Hayır rejim çökmedi...

Bilkent Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada; “Rejimin muhafızı olarak tasarlanan ve milletin temsilcisi durumundaki hükümeti yola getirmekle vazifeli olarak konumlandırılan cumhurbaşkanlığı sistemi, 10 Ağustos 2014 tarihi itibariyle çöktü” diyor mevcut cumhurbaşkanı...

Hayır çökmedi...

Cumhurbaşkanı yasanın verdiği yetkileri kullanmak için yine yasanın verdiği yetkilerle seçilir. Cumhurbaşkanını ister milletin vekâlet verdiği meclis seçsin, isterse doğrudan halk seçsin. Her ikisinde de meşruiyetin kaynağı yasadır.

Millet, bizzat kendisi oy verirken de, temsilcileri/vekilleri aracılığı ile oy kullanırken de yasalara göre davranır.

Eğer siz “millet kendisi seçerse, tüm işlemler geçerli, vekilleri aracılığı ile seçim yaparsa tamamı geçersizdir” diyorsanız, bu durumda Recep Tayyip Erdoğan hükümetlerinin tüm faaliyetleri dâhil olmak üzere bugüne kadar parlamentodan çıkarılan her yasa geçersiz olur.

Dolayısı ile bu mantık tutarsızdır.

Aynı konuşmanın devamında; “Başkanlık sistemi denilince akıllarına hemen padişahlık gelenlere hatırlatmak isterim. Dünyada başkanlık sisteminin olduğu hiçbir ülkede monarşi yani krallık yokken, parlamenter sistemin pek çoğunda bunu görmek mümkündür. Bunu nereye koyacaksın” demekte.

Çok basit..

Batılı ülkeler, sanatta, mimaride, kültürde geleneksel toplumlardır. Bak, eski Roma olduğu gibi duruyor.

İşte Galler, sanki 13. yüzyıldaki gibi.

 

Bir de İslam toplumlarına ve bizzat AKP’nin yönettiği mesela sadece İstanbul’a bakalım. Arazi yağmaları, tarihi eserlerin çarpık restorasyonları, yakılıp yıkılan eski Türk evleri... Geçmişten kalan izler silinip gitti.

İşte eski Roma’nın, Galler’in, İsveç’in durduğu gibi sembolik olarak monarşiler/krallıklar da duruyor. Ve onlar, bizim cumhurbaşkanının yetkileri gibi genel yetkileri kullanıyor. Hiç biri yürütmeden bütünüyle sorumlu değil. Sorumluluk, halkın temsilcileri olan parlamentoların işi. O ülkelerde herkes yetkisi alanında davrandığı için kimse kimsenin işine karışmıyor. Siz o ülkede herhangi bir kralın, çiftçiye hakaret ettiğini duydunuz, gördünüz mü? Seçim sırasında meydanlara çıkıp, “başkanlık istiyorum, bana 400 milletvekili verin” dediğini duydunuz mu? Seçimlerde salon salon gezip, muhalefet partilerini eleştiren kral var mı?

Yok!

Onların ülkesinde hükümetin savcısı, hâkimi, başkalarının savcısı hâkimi de yok.

Onların ülkesinde iktidar partisinin papazı, kilisesi, cemaatlerin papazı kilisesi de yok.

O ülkelerin hepsinde hâkim, savcı, papaz, öğretmen, doktor, halkın hizmet elemanları ve hepsi yasaların verdiği görevleri yasaların gösterdiği şekilde yapıyor.

Bir de kendi yönettiğiniz ülkeye bakın.

Her şey sizin olsun istiyorsunuz.

Hâkim, savcı, öğretmen, vali, kaymakam... Hepsi... Sahiplenilmiş, ele geçirilmiş devletle karşı karşıyayız. Böyle bir ülkede başkanlık padişahlık olmaz da ne olur?

“Çöktü”  diyorsunuz...

Haklısınız... Ancak siz ellemeseydiniz, yönetmeye kalkmasaydınız, dokunmasaydınız kesinlikle çökmeyecekti.

Bir şey daha: Elalemin ülkesinde iktidara gelenler rejimi yıkmakla tehdit etmiyor. Siz bunu ne ile açıklıyorsunuz?

Yazarın Diğer Yazıları