Hani yargı bağımsızdı!

Bu hafta içi CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Hâkimler Savcılar Kurulu (HSK) ile ilişkili bir kitapçığı ortaya çıkararak bir açıklama yaptı. Açıklama şöyle, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü tarafından bastırılan 'Ceza İşleri Genel Müdürlüğü Terör Soruşturmaları Bilgi Kitapçığı' olarak adlandırılan ve belli talimatlar içeren bir kitapçık, 6 Nisan 2017'de terör suçlarına bakan hâkimler ve savcılara gönderilmiş.

Peki, bu kitapçığın içerdiği talimatlar neler?

Kitapçıkta yer alan ve yargı bağımsızlığını tehdit eden pek çok talimat arasından en çok dikkat çekeni şu şekilde: "Tahliye konusunda, Hâkimler Savcılar Kurulu'yla mutlaka istişarede bulunduktan sonra irade oluşturulacaktır."

Talimat gayet açık! Tahliye kararı verecek bir mahkeme, bu kararı vermeden önce HSK' nın onayını alacak!

Yani, sanığın savunması alınacak, deliller incelenecek, tanıklar dinlenecek ve tüm bunlar sonucu yasalar, sanığın tutuksuz yargılanmasına işaret edecek; ancak, hâkimler bu işarete riayet etmeyip, HSK' nın işaretini bekleyecek!

Sokrates, "Bir yargıç, iyi niyetle dinlemeli, akıllıca karşılık vermeli, sağlıklı düşünmeli, tarafsızca karar vermelidir" der; bizim hâkimlere dağıtılan kitapçık, "Bir yargıç, HSK' nın sözünü dinleyerek karar vermelidir" diyor.

Bu meseleye siyasi bir mesele olarak değil, hukuki bir mesele olarak bakmalı ve şu şekilde değerlendirmeliyiz…

Anayasanın 9'uncu maddesi söyle der: "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır."

O halde, HSK, mahkemenin kararına müdahale edebilir mi? Eğer edebiliyorsa…

Nerede kaldı 'yargı bağımsızlığı'?

Yargı bağımsızlığı, bu ülkede uzun yıllar hasıraltında kaldı; yetmedi, 2017 yılında yapılan anayasa değişikliği ile açıkça ortadan kaldırıldı.

Hatırlayalım…

HSK başkanı kim? Adalet Bakanı.

Hatta Adalet Bakanı ile Adalet Bakanlığı Müsteşarı kurulun daimi üyesi.

Peki, kurulun geri kalanı kimlerden oluşuyor?

2017'de yapılan anayasa değişikliği ile toplamda 13 üyeden oluşan HSK' nın 4 üyesi Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan atanıyor, Kurulun daimi üyesi olan Adalet Bakanı ve Adalet Bakanlığı Müsteşarı'nın da Cumhurbaşkanı tarafından belirlendiği düşünüldüğünde, Cumhurbaşkanı tarafından belirlenen HSK üye sayısı 6'ya çıkıyor.

Üstelik burada unutulmaması gereken en önemli şey, HSK üyelerinin yarısının atamasını yapan 'Cumhurbaşkanı' sıfatı taşıyan kişinin, aynı zamanda iktidar partisinin genel başkanı olduğu.

Geri kalan üyeler ise, çoğunluğunu iktidar partisinin oluşturduğu Türkiye Büyük Millet Meclisince atanıyor.

Yani, bu yeni sistemde HSK' nın her bir üyesi, iktidar gücünü kullanan siyasi bir otorite tarafından belirleniyor.

Bu durumda açık olarak görebiliriz ki, HSK yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı açısından güvence teşkil eden bir kurul değildir.

Oysa HSK' nın yapısını düzenleyen Anayasa'nın 159'uncu maddesi "Hâkimler ve Savcılar Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar" cümlesi ile başlar.

O halde, bahsedilen kitapçıkta yer alan HSK' nın onayını alma talimatının yargı bağımsızlığını hiçe saydığını, dolayısıyla Anayasanın 9'uncu maddesine aykırılık oluşturduğunu söyleyebiliriz.

Tabi, bu durumda ister istemez akla geliyor, anayasaya aykırılık teşkil eden bu talimat 6 Nisan 2017'den bu yana acaba kaç defa uygulandı? Veya daha pozitif bir düşünceyle, acaba kaç mahkeme bu talimata uymak yerine hukuka uymayı tercih etti? Ve fenası, bu talimata uymadığı için açık veya örtülü bir yaptırımla karşılaşan oldu mu?

***

"Yasama, yürütme yargı iç içe geçmişse, özgürlükler garantide değilse, anayasa yok demektir. Kuvvet kimdeyse o hâkimdir." Jean-Jacques Rousseau

***

"Hukuk Devleti Günü"

Tanzimat Dönemi'nde yasama ve en yüksek yargı kuruluşu olan "Meclis'i Vala-yı Ahkam-ı Adliyye"nin 5 Mart 1868'de Yargıtay ve Danıştay olarak ayrılmasının yıl dönümü yarın.

(Bunun için yaygın bilinen tarih aslında 10 Mayıs ve Danıştay, 10 Mayısı kuruluş günü olarak kutluyor. Ancak şöyle ki, 10 Mayıs tarihi aslında Şura-yı Devlet binasının açılışının yapıldığı tarih.)

Yani, hukuk devleti olmak ve bunun devamlılığını sağlamak için en büyük adım, yürütme ve yargı erkinin birbirinden ayrılması, yürütmeden bağımsız bir mahkeme olarak Yargıtay'ın ve Danıştay'ın kurulması ile bugünden tam 150 yıl önce atılmış.

Adım atılmış atılmasına da, aradan 150 yıl geçtikten sonra dahi halen hukuk devleti olunamamış. Böyle 'bir ileri, iki geri' atılan adımlarla bir 150 yıl daha geçse, hukuk devleti gününü ne yazık ki, yine yalnızca 'bir gün varılacak hedef' olarak kutlarız.

Yazarın Diğer Yazıları