Hangi devletin bekası!..

Üst köşede gördüğünüz fotoğrafımdaki gözlüklü bölümün tam üstüne gelen açık alan yanık içinde. Kıpkırmızı oldu... Pazar akşamı eve geldiğimde koyu Beşiktaş taraftarı olan hatun sordu "Ne oldu Fener şampiyon olamadı, kan beynine mi sıçradı" diye. Hiç aldırış etmedim; bu sene şampiyonluk Beşiktaş'ın hakkıydı. Hatuna net kısa cevap verdim, "Yanıldın. Esenboğa güneşi yaktı" diye...

Evet!.. Geçtiğimiz Pazar günü, Ülkücü hareketin iradesinin net tecelli ettiği  Türk siyaset tarihinin ilk açık hava kurultayındaydım. Sabah saat 8.30'dan itibaren Ankara Haber Merkezimizdeki arkadaşlarımla beraber tam kadro oradaydık. Tarihi Kurultay sona erene kadar demokrasi, vatanın kurtuluşu için, sağlam hakiki Türk tohumlarının ekildiği kutlu tarladan ayrılmadık.  Pazartesi yazı günüm değildi zaten. Fakat, dün de bekledim; Esenboğa'daki o muhteşem havanın yansımalarını iyi görebilmek, daha sağlıklı analizler yapabilmek adına. Hafta başından itibaren her cepheden görülmeye başlandı  yaklaşık 50 bin kişinin katıldığı kurultayın akisleri. Doktor Devlet Bahçeli de dün Meclis'te grupta yaptığı konuşmada Esenboğa'daki büyük fotoğraf karşısında ne hale düştüğünü ispat etti. Aslında o konuşmayı alkışlayanların yerine getirmesi gereken önemli bir vazife vardı; futbol sahalarında jübile maçlarında adet olduğu gibi, AKP ve saraya attığı açık destek cümlelerinin sonuna geldiği anda kürsüye gidip Bahçeli'yi omuzlara alıp grup salonunun dışına çıkarmaları lazımdı. Neyse!..

Doktor Devlet Bahçeli'nin Ülkücü iradeye hakaret ve tehditlerinin yeni boyutlara ulaştığı jübile konuşmasında kendince gazetemize de hakaret etti.  Sarayın diktatör zihniyeti ile eşgüdümü ayyuka çıkınca YENİÇAĞ'ın onurlu mensuplarının Orta Doğu zihniyetinde güce ve çıkara tapanlardan olmadığını  tescil etti aslında. Havuz medyasının kollarında kaldığını ilan etti. "Ağzı salyalı Ülkücüler" hakaretini edenlerle girdiği havuzda, sonunun Orta Doğu karanlığındaki benzerleri ile aynı olmamasını dilerim..

Doktor Devlet Bahçeli'nin dünkü jübile konuşması, Esenboğa açık hava kurultayının şokunun yanı sıra bugüne kadar sergilediği zikzakların siyasi tutarsızlıklarının da açık bir deliliydi. Esenboğa Kurultayının ardından Balgat dükalığında yapılan toplantıdan, "Devlet Bahçeli'nin çılgına döndüğü", "önüne gelen herkesi fırçaladığı", kendisini destek için genel merkez önüne ancak 100 kişi toplama becerisini (!) gösterenlere "reziller..." diyerek hakaret ettiği haberleri yayılıyordu. Deniyordu ki; "Devlet Bahçeli bundan sonra  devlet bekasına sarılacak. AKP'ye desteklerini devlet bekasına yatarak izah edecek."

Onun için Salı'yı bekledim. Dün de gördüm ki denilen çıktı. Doktor Bahçeli, saraya attığı müthiş desteği (!) Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın, Sümeyye Erdoğan'ın nikah şahitliğinin avukatlığı ile taçlandırdı. Hulusi Akar'ın büyük tepki alan nikah şahitliğini devlet teamülleri kapsamına soktu!.. Bu teamülü bugüne kadar neden görmediysek?.. Daha da ileri götürdü; işi devlet bekasının meselesi yaptı. Eh o zaman, hazreti arşiv devreye girer ve Doktor Devlet Bahçeli'nin Süleyman Şah çekilişinden sonra başta o günün Genelkurmay Başkanı ve komutanları için sarf ettiği ağır hakaretleri hatırlatır;

"Bugün Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu'ndan rahatlıkla ve gurur duyarak vazgeçenler, Allah muhafaza yarın Erzurum'u, Diyarbakır'ı, Edirne'yi önüne gelene peşkeş çekeceklerdir...

Sayın Özel Paşa, senin için vatan nedir? Yoksa Harbiye'de vatan konusu işlenirken dersi mi kırdın, okuldan mı kaçtın?"

Bugün Bahçeli'nin "devlet bekası" için övdüğü komutan o gün  bu hakaretleri sıraladığı komuta kademesinin Kara Kuvvetleri Komutanıydı... Necdet Özel'in de karar almasında en etkili isimdi. Bunu da Ankara'da bilmeyen yoktu!..

Doktor Devlet Bahçeli'ye sormak gerekiyor;  O günkü operasyonu, komuta kademesi bunu siyasi ve devlet iradesinin haberi olmadan mı gerçekleştirmişti?..

 O günlerde devlet bekası buzdolabına konmuştu da Sümeyye Erdoğan'ın nikah töreni için mi buzdolabından çıkarıldı?..

Hulusi Akar o günden bugüne mi değişti?

Yoksa!.. Hangi devletin bekası için dün bu sözleri sarf ettiniz?..

Tam yerine gelmişken, Hulusi Akar'ın nikah şahitliği ile alevlenen tartışmalarda çok önemli bir noktaya dikkat çekmek isterim. Genelkurmay Başkanlığı'nın yaptığı malum olan yazılı açıklama dışında kapı arkası bilgilendirme yoluyla da bazı değerlendirmeler kamuoyu ile paylaşılıyor. Bunlardan birinde Akar'ın şahitlik gerekçeleri arasında damat Selçuk Bayraktar ve ailesini yakından tanıyor olması ve çok sevmesi. Bayraktar ailesinin  şirketinin ürettiği İHA'ların da TSK tarafından kullanıldığı halkla ilişkiler çalışmasında dip not olarak düşülüyor. Bakın!.. Devletin teamülleri ve usulleri belli ve yasalarda çok açıktır. Milyar dolarların döndüğü savunma projelerinde nihai karar organı Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM) İcra Kurulu'dur. 1 numaralı koltukta Başbakan, 2 numaralı koltukta Genelkurmay Başkanı, 3 numaralı koltukta Millî Savunma Bakanı oturur. İhale teklifleri alınır ilk elemeden sonra bu üçlünün önüne kısa listeler gider. İhalenin kime verileceği  bu üçlü arasından oy çokluğu ile karara bağlanır. Normal kamu ihalelerinde bile yasalarda ihaleyi verenin müteahhitle olan yakın ilişkisinin cezası bellidir. Ki!.. TSK'da ihale verdiği müteahhidin çocuğunun düğününe katıldığı gerekçesiyle emekliye sevk edilen nice generalin olduğu kamuoyunun bildiği gerçektir. Bu açıdan bakıldığında da Hulusi Akar'ın nikah şahitliği şık olmamıştır. En azından bu durum daveti yapanlara da vakti zamanında hatırlatılabilirdi. Yoksa hatırlatıldı da, önemsenmeyip, kabul mü görmedi? O da ayrı dava!..

Kargaşa içindeki Ankara havasından kısa son not; AKP'deki teamül yoklamaları da tam bir komedi. İçeri yoklanmak için girenlere "1. sıraya Binali Yıldırım'ı 2'nci sıraya Berat Albayrak'ı yazın"ı saray talimatı olarak söylüyorlar. Buradaki sıralamayı kongre sonrası için herhalde yorumlamaya gerek yok. Ama bazı uyanıklar 1'inci sıraya Berat Albayrak'ı yazıyor!..

Esenboğa Kurultayı ile başladık öyle bitirelim... Sabahın erken saatlerinde TOMA'lara ek olarak itfaiye aracı Kurultay alanına girmek isteyince Ülkücüler engel oldu; "yanlış adrese geldiniz. Saray yanıyor oraya gidin" dediler. Araç alana sokulmayınca havaalanı bulvarında park edip bekledi.

Ülkücü irade hep doğru adresi gösterir; "Saray yanıyor"...

 

Yazarın Diğer Yazıları