Hallediniz!

“2,22 ne eder” sorusuna cevap vermek için “mesele nedir”, toplama mı, çıkarma mı, bölme mi, nedir? diye sorarsınız ve bunu bilmeden de meseleyi çözemezsiniz!
Kıbrıs meselesi 47 yıldır çözülmedi çünkü, meselenin halli ile ilgili taraflar meselenin ne olduğunu sormaktan kasıtlı olarak kaçındılar, hâlâ kaçınıyorlar.
Rum’a göre mesele 1974’de başlayan işgal meselesidir. 1960 ortaklık Devletinin üniter bir devlet olduğu iddiasındadırlar. 1960 Antlaşmalarının Kıbrıs halkına (yani Rumlara) tam bağımsızlık vermediği kanısındadırlar. Tam bağımsızlık verilseydi (yani Enosis ve Taksim yasaklanmasaydı), Türklere eşit haklar verilmeseydi, mesele tek halk (Kıbrıslılar) esası üzerinden halledilmiş olsaydı, bu tek halk %80 oyla, kendi kaderini tayin hakkını kullanarak adayı Yunanistan’a bağlayacaktı.
Şimdi, 47 yıl sonra, hâlâ “tek halk, tek devlet, tek egemenlik” diyorlar ve görüşme yolu ile bunu yalanlayan, Kıbrıs’ta iki eşit egemen halkın varlığını vurgulayan, 1960 devletinin üniter bir devlet olmadığını, ortaklık olduğunu kanıtlayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden ve garantilerden kurtulmak için uğraşıyorlar. Kanıtı, Rum liderlerin 1959’dan bu yana yaptıkları beyanatlarda, Akritas Planında, toplu mezarlarda, kalıntıları hâlâ kuyulardan çıkarılan 1963-64 kayıplarında ve Hristofyas’ın utanmadan “Makarios’un izindeyim; EOKA’dan ilham alıyorum” beyanatlarındadır.
2 Şubat 1984’de Klerides’in şu beyanatı da meselenin ne olduğunu kanıtlamaktadır! Klerides şöyle demişti: “1959 yılında Türkiye, İngiltere ve Yunanistan arasında imzalanan Zürih Antlaşması bize gerçek bir bağımsızlık değil, sakat bir bağımsızlık verdi. Antlaşmalardan memnun olmamakla beraber, bunları daha sonra feshedip, Enosis’e gitme niyetiyle imza ettik.”
Zaten, 1959 antlaşmalarını Yunanistan adına imzalayan Averof da, Atina’da parlamentoya “Beyler, Enosis’e İngiliz Koloni idaresinden mi daha kolay gidilir, yoksa bağımsızlıktan mı” dememiş miydi?
Şimdi, yıl sonuna kadar Kıbrıs meselesinin halledilmesini bekleyenlere bakalım! Bunlar Rum liderliğinin iddia ettiği gibi 1974’de işgal edilen toprakların işgalci tarafından boşaltılmasını, Türk azınlığın, Rumlara göre bazı “şişirilmiş haklarla”, Kıbrıs Hükümeti dedikleri ucubeye monte edilmesini bekliyorlar. Meselenin Türk-Yunan dengesine dayandığını, Türkiye’nin güvenliği ve milli haysiyeti ile bağlantılı bulunduğunu Kıbrıs Türklerinin haklarını ve akıbetini düşünen yok!
“En barışçı Rum” geçinen, barış için kitaplar yazan Panikos Neukleus bile “gerçekleri yazarken” 1974’den başlıyor; “Türk işgalinde” olanları dile getiriyor ve UNDP gibi kuruluşlar bu tür kitapları tanıtmak için harekete geçerken  “mesele 1963’de başladı... Gerçekleri arıyorsan biraz zahmet et, 11 yıl geriye git”  diyemiyor.
ABD, İngiltere, AB ülkeleri, BM yetkilileri “meseleyi hallediniz” diyorlar. Hangi meseleyi halletmek istediklerini söyleyemiyorlar. 47 yıllık bir meselenin 36 yılını ele alarak reçete yazıyorlar. Bizim de bu hapı yutmamızı bekliyorlar.
Annan Planında yaptıkları gibi suni tedbirlerle sözde eşitlik yaratarak ve Türkiye’yi adadan çıkararak meseleyi halledebileceklerini zannediyorlar! Ya biz?
Kimse “Kıbrıs meselesi, iki eski eşit ortak arasındadır. Kıbrıs Cumhuriyeti ile Türk cemaati arasında değildir. Çünkü Kıbrıs Cumhuriyeti’nin adı, silah zoru ile gasp edilmiştir” diyemiyor.
O halde?
47 yıl daha mı?

Yazarın Diğer Yazıları