Hayat mimarından anılar

Aslında bu başlığı atarken zorlandım. Çünkü bugün ebediyete uğurlayacağımız Aydın Boysan ağabey yaşam kelimesine kızardı. Benim ağzımdan ilk kez duyduğunda müthiş espri gücünü kullanp iyi fırçalamıştı. Boysan büyüğümün vefatı sonrası kütüphanede unuttuğum kitaplarını tekrar gözden geçirmeye başladım. Yayınladıklarının toplam sayısı 30'a yakın.

Benim açımdan en güzel anılar davudi sesiyle ağzından duyduklarımdır. Önce anlatır, sonra 70'lik şişe dibine benzer gözlüklerinin arkasından tepkileri süzerdi. Yüzler gülüyorsa o da mutlu olurdu. Hediye ettiği kitaplarına ithaflar torunuma bırakacağım en önemli miras olacak. "Müstesna", "Değerli ve hakikatli dost"lara bakınca, sulugöze dönüştüm. Benim de içinde olduğum anılarım depreşti durdu.

Yine bir yemekteyiz. Boysan, kazara önümdeki bardaklardan birine çarptı. Yere düşüp parçalara ayrılırken, sesi duyan herkes döndü. Aynı anda ağzımdan şu dizeler çıktı:

"Ayağın sakınarak

basma a canım,

dökülen mey

kırılan şişe-i

rindan olsun"

O kadar hoşuna gitti ki bağırdı; "Yaşşa Burhan. Sende neler varmış!" Sonrasında odama uğramadığı tek gün olmadı. Emektar şoförüyle gazeteye geldiğinde ilk durağı ben oluyordum. Bu sohbetler, yazılarının devam ettiği müddetçe hep sürdü, gitti.

Gözlemleriyle bezenen fıkraların hepsi birbirinden lezzetlidir. Seçerken oldukça zorlandım. Çünkü tamamına yakını "belden aşağıya". Bir anıyı ve kimi fıkralarını paylaşacağım:

Turan Tiyatrosu

"Biz Şehzadebaşı sinemalarında Richard Tauher'in filmlerini görür sesini dinlerdik. Turan Tiyatrosu'nda ise Hafız Burhan'ın kendisini görür, sesini dinlerdik. Şu anda hangisinin daha büyük şarkıcı olduğu tartışmasına girmeye hiç neşem yok. Ama ben onu bunu bilmem! Hafız Burhan, 'Yeşil Kurbağa'yı söylediği zaman Turan Tiyatrosu'nun sıvaları dökülürdü. Ne sesti o.

Kimleri seyretmedik ki biz o sahnede. Taklitçi Rasih'ten, sevincimiz Naşit'e kadar. Yıllar ve garip olaylar birbirini kovalayıp duruyor. Bir gün geldi, 30'lu-40'lı yılların Şehzadebaşı'sı yok oldu gitti. Turan Tiyatrosu bir külüstür sinema oldu. Panoramik sinema perdesinin çıktığı yıllarda bir tanıdığım telefonda benden şu ricada bulundu; 'Sinemanın sahibi arkadaşımdır. Sahneyi, panoramik perdeyle değiştirmek istiyor. Yapının böyle değişmesi mümkün mü acaba? Şuna bir bakıp da söyleyiver!'

Mumlu gösteri

Kabul ettim. Sözleştik. Bir sabah saat 11:30'da binanın kapısından girdik. Beni eski anıların heyecanı büyüleyiverdi. Sahne içi elektrikleri bozulmuş. Ellerimize tabak içinde yanmış birer mum aldık. Harabe haline gelmiş binanın dehlizlerinden geçtik. Üç kişi elimizde mumlarla sahneye girdik.

Şaşılacak bir şey oldu. Şiddetli bir alkış koptu. Biraz sonra kafamıza bazı şeyler yağmaya başladı. Bir kısmı da küfür kafirlere yöneldi. Durum daha sonra anlaşıldı. Sinemada ilk seans okuldan kaçan öğrencilere ait olurmuş. Önce filmin gecikmesine kızmışlar. Sahneye üç mumlu adam çıkınca şov sanıp alkışlamışlar. Daha sonra gerçeği anlayınca, bunlar başımıza gelmişti. Bu da komikti ama o tarihi binaya son gelişimin trajik etkisini değiştirmedi."

Aydın Boysan ağabeyimin bu hatırası bende epey iz bırakmıştı. Çünkü Vefa Lisesi yıllarımda, aynı kurguyu sıkça yaşayanlardandım. Sadece Turan'da değil, yanındaki Kulüp'te de müzikli gösteriler olurdu. Turan'daki ayrıcalık, içeride köfte-ekmek arabası ve açık şarap servisi idi.

Birkaç fıkra

"Mahmut Bey, karısı öldüğünde 40 yaşındaydı. Bir süre sonra baldızıyla evlendi. Arkadaşları bu işin içinde bir domuzluk var mı diye merak ettiler. Doğrudan ve çapraz sorgulamalara giriştiler; 'Acaba karısı sağ iken baldızına göz dikmiş miydi?'

Bu sorgudan bezen Mahmut sonunda gerçeği itiraf etti; Sizde kafa olsa, sebebini anlardınız. Bu yaştan sonra yeni bir kaynanaya alışmak zorunda kalmayayım diye baldızımla evlendim."

...

"Bilmeyen kalmamıştır. Hani, tımarhane önünden geçen bir ukala pencereden bakan deliye sormuş; 'Siz içeride kaç kişisiniz?' Deli de ona sormuş; 'ya siz dışarıda kaç kişisiniz?"

Niyetim içeridekileri inceleyip, dışardakilerle karşılaştırmak. Sanıyorum ki iç ve dış kadrolarda bazı değişiklikler önereceğim. Bazı politikacılar için, yeni iskan önerilerinde bulunabileceğim sakın haa akla gelmesin. Çünkü aptallıkla deliliğin birbirine karıştırılmasına kesinlikle razı olamam."

...

ÖNEMLİ NOT: Değerlerimize yaşarken sahip çıkmalıyız. Allah uzun ömür versin Türk futbol dünyasının efsanelerinden Halit Kıvanç bunlardan. Orhan Ayhan'la programında onu görünce mutlu oldum. TRT Spor'da Eusebio'nun hatırlandığı yapımda onu konuşturmak vefa örneğiydi.

Yazarın Diğer Yazıları