Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Serap BESİMOĞLU

Serap BESİMOĞLU

Hayat nefrete harcanacak kadar uzun değil

Ohio’lu 90 yaşındaki Regina Brett’in bir ömre sığdırdığı yaşanmışlıklar neredeyse bir yüzyılın tecrübesi. Yaşayanlarımız bilecek elbet. Nasip olur da o kadar yaşarsak diyenler için ise kulakta küpe olarak kalacak. Bakın neler söylemiş:
 “Hayat haksızlıklarla dolu ama yine de güzel.”
 “Şüphede kalma, ikinci bir adım daha at.”
 “Hayat nefrete harcanacak kadar uzun değil.”
 “Hastalandığında sana işin değil, ailen ve sevdiklerin bakacak. Onlarla ilişkilerini koparma.”
 “Her tartışmayı kazanacaksın diye bir şey yok.”
 “Kaybetmek de çok şey öğretir.”
“Her ne yaşıyorsan seni öldürmediği sürece mutlu kılar.”
“Verdiğin sözleri tut, kendine saygından.”
“Sevdiğin şeylerin peşinden git. Hayatı erteleme.”
“En önemli sensin ve çok özelsin.”
“Kendini sevindir. Mutluluk sen ile senin aranda içsel bir alışveriştir.”
“Daima hayatı seç.”
“İki seçeneğin var. Erken ölmek ya da yaşlanmak.”
“Dertlerimizi bir torbaya doldurup milletinkilerle bir arada görsek bizimkileri geri toplardık.”
“Hayallerinden vazgeçme, başarmanın yüzde ellisi hayal etmektir.”
“Azmini yitirme. O seni daima dik tutar.”
“Ve hayat bitinceye kadar senindir. Dolu dolu yaşa ve pişmanlık duyma.”
Onu böylesi uzun yaşatan hayallerine sahip çıkmak ve azmini hiç elden bırakmamaktı. Bence de öyle. Güzel bir hikaye ile bağlayalım. İşte azmin bir örneği daha;
Japonya’da bir çocuk 10 yaşlarındayken bir trafik kazası geçirmiş ve sol kolunu kaybetmiş. Oysa çocuğun büyük bir ideali varmış. Büyüyünce iyi bir judo ustası olmak istiyormuş. Sol kolunu kaybetmesiyle bu hayali de yıkılan çocuğun babası, Japonya’nın ünlü bir judo ustasına giderek yardım istemiş.
Usta ertesi günden itibaren tam on yıl boyunca çocuğa tek bir hareket öğretmiş ve her gün bu hareketi çalışmasını istemiş.
Çocuk zaman zaman hocasının yanına gitmiş. “Bu hareketi öğrendim başka hareket göstermeyecek misiniz”  diye sormuş. Hocanın cevabı:  “Sen aynı hareketi çalış oğlum. Zamanı gelince yeni harekete geçeriz” olmuş.
2 yıl, 3 yıl, 5 yıl derken çocuk judodaki 10’uncu yılını doldurmuş. Bir gün hocası yanına gelip “Hazır ol” demiş  “Seni büyük turnuvaya yazdırdım. Yarın maça çıkacaksın.”  Delikanlı şaşırmış. Hem sol kolu yok hem de judoda bildiği tek hareket var. Ünlü judocuların katıldığı turnuvada hiçbir şansının olmayacağını düşünmüş ama hocasına saygısından ses çıkarmamış. Delikanlı ilk müsabakasına çıkmış.
Rakibine bildiği tek hareketi yapmış ve kazanmış. İkinci, üçüncü maç, çeyrek final, yarı final derken final maçına çıkmış. Maç başlamış. Delikanlı yine bildiği o tek hareketi yapmış. Rakibini yenmiş ve şampiyon olmuş. Kupayı aldıktan sonra hocasının yanına koşmuş ve;
“Hocam nasıl oldu bu iş? Benim bir kolum yok ve bildiğim tek bir hareket var. Nasıl oldu da ben kazandım” diye sormuş.
Hocası da: “Bak oğlum, 10 yıldır o hareketi çalışıyordun. O kadar çok çalıştın ki artık yeryüzünde o hareketi senden daha iyi yapan hiç kimse yok. Bu bir... İkincisi de o hareketin tek bir karşı hareketi vardır. Onun için de rakibinin senin sol kolundan tutması gerekir” demiş.
Bazen farkına varmasak da eksik gördüğümüz taraflarımız aynı zamanda en güçlü taraflarımız olabilir. Ama yeter ki bu eksiklik zihinlerde olmasın!

Yazarın Diğer Yazıları