Hani bu bavullu adam vardı ya bakın ne oldu

Hani bu bavullu adam vardı ya bakın ne oldu
O bavullu fotoğrafı hatırladınız mı...

Hani üzerinden sarkan takım elbisesi, iğreti kravatı ile bir bavulu taşıyan adamı...

***

Adı Mehmet Baransu'ydu...

***

O bavulda güya bir darbenin delilleri vardı.

İktidarın bütün organlarının manşetleri yıkılıyor, cayır cayır yanıyordu.

Darbeciler suçüstü yakalanmıştı...

***

 Ve "günün kahramanı" oydu...

Bir gazeteci...

Yere göğe koyamıyorlardı onu...

***

O gün ne kadar da fiyakalıydı...

Yüzündeki ifade nasıl da "Bu dağları ben yarattım" havasındaydı...

 325 subayı yıllarca içeride yatırmış, hem onların hem ailelerinin hayatını kaydırmıştı.

 ***

Sonra anlaşıldı ki, o bavuldaki şeyler, bir darbenin delilleri değil, kapkara bir iftiranın ondan da kara bir mihrak tarafından imal edilmiş cinayet aletleriymiş...

***

O bavullu adam dün Posta gazetesinin manşetindeydi. Şimdi çocukları Baransu soyadından kurtulmak için dava açmışlar...

***

Herkes bu bavullu fotoğrafı masasının üzerine koyup hep bakmalı.

Çünkü her devrin bavullu adamları var.

Sonra bir gün geliyor... Ve devran dönüyor...

Ertuğrul Özkök Hürriyet

*******

Fırsatçı zihniyet

----

Cumhurbaşkanı Erdoğan, adli yılın açılışında yaptığı konuşmada:

"FETÖ denilen hain yapıyı kahrı perişan eden nedir biliyor musunuz? Söz sahibi, güç sahibi oldukları her yerde sergiledikleri adaletsizliklerdir, merhametsizliklerdir" dedi.

Bu tespitler doğrudur. Fakat… Bugün yapılanlar eskisinden farklı mı?

Darbe girişimini fırsat sayan bir zihniyet, haksızlık ve adaletsizlik ortamını devam ettirmiyor mu?

Türkiye'nin en etkili, en açık sözlü gazetesi SÖZCÜ' ye yapılan ağır baskılar ve aslı astarı olmayan iftiralar merhametsizlik değil de nedir?

Aslında bu zevat, bizzat Cumhurbaşkanı'na kötülük yapıyor ve ülkede oluşmaya başlayan birlik duygusunu yıkıp "Eski tas, eski hamam" havasını yaratıyor!

Bu olumsuz tablo nedeniyle uygar dünya, Türkiye'yi hak ve hukukun yok edildiği

antidemokratik bir ülke olarak görüyor.

Cumhurbaşkanı'na şunları sormak lâzım:

"Sözler ve uygulamalar birbirine ters düşmüyor mu? İktidara muhalif olan herkese FETÖ'cü damgası vurmak haksızlık değil mi?.. Ve Türkiye böyle adaletsiz bir iklimde yoluna devam edebilir mi?"

Rahmi Turan Sözcü

*******

Sözcü'ye FETÖCÜ diyenlerin

FETÖCÜ'lerden ne farkı var

-------

Dalgalar halinde gelen cadı avı tüm hızıyla sürüyor, kumpas davalarının vitrindeki ismi Savcı Zekeriya Öz'ün elinden gelse, İstanbul'un yarısını Silivri zindanına atacağı söyleniyordu.

İktidara muhalefet eden herkes, "Acaba sıra bana ne zaman gelecek" diye bekliyordu.

Hedefteki isimler zindana gidecekleri güne kadar itibarsızlaştırılıyor, akla hayale gelmedik iftiralarla karalanıyor ve böylece kendileriyle ilgili operasyona haklılık kazandıracak zemin hazırlanıyordu.

(…)

SÖZCÜ, kumpas davaları sürecinde beni linç eden, adımı hain darbecilerin ölüm listesine yazan, Emin Çölaşan'ı kâfir ilân eden, Soner Yalçın'ı zindana gönderen, Bekir Coşkun, Yılmaz Özdil, Başyazarımız Rahmi Turan ve diğer yazarlarımıza atılmadık iftira bırakmayan FETÖ'cülerin, aleyhine 35 dava açtıkları gazetedir…

*  *  *

Bunları anlattıktan sonra da sorarım:

SÖZCÜ'ye FETÖ'cü yakıştırması yapanların FETÖ'cülerden ne farkları var?..

Zira SÖZCÜ'nün başına bir şey gelmesine en çok FETÖ sevinir!

Uğur Dündar Sözcü

*****

Bir tek YSK mı temiz kalmış!

------

(…) Anayasa Mahkemesi'nden Yargıtay'a, MİT'ten Sayıştay'a, TÜBİTAK'tan Hazine'ye hallaç pamuğu gibi atılmayan yer kalmadı.

Ordu, polis, yargı, il ilçe yönetimleri de darmadağın edildi.

Gazeteciler, yazarlar, sanatçılar lime lime ediliyor.

İş dünyasında büyük operasyonlar sürüyor milyarlarca liralık servetlere mal varlıklarına el kondu.

Açıkçası girilmedik yer kalmadı.

Bir tek yer hariç.

İlk günden beri ben de merakla bekliyorum ama oraya hiç dokunulmuyor.

Şu ana kadar Yüksek Seçim Kurulu ile ilgili bir şey yapıldığını hiç duymadık.

Bu kurumun tek çalışanına bile operasyon yapılmadı.

İlk bakışta insan "bu iyi bir şey" diye düşünebilir.

Öyle ya seçim gibi demokrasimizin en hayati unsurunu düzenleyen bir kurumda dinci faşist cemaatçi yapılanmamasının olmaması yüreklerimizi ferahlatır.

Ancak insanın içine yine de şüphe düşüyor.

"Bu dinci faşist zihniyet Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan'ın, Genelkurmay Başkanı'nın odasına kadar sızmayı başarmış da bir tek YSK'ya mı girememiş" diye düşünmeden edemiyor insan.

Açık söyleyeyim, bu sadece benim paranoyak şüphem değil. Son 10 gündür bana "YSK'da hiç mi cemaatçi yokmuş" diye soran yüzlerce insana rastladım.

Dediğim gibi gönlüm bu kuruma cemaatçilerin sızmamış olduğuna inanmaktan geçiyor ama bu sefer de başka şüpheler oluşuyor zihnimde.

Diyorum ki "eğer Yüksek Seçim Kurulu'nda da dinci faşist cemaatçi yapılanma olduğu ortaya çıkarsa, ister istemez akıllara seçimlerde hile yapılıp yapılmadığı endişesi düşecek."

KPSS, ÖSYM sorularını çalan, bunun için özel algoritmalar üreten cemaatçiler YSK'yı neden boş bıraksın.

Üstelik tıpkı sınavlarda olduğu gibi zamanında oluşan şüphelerin sonradan gerçek olduğu ortaya çıkmıştı.

Eğer cemaat YSK'ya da sızdıysa seçimlerde hile yapıldığı ihtimali çok güçlü bir biçimde ortaya çıkacaktır.

İktidar böyle bir açmazla karşılaşmamak için YSK operasyonunu belki hiç yapmamakta ya da en sona ertelemektedir. 2007'den beri seçimlerde hile yapılmış olma olasılığını defalarca yazdım, ekranlarda örnekleriyle anlattım. Tabii ki bir sonuç alamadık. Şimdi YSK'dan (her nasılsa) hiç cemaatçi çıkmamasının bu endişemi daha da artırdığını söylemeliyim. Bu arada; tam bilemediğim için ayrıntı yazamıyorum. Ama şu ana kadar Kamu İhale Kurumu'nda da bir operasyon yapıldığını duymadım. Biliyorsunuz orası da paranın en hızlı hareket ettiği yer. İçinden cemaatçi çıkarsa kimin yanacağı pek belli olmaz değil mi?

Can Ataklı Korkusuz

******

Toplu taşımaya ceza

-----

Şehirlerarası otobüsler  "zorunlu olarak" 3. köprüye yönlendiriliyor. Yolun uzaması yolcular için doğal olarak hem vakit hem de nakit kaybına neden oluyor. İçinde onlarca yolcunun olduğu toplu taşım aracı otobüs zorunlu olarak uzun yoldan giderken, içinde tek kişinin olduğu özel araçlar gideceği yere kısa yoldan çok çabuk ulaşıyor. Olan her zamanki gibi  yoksul vatandaşa oluyor. Ve de devlet toplu taşımayı cezalandırmış, "özel araçla tek kişi" sistemini özendirmiş oluyor.

Melih Aşık Milliyet

******

Suriye halledilmeden terör bitmez

-----

(…)  Terör örgütü PKK'nın Suriye kolu PYD "Türkiye'nin Cerablus operasyonu" ile sıkışınca yardımına yine ABD koşmuş.

PYD'nin Türkiye sınırı boyunca kurmak istediği koridorun gerçekleşmesi için "Afrin üzerinden doğuya doğru ilerlediği ve dün Afrin-El Bab arasındaki bölgede 3 köyü IŞİD'den aldığı" haberi verildi.

Kobani'den başlayarak Suriye'deki gelişmelere, sınırımızda kantonların arka arkaya ilanına uzun süre ses çıkarmadığımız için artık "Esad güçleri ve ABD'den destek alan PYD'yi durdurmak" daha güç hale gelmiştir. Daha önce hava desteği verdiği söylenen ABD resmen, açıktan açığa kendi askerlerini PYD-YPG içinde savaştırmaktadır.

***

"IŞİD'e karşı güç birliği" yaptıkları iddiası baştan beri gerçeği yansıtmıyor.

(…) Güneydoğu'daki PKK terörünü de savaş havasına sokmak için her plan deneniyor. Siirt, Bitlis, Van, Hakkari ve birçok ilimizde eş zamanlı bombalar patlıyor, saldırılar oluyor. ABD bu terörü sadece konuşarak ve övgü sözcükleri dizerek ya da öfkeli çıkışlar yaparak geçiştiremez. Eğer Türkiye müttefiki ise o zaman onu "PYD-PKK gibi terör örgütleriyle karıştırmadan" dürüstçe yardımcı olur. Değilse… Bunu açıklaması gerekir.  Zira Suriye sınırımızda PYD'yi güçlendirdikleri sürece PKK terörü bitmeyecektir.

Güngör Mengi Vatan