutarak, muhalif dahi olsa kırmamak gerekir. Yarın ‘senin’ çocuğun ‘benim’ çocuğum ile birlikte yaşamaya mahkum ise biraz insaflı olmak lazım.
“Merhametin yok diyelim nefsine
Merhamet ermez misin evladına” Yoksa “senin baban benim babama şunu bunu dedi” diyerek birbirlerine düşebilir ve biz de öfkemizle çocuklarımızın mutluluğuna ipotek koymuş oluruz.
Peki iktidar ve muhalefetin birbirlerini anlama özürlülüğüne ve son yıllarda yaşanan üst üste felaketlere rağmen Türkiye’yi dünyada hâlâ güçlü kılan etmen nedir? İktidar mı çok hazırlıklıydı, yoksa halkın basireti mi bizi ayakta tuttu? Yarın memleketin bölünmeyeceğine duyulan inanç, yönetim elitinin maharetinden mi, insanımızın ruhunun enginliğinden mi güç buluyor?
Aracılara takılmadan, öndeki cilanın parlaklığı gözlerinizi kamaştırmadan bakalım. Türkçe Olimpiyatları’nda dünyanın 140 ülkesinden gençleri ülkemizde buluşturan ve onlara mahalli ağızlara hakim olarak şarkılar söyleten, türküler mırıldatan ve şiirler okutan asıl memba nedir? Avrupa’da bunun örneği mi vardı ki bizimki taklit olsun? Batının devlet yahut kilise destekli misyonerlik faaliyetleri, yayıldıkları yerlere sadece felaket götürdü. Gittikleri yerlerde yaşayanların eline sadece ‘kutsal’ kitap verdiler fakat zenginliklerini ve özgürlüklerini ellerinden aldılar.
Bizimkiler ise almıyor aksine veriyor. Anadolu insanının selamını götürüyor, sevgisiyle donatıp huzurunuza getiriyor. Esir ve köle değil arkadaş, dost, kardeş kazandırıyor. Tekrarlıyorum bu yetenek falan grubun, filan kesimin şahsi başarısından değil, tamamen bu milletin özündeki cevherin dışa vurumudur. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nın 19. Türk Dünyası Çocuk Şöleni’ne dost ve kardeş memleketlerden katılımda da aynı saikler etkilidir. Kimse kuzusunu güvenmediği ellere teslim etmez. Dilerseniz bu yapılanları falan komploya bağlarsınız dilerseniz de milli ruhun yüceliğine örnek sayarsınız. Ben yanılsam bile milletime güvendiğim için yanılmış olurum. Peki aksini iddia edenler bırakın yanılmanın getireceği vicdani sorumluluğu haklı çıksalar dahi milletimiz ne kazanır? Kesin olan bir şey var ki o da dışarıda Türk insanına Türkiye’dekilerden daha fazla güvenenler var!
Emperyalizmin, sömürgeciliğin, uluslararası güç odaklarının defalarca deneyerek tecrübe kazandığı alan sokaklardır. Sokaktakileri sağa sola çekmekte kimse ellerine su dökemez. Hele bizim gibi Kasımpaşa havasının estiği meydanlarda öyle fırtınalar estirirler ki izleyenler kim haklı kim haksız anlayamaz hale dönüşür. Kendileri ülkelerinde bilimsel mekanları güçlendirirken size defalarca güncel efektlerle süslenmiş western film senaryolarını seyrettirir. Bu filmi defalarca izledik derken dahi starlarını alkışladığınızın farkına bile varamazsınız!
Sözüm hem iktidara hem de muhalefete. Bırakın halkı aranızda taksim etmeyi. Herkese hakkını verin. Aksi takdirde korkarım ne Hakk’ı ne de halkı memnun edersiniz. Daha da beteri sizin bu üslubunuzu çok önceden öngörenler planlarını da ona göre kurgulamıştır. Siz oy taksimi hesabı yaparken onlar sizi çoktan taksim etmiş olabilir.