Hangisi daha kötü?

Aralarında Balyoz ve Devrimci Karargâh Örgütü'nün de bulunduğu çok sayıda şaibeli davada, "Özel Yetkili -kumpas- Mahkemeleri"nin verdiği cezaları onayan Yargıtay 9. Dairesi'nin o günlerdeki Başkanı Ekrem Ertuğrul, "FETÖ" suçlamasıyla yargılanırken -hokus pokus- tahliye oldu;

Hatırlayın, geçenlerde Balyoz yargılamasını yapan özel yetkili mahkemenin başkanı olan Ömer Diken de tahliye olmuştu!

İlk soru, elbette;

Neler oluyor?

Ekrem Ertuğrul vakası doğrultusunda benim ikinci sorum:

Hangisi daha kötü?

Yargıtay'da Daire Başkanlığı'na yükselen, Türk hukuk tarihinin, her biri, "Türkiye Cumhuriyeti'nin elde kalan kalelerini" zapt etmeye dönük birer operasyon olan davalarına bakan -teknik olarak- bir "hukuk adamı"nın, hedefi Türkiye Cumhuriyeti içinde ayrı bir devlet yapılanması oluşturmak suretiyle devleti ele geçirmek olan bir "cemaat görünümlü terör örgütü"nün militanı olması mı?

Yoksa...

Savunmasında iddia ettiği gibi verdiği o bütün o haksız, hukuksuz, insafsız, vicdansız kararları "kimseden emir, talimat ve tavsiye almadan", "vicdani kanaatine göre", sadece "hakka, hukuka uygun olarak işini yapmak" saikiyle vermiş olması mı?

***

Ekrem Ertuğrul, "FETÖ"cü ise/"FETÖ"cü olmamakla birlikte "FETÖ" çıkarına suç işlemiş, suça ortaklık etmiş ise yani "gerçek" olan hakkındaki iddialar ise bir kirli, kinli yap-bozun bir parçası daha yerine oturmuş olur ve bu anlaşılabilir...

Ve fakat...

"Gerçek", Ertuğrul'un ve lehinde tanıklık yağan Adalet Bakanlığı ile HSYK yetkililerinin savunduğu gibiyse o zaman bambaşka bir perspektifle ört ki ölem!

O zaman...

Yani Ertuğrul, sonradan aynı davadan, aynı deliller uyarınca mezarda beraat eden Murat Özenalp'i ölüme göndermeyi "vicdana uygun" buluyorsa...

361 sanığın, 96 avukatının savunmalarını 17 güne sıkıştırmayı "savunma hakkının üstelik de sınırsız savunma hakkı vererek kullandırılması" sayıyorsa...

Adaleti, "asrın iftirası" diye nam salmış bir davada günlerce o iftirayı çökerten deliller sunan avukatlara "Sanıklar, İstanbul 1. Ordu'daki plan seminerine ait ses kaydını kabul etmişlerdi değil mi" dışında bir tek soru sormayarak tecelli ettirebildiğine inanıyorsa, içi bu konuda huzur doluysa...

Vahimlerden vahim beğen;

30 yıllık bir hukuk adamı, bir yüksek hâkim olarak, sahiden de, iddianamede yazıldığı üzere, başında bulunduğu dairede yaşanan olağandışı olayların hiçbirini "hayatın olağan akışına aykırı olacak biçimde" fark edemediyse... Stajyer avukatların, hukuk fakültesi öğrencilerinin, baroların hepsini geçiniz hiçbir hukuki iddiası bulunmayan gazetecilerin gördüğü "kumpas"ı göremediyse...

***

Bambaşka bir fecaatla karşı karşıyayız demektir Türk yargısı adına.

Ben karar veremedim;

Hangisi daha kötü?

***

SORU-YORUM

1. Savunmasında, Balyoz Davasını, sekiz ayrı tetkik hâkiminden dinlediğini ve kendisine hiçbir sıkıntı aktarılmadığını söyleyen Ekrem Ertuğrul, o hâkimleri de, suç isnatlarının tamamı dijital delillere dayandırılan davada "tamam dijital delilleri anladık, tekrar tekrar anlatmaya gerek yok" deyip konuşturmadığı avukatları dinlediği gibi mi dinledi?

2. Bu bir "ölçü" ise, savunmasında, "Meslek hayatımın büyük bölümünde terör örgütlerinin açık hedefi olmama rağmen şu an terör örgütü üyeliğinden yargılanıyor olmam beni gerçekten incitiyor" diyen Ekrem Ertuğrul, Engin Alan'dan Ahmet Yavuz'a, Erdal Akyazan'dan Korkut Özarslan'a, Mehmet Eldem'den, Levent Ersöz'e, Cemal Temizöz'den Beyazıt Karataş'a, Murat Tulga'dan Mustafa Önsel'e... "terörist" oldukları gerekçesiyle haklarındaki çok ağır cezaları onadığı askerlerin her birinin ömürlerini terörle mücadeleye adadığını bilmiyor muydu?

***

Yargıtay 9. Daire'nin "marifetleri

Vaktiyle, kendisi de "Oda TV Davası Kumpası" sonucu uzun süre hücrede tutulmuş olan gazeteci Müyesser Yıldız toparlamıştı Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin sicilini, aktaracaklarım devede kulak ama yerimiz yettiğince özetlemek gerekirse;

"- Danıştay ve Cumhuriyet gazetesi saldırılarının Ergenekon'la birleştirilmesi kararını bu Daire aldı... 

-Hizbullahçıların serbest kalmasını sağlayan kararı bu Daire aldı...

-"Sayın Öcalan"ın, "ifade özgürlüğü" olduğu kararını bu Daire aldı...

-Ergenekon ve Balyoz davalarında avukatların " dijital verilerin tek başına delil sayılamayacağı" itirazları yaptığı günlerde, bir başka davada dijital verileri delil sayan kararı bu Daire aldı...

-Balyoz avukatlarının "savunma haklarının kısıtlandığı" gerekçesiyle davayı "boykot" ettiği günlerde, bir başka davada "avukatsız yargılama yapılabileceği" kararını bu Daire aldı...

-361 sanıklı, binlerce klasörlük Balyoz Davasını, hükmün açıklanmasından tam bir yıl sonra sonuçlandırırken, tek kişilik Fetullah Gülen dosyasını 3 yıla bu Daire yaydı..."

Ne kadar çok tesadüf anneciğim!

Hepsi ne kadar talimatsız, ne kadar organize olmayan işler!

***

Pis koku dediğin....

----

Bizzat dönemin Başbakan Yardımcısı tarafından "millî orduya kumpas" olduğu ilan edilen, 15 Temmuz'daki alçaklığın mimarlarının Türk Ordusu'nun komuta kademelerine gelmelerine zemin hazırlayan Balyoz Davası'nın hâkimi Ömer Diken gibi, davada Diken'in verdiği cezaları onayan Ekrem Ertuğrul da bu kumpastaki rollerinden dolayı suçlanmıyor ve yargılanmıyor!

Ortalığı "pis kokular" sardıysa; buradan geliyordur!

Yazarın Diğer Yazıları