Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Agah Oktay GÜNER

Agah Oktay GÜNER

Hayır oylarının zaferini göreceğiz

                Referandum propaganda sürecinin sonuna geldik. Evet'i savunan iktidar kanadı devletin uçaklarını, arabalarını, memurlarını, belediyeleri ve bütün kaynaklarını bu iş için seferber etti. İnsafsızca kullandı.

                Yaşadığımız olay Anayasa değişikliğinin gerekçelerini kendi tezlerine göre halka anlatmak değil midir? "Evet" diyen iktidar beklediği faydaları açıklayacak muhalefet ise kendi açısından sistem değişikliğinin sebep olacağı yanlışları, kayıpları dile getirecekti... Ne yazık ki böyle olmadı. İktidar işi genel seçim havasına soktu. Toplu açılışlar Cumhurbaşkanı'nın nutuk formu oldu. Anayasa oylaması duman altına gitti.

                 Zirveden tabana yapılan bütün konuşmalarda "Hayır" diyenlerin, "Hayır" tezini savunanların insafla, hukukla, vicdanla bağdaşması mümkün olmayan çok çirkin ithamlara maruz kaldıklarını gördük. "Hayır!" diyenlere fiili saldırılar oldu. "Niçin Hayır" belgesi dağıtanların  başlarına gelmedik kalmadı. Siyasetin meşhur kelamı: "Söylediklerinizin hiç birisinin doğru olduğuna inanmıyorum. Ama benim inançlarımın aksini söyleme hürriyetinizin sonuna kadar savunucusuyum" unutuldu. Ülkede öyle bir dönem yaşandı ki sadece "Evet" demek doğrudur. Heyhat! Ne boş bir aldanış...

Halimize ağlamalıyız

                Referandum propaganda dönemi çok kısa sürdü. Bu dönem, iktidarın eksik, yanlış, yetersiz uygulamalarının adeta bir özeti oldu. Yetişmiş kadroları küçük gören ve her şeyi ben bilirim diyen bir zihniyet yanlışlığı. Acelecilik, sabırsızlık, kimseye danışmadan karar verme kolaylığı, o anın heyecanıyla devletin menfaatini göz ardı ederek demeç verme coşkusu... Referandum propagandası devam ederken Suriye'de önemli gelişmeler oldu. ABD füzelerle Suriye'nin hava savunma merkezini vurdu. O anki tabloyu bir an düşünelim. Türkiye; Rusya ve ABD'nin ikazıyla "Fırat Kalkanı" harekatını durdurmuş ve geri çekilmişti. Üstelik 71 şehit vererek. Suriye'ye niye girdik? Neden çıktık? Bunların cevabı hangi devlet organında görüşüldü ve tartışıldı? ABD, Suriye'ye füze gönderince Türkiye devlet geleneği içinde olayı düşünmek ve yaşanmış tecrübelerin ışığında karar vermek basiretini gösteremedi. Yaşanmış tecrübeleri özetleyelim: ABD, Çekiç Güç'ten beri PKK'ya yardım ediyor, Türkiye'ye vermediği silahları onlara veriyor. ABD'nin Orta Doğu'da nihai hedefi bağımsız bir Kürt Devleti kurmaktır. Bütün bu gerçekler ortadayken Sayın Erdoğan hemen demeci patlattı; "Sizi destekliyoruz ve her türlü harekata hazırız." Rusya ile ilişkiler henüz düzelme iklimine girmişken... Rusya, İran, Suriye'yi bütün güçleri ile desteklerken bu aceleci açıklamaya ne lüzum vardı?

                Sayın Erdoğan aşırı derecede yorgun. Dinlenmeye ihtiyacı var. Bu halini O'na söyleyecek yürekli bir çevreden de ne yazık ki mahrum. Kim akıl verdiyse Tayyip Bey gürlüyor: "Ey AB siz bittiniz. Hepiniz Papa'nın önüne dizilmiş O'nun emirlerini bekliyorsunuz. Nasihatlerini alıyorsunuz..." Dış politikayı takip edenler Sayın Erdoğan'ın Başbakan ve Sayın A.Gül'ün Dışişleri Bakanı olarak, 29 Ekim 2004'te Roma'da AB Anayasası İmza Törenine katıldıklarını ve oradaki hallerini hatırlar. 25 üye ülke imzaladıktan sonra nihai senedi, bize karşı en büyük Haçlı seferlerini düzenleyen Papa X. Innocenzo'nın heykelinin önünde Romanya ve Bulgaristan yöneticileri ile birlikte her ikisi diz çökerek imzalamıştı. AB üyelerinin üretim rakamları, dünya ticaretindeki yerleri, döviz rezervleri, eğitim kurumlarının mükemmelliği değil bitmek her an güçlenmek mesajı veriyor. Biz ağlayacaksak kendi halimize ağlayalım. Son 6 ayda hazine rakamları incelenirse borç alındığı ve gelen paraların büyük ölçüde "evet" propagandası için harcandığı görülür.

Ölçü ve denge hak getire

Diğer taraftan kendi kamburlarımız bize yetmiyormuş gibi 4 milyon Suriyeli akli hiç bir hesaba sığmayacak şekilde Türkiye'ye kabul edildi. Şimdi de vatandaşlık veriliyor. Dünyanın hiç bir yerinde vatandaşlık bu kadar kolay değildir. Suriyeliler bir yılda 215 bin çocuk yapıyor. Eğer amaç bu ülkedeki Türk varlığını Araplaştırmak ise bu planı hazırlayanları tebrik etmek gerekir. Şu anda Türkiye'de bir Suriyeli, KPS sınavına girmeden devlet memuru olabiliyor. Ayrıca, Türk gençlerine üniversite tahsilinde devlet geri ödenmek üzere ayda 400 TL kredi-burs tahsis ederken, Suriyeli öğrencilere 1400 TL ödüyor. Geri ödeme de söz konusu değil. Sağlık harcamalarında ilaç ve tedavi giderlerinde de aynı ölçüsüzlük ve dengesizlik vardır. Kerkük, Musul topyekûn Irak ve Suriye Türklüğü yok edilirken iktidardan hiç ses çıkmadı. Suriyeli Araplar bahse konu olunca kardeşlerimiz deyip sarıldılar. Onları bu büyük günahlarıyla baş başa bırakıyorum... Bütün bunlar Pazar günü "Hayır" oylarının zaferiyle ilk çözüm ışığını görecektir. Atatürk'ün kurduğu laik Cumhuriyetin sistemli bir biçimde yıpratıldığını görüyoruz. Bunlar yanlış sevdalar, yanlış türkülerdir. Nitekim ne kadar yanlış yolda olduklarını üç gün sonra sandıklardan taşacak "Hayır" oyları gösterecektir.

Yazarın Diğer Yazıları