Happy end: Büyük şeytanla dans...

İran İslam Cumhuriyeti 1979 dan bu tarafa ABD ve İsrail başta olmak üzere batı dünyasıyla hep sorunlu oldu. Bu sorunun temelinde çıkar çatışmalarından ziyade ideolojik yaklaşım ve karşıtlıklar önemli rol oynadı. Bu ideolojik yaklaşıma bazen de çıkar, politik ve stratejik sorunlar ilave oldu. Bu sorunlardan en önemlisi Ağustos 2002 yılında batılı ve İsrail istihbarat elemanlarının çalışmaları ve İranlı muhalif mühendis Ali Reza Cafer Zade’nin itiraflarıyla İran İslami rejimin, İran’ın doğusunda bulunan Natanz kentinde gizli nükleer tesis kurduğunu açıklamışlar ve peşinden de BM, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA-İnternational Atomıc Energy Agency) adı geçen tesisin uranyumu zenginleştirdiğini açıklamışlardır. İran nükleer çalışmalar yaptığını kabul etmiş ama atom bombası peşinde olmadığını barışçıl amaçlarla nükleer araştırmalar yaptığını söylemiş ama, batı ve İsrail buna inanmamıştır.

Avrupa’nın büyük ülkeleri, İngiltere, Almanya ve Fransa Haziran 2003 de sorunu İran ile müzakere etmek istemişler ancak bir sonuç alamamışlardır. Daha sonra işin içine ABD, AB ve Birleşmiş Milletler Güvenlik konseyi girmiş ve İran güvendiği Çin ve Rusya’nın da karşısına geçmesini görünce işin ciddiyetini anlamış, ancak, İranlılar özellikle cumhurbaşkanı  Ahmedi Nejad döneminde uyuşmaz bir tavra girmişlerdir. 2003’den itibaren batılılar İran’a ambargo ve yaptırım uygulamaya başladılar, ancak bir sonuç alamadılar. BM ve AB de ambargo ve yaptırım kararı alarak cephe genişletilmiştir. İran halkı ve devlet ağır ekonomik ve teknolojik ambargo altında zor yıllar yaşadı. Ağustos 2013 tarihinde gerçekleşen son cumhurbaşkanlığı seçiminde ABD’de eğitim alan aday Hasan Ruhani cumhurbaşkanı seçilirse batıyla anlaşma sözü verdi. Hasan Ruhani cumhurbaşkanı seçilince sözünü tuttu ve görüşmelerde daha samimi davrandı ve 5+1 ( ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa ve Almanya) ile 14 Temmuz 2015 tarihinde Viyana da anlaşmayı imzaladı ve mutlu sona ( HAPPY END) ulaştı. İran’da halk bu dövizle sokakta mutluluk gösterileri yapmaktadır. Ancak 1979 dan bu tarafa ABD’yi büyük şeytan olarak nitelendiren İslam Cumhuriyeti liderleri şeytanla dans etmekten çekinmedi, demek ki İran devleti, halkı ve rejimin geleceğiyle ilgili ciddi tehlikeler görmüş olacaklar ki bu hiç istemedikleri anlaşmanın altına imza atmışlardır.

Bu önemli anlaşmaya yakından bakacak olursak. Anlaşmada, batı tarafının amacı İran’ın atom bombası elde etmesinin önüne geçmek, İran’ın amacı ise kendisine uygulanan uluslararası ambargo ve yaptırımlardan kurtulmaktır. Bu iki farklı amacı dengeleyen bir anlaşma görmekteyiz. Daha iyi anlaşılması için maddeler halinde görelim.

1- Uranyum ve Plüton’un zenginleştirilmesinin sınırlandırılması, bu maddeye göre İran 15 yıl boyunca Uranyumu ancak %3.67 oranın da zenginleştirecek ve ülke de 300 Kilodan fazla bulunduramayacaktır. Bunun anlamı, atom bombası yapmak ve askeri amaçla uranyum kullanmak için %90 zenginleştirilmesi gerektiğine göre İran bu zenginleştirme seviyesiyle 15 yıl boyunca atom bombası yapması mümkün değildir. 19000 santrfüjden 5060 santrfüje inecektir. Bilindiği gibi Plütonyum kullanarak ta atom bombası yapmak mümkün, İran Arak tesislerinde işlediği Plütonyumu da zararsız bir seviyeye çekecektir.

2- Uygulamayı denetlemek, anlaşmanın geleceğini etkileyecek hassas bir durum, denetlemeyi “Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı” uzmanları yapacaktır. Bu denetleme 20 yıl boyunca santrefüjleri ve uranyumun konsantrasyonunu (Yellow Cake) şeklinde olacaktır. Ayrıca İran, BM, Atom Enerjisi Ajansının 3. Maddesinin 1. Fıkrası gereği yaptığı tüm nükleer araştırmaları bildirmeyi kabul etmiştir. İran’ı çok rahatsız edecek bir madde de IAEA uzmanlarına gerektiğinde ülkede ki askeri bölgeleri açma zorunluluğudur. Çalışmaları gözden geçirmek için İran yılda iki kez 5+1 ülkeleriyle toplantı yapmayı kabul etmiştir.

3- Uluslararası silah ambargosunun devam etmesi konusunda anlaşılmıştır. Özellikle İran’ın üzerinde çok çalıştığı “Balistik Füze” ve ağır silahların imalatında kullanılacak hassas parçaların 5 ve 8 yıl boyunca İran’a satılmaması konusunda anlaşmaya varılmıştır. 5- İran’ın beklediği ambargo ve kısıtlanmalarının kalkması, BM, ABD ve AB’nin uyguladığı ambargolar anlaşmanın onayından ve yürürlüğe girmesinden sonra kalkacaktır. İstisnai materyal ve maddeler içermekle birlikte İran anlaşmaya uyduğu müddetçe ambargo kalkacaktır. Özellikle İran’ın acilen finans, enerji ve ulaşım sektörlerinde uygulanan ambargonun kalkmasını beklemektedir. Bu sektörlerde kalkmasının önünde herhangi bir engel olmamakla birlikte, daha sonra ki zamanlar için İran’ın tutumu belirleyici olacaktır. İşlemlerin tamamlanması 2016 yılının başını bulacaktır. Konunun öneminden dolayı haftaya da bu anlaşmanın Türkiye, orta doğu ve uluslararası ilişkiler açısından değerlendirilmesi yapılacaktır.  

 

Yazarın Diğer Yazıları