Hanımefendi daha ne desin?

Yeni Ümit ve Hira dergileri tarafından organize edilen İcma ve Kolektif Şuur Sempozyumu’na katılan Kahire Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nadye Mustafa, Orta Doğu’da etnik ve bölgesel farklılıklar kullanılarak ülkelerin parçalandığına dikkat çekerek, “Bölgede büyük devlet bırakılmayacak” dedi.
Hocanın bu açıklaması dünkü gazetelerde, “Her petrol kuyusu başına bir devlet” başlığı ile kendine yer buldu.
İşin özü bu.
Bunun böyle olduğunu bütün dünya
biliyor.
O güçler ne bölgede ne dünyada Türkiye’yi ve Türkleri zâten istemiyorlar. Sevr’i kabul edip Lozan’ı reddeden, Yani Türkiye’nin mevcut sınırlarını tanımayan onlar değil mi? 1960’lı yıllarda “Sevr’i Diriltme organizasyonlarını” Avrupa’ya taşımadılar mı?
Prof .Dr. İbrahim Arslanoğlu bir makalesinde, 1950’lerde Başbakanlık yapmış olan Prof. Dr. Şemsettin Günaltay’ın, 1915 yılında İsviçre’de öğrenci iken ’Makedonya’da Türk Mezalimi’ adlı bir panele katıldığını ve konuşmacılardan birisinin aynen şunları söylediğini kaydeder: ’Yeryüzünden hilâl kalkmadıkça, Hıristiyanlık bütün dünyayı yönetimi altına almadıkça, insanlık mutlu olamaz. Hıristiyanlık, Arabistan’ın barbar dinini ortadan kaldırmalı, Türkler Altay Dağlarının gerisine sürülmelidir’dediğini nakleder.
Aynı şekilde yazar Aytunç Altındal, 1990’larda ABD’de bilimsel bir toplantıya katılır. Avrupalı bilim insanlarından birisi, konuşma sırasında şu sözleri söyler: ’Türkiye yok edilmesi gereken askeri, siyasi ve ekonomik güçtür’.
Raymond de Lule, ‘Türkleri kılıçla yenmek mümkün değil o halde İslam felsefesini, Arapçayı öğrenerek, onların arasına girerek Müslümanlığın gelişmesini durdurmak zorundayız’ dememiş midir?
İşte Sayın Başbakan bu zihniyetin projelerinde “Eş Başkan” dır...
Bu zihniyet Irak’ın kuzeyinde Mehmetçiğin başına çuval geçirmiş, Başbakan özür bile diletememiş; çuvalcı general Ankara’da törenle karşılanmıştır. Milletin başına geçirilen BOP çuvalı, Mehmetçiğin başına geçirilen çuvaldan daha öldürücü bir çuvaldır. PKK, tıpkı bir zamanların ASALA’sı gibi bu zihniyetin, bu çuvalın çocuğudur. “Barış süreci” olarak pazarlanan Türkiye’yi parçalama süreci bu zihniyetin çuvalıdır. Dün, “Asmayın, besleyin” diye teslim edenler bugün dünyanın en eli kanlı katilini “Barış güvercini” haline getirmiş, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin muhatabı kılmıştır.
Sadece “Barış güvercini” olsa neyse. Bu “güvercin” aynı zamanda, “muzaffer bir kartala” evrilmiş Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise bu kartalın pençesindeki “serçe”ye çevrilmiştir. O ne derse o olmaktadır. “Anayasa değişecek” demiş, Anayasa değişecektir. “Akil Adamlar” istemiş, emrine verilmiştir.
“Yerel yönetimler” talep etmiş, “Hay-hay” denmiştir.
Mısırlı Profesör, Büyük Orta Doğu Projesi ile Orta Doğu’da büyük devlet kalmayacak diyor. Türkiye’yi ise işte bu projenin Eş Başkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetiyor. Önümüzdeki günlerde ABD’ye gidecek, projenin, yani kendi Başkanından, “Şu Suriye’yi parçalama işini bir an önce bitirsek” ricasında bulunacak.
Yani...
Yani, “Sıra bir an evvel Türkiye’ye gelsin” demiş olacaktır...
İşte tam bu günlerde Türkiye’nin Abdülhamit ve Atatürk gibi dirayet ve ufuk sahibi bir lidere ihtiyacı var...
Şartların Türkiye’nin bu kadar lehine olduğu bir dönemde her şeyin bu kadar
Türkiye’nin aleyhine gelişmesi ne büyük bir talihsizlik...

Yazarın Diğer Yazıları