Halkla nasıl dalga geçilir?

Meselâ kafalarına vura vura belediye başkanları istifa ettiriliyorsa ve partide üst düzey yetkili birisi "Bu istifalar belediye başkanlarının bireysel kararlarıdır" diyebiliyorsa, halka yönelik 'enayi' muamelesi devreye girmiş demektir…

Herkes her şeyi biliyorken, "Biz aslında müzeyi konuştuk" diye açıklama yapıyor, insanların gözünün içine baka baka, neredeyse "Tost yedik, ayran içtik, biraz da pembe dizi seyrettik" pişkinliğine başvurabilecek aşamaya gelinmişse, halka hangi gözle bakıldığını tahmin etmek berbat bir şey.. 

Bir belediye başkanı da önce direnip direnip, sonra da "Dâvâm için görevi bırakıyorum, liderimin ve partimin emrindeyim" diyebiliyorsa, ortaya karışık zekâ ve ahlâk problemi servisi vardır…

Her türlü suçlama ve eleştiriyi "Sandıkla gelen sandıkla gider" edebiyatıyla çitileyen, sandıktan birinci çıkınca o sandığın üzerinde pagan gibi zıplayan kafalar, öyle icap ettiğinde sandığı antikacıya postalayabiliyorsa, 'çift kişiliklilik' artık resmi ideolojidir…

***

Geçenlerde CIA, Labrador cinsi olan köpek Lulu'yu işten çıkardı… Üstüne üstlük bununla da yetinmedi, işten çıkardığını Twitter'dan duyurarak Lulu'yu dünya âleme rezil etti…

Lulu'nun suçu, aldığı onca eğitime rağmen, koklayarak patlayıcı bulma görevini reddetmesiydi… 'Reddetme hürriyeti' çok güzel bir şey… Lulu köle olmadığını gösterdi... CIA de park ve bahçelerde gezdirmek için köpek besleyemeyeceğine göre Lulu'nun işine haklı olarak son verdi…

Daha önce de Afganistan'da benzer örnek yaşanmış… Görevi yol ve kenarlara yerleştirilmiş patlayıcıları bulmak olan Vidar, İngiliz ordusunda çalışıyormuş… İki yıl çalışmış… Sonra patlama seslerinden korkunca emekli edilmiş…

Avustralya'da da bir Alman çoban köpeği, suçluların peşinden gitmek yerine, arkadaş edinmek ve oynamakta ısrar edince işine son verilmiş…

***

Doğru işleyen mekanizmalarda köpekten bile esirgenmeyen muamelenin bizim buralarda insandan esirgenmesi çok ilginç…

"Sandıkla gelen sandıkla gider" klişesi, işportaya düşmüş demokrasi geyiğidir… O ne kadar yanlışsa, "Sandıkla da gelse, parti veya lider istedikten sonra gider" tekerlemesi de o kadar yanlıştır…

Geliş türü ne olursa olsun, ister sandıkla gelsin, ister meteora binip gelsin, ister liderin bahşetmesiyle gelsin fark etmez, suç işleyen yargılanır ve cezasını çeker, suçun niteliği göreve engelse el çektirilir, halk da şeffaf biçimde bilgilendirilir…

Ortada bir suç yoksa, seçilmiş kişiyi, ne lider talimatı, ne partinin ihtiyacı yerinden edemez… Onun ayrılması ancak sandıkla, sağlık sebepleriyle, ölümle ve istifayla, pardon 'öz istifa'yla mümkündür…

***

"Fetö'den mi?" diyorsunuz… "Yok" diyorlar… 

"Yolsuzluktan mı?" diye soruyorsunuz… Onun da cevabı "Yok"…

"Peki gerçek sebep ne?"… Onu da açıklayan yok!..

Varsa yoksa 'metal yorgunluğu'… Bu metal nedir, yorgunluğu nasıl anlaşılır, demokrasilerde 'metal yorgunluğu' adı altında bir suç var mıdır ki, bu suçun failleri çevrelerine, çoluk çocuklarına ne açıklayacaklarını şaşırmış durumdalar?

Elin oğlu köpekleri bile işten çıkarırken gerekçesini açıklıyor… İnsan oğluna bu muamele gerçekten tuhaf, hem de çok tuhaf!.. Bir art niyetimiz yok, insan hakları savunucusu olarak bunları yazıyorum!..

Eğer suç var ve bunlar biliniyorsa, buna rağmen konu adliyeye intikal ettirilmek yerine kapatılıyorsa buna 'örtbas etmek' denir…

Gerçek bir açıklama yapılmadığı sürece istifa edenlerin hepsi şaibe altında kalacak!.. Bazılarının ekstradan şaibeye ihtiyacı yok ama insanlık bizde kalsın, onun için haklarını savunuyoruz!..

Yazarın Diğer Yazıları