Hazır mıyız...

Bilindiği üzere ülkemizin kaderinin yeniden yazılacağı günlerin başlangıcına iki haftadan daha az bir zaman kaldı. Bu zaman dilimi içerisinde öylesine dolu dolu günler yaşadık ki, görmediklerimizi görerek, duymadıklarımızı duyarak ve yaşamadıklarımızı yaşayarak olanlara şahit olduk.

Yaşadığımız olayların sonunda yapılacak seçimler, klasik seçim çalışmalarının yanı sıra halka ilkleri de yaşatmıştır. Cumhuriyet tarihinde ilk defa, her kesime karşı aynı yakınlıkta ve aynı uzaklıkta olması gereken, halkın iradesine saygılı olması icap eden Cumhurbaşkanı adeta bir parti genel başkanı gibi davranıp, devlet kesesinden organize edilen mitinglerle iktidar partisine halktan oy talebinde bulunmuştur.

Seçim gezilerinde muhalefetin dile getirilen vaatleri halk tarafından alkış toplarken, yine bir ilk yaşanarak, iktidarın gündemi belirleyip muhalefetin peşine takılması yerine, gündemi muhalefet belirleyerek iktidarı peşinden koşturmaya başlamıştır.

Yapılacak seçime parti olarak giren bölücüler, mitinglerinde ve parti binalarında Türk bayrağı bulundurmadığı gibi, bölücülerin paçavraları altında çağrıları ve söylemleriyle ırkçılıklarını aleni dile getirmelerine rağmen, dışta ve içeride bazı mihraklar tarafından inanılmaz derecede desteklenmektedir.

Partilerin bazıları bugüne kadar yapılmayanları yaparak, Ermeni ve Roman adaylar gösterip, oy alma uğruna etnik guruplara gelecek için ümitler vaat etmeye başlamışlardır.

Tüm bunların dışında bu seçimlerin bir başka özelliği de, parti başkanları ve adayların kayıkçı dövüşüne tutuşarak birbirleri için sokak çocuklarının dahi kullanmayacağı sözleri sarf ederek, olmaması gereken çirkinlikleri sergilemeleridir.

Diğer yapılanlara bakıldığında ise, her zamanki klasik yöntemler olan ev toplantıları, eşantiyon dağıtımı, ses yayın cihazlı araçların dolaştırılması, yapılan reklamlar, duvarların afişlenmesi, kavgalar ve dini siyasete alet etme çalışmalarıdır.

Bu seçimlerde yapılanlar göstermektedir ki, tek partinin oluşturduğu hükümranlığın son bulup, ortaklıkların oluşacağıdır. Kamuoyu yoklamaları, miting alanlarındaki görüntü, halkta oluşmuş kanaat ve zaman zaman kısık sesle de olsa iktidarın dahi söylemi önümüzdeki dönemde bir koalisyon yaşanacağıdır.

Olacakların ülkeye ve halkımıza getirisi ve götürüsü düşünüldüğünde elbette bazı olumlu ve olumsuz yönleri olacaktır. Olumlulukların daha çok olacağı düşünüldüğünde yeni bir dönemin yaşanması halkın yararına olacaktır.

Koalisyonlarla birlikte öncelikle dini konularla yapılan sömürme, dinin siyasallaştırılması ve İslamiyet’in birilerinin tekelindeymiş gibi görüntüsünden kurtulunmuş olunacaktır.

Tek adamlık olayı biteceği için yargı, eğitim, emniyet ve cumhuriyetin değerleri tekelden kurtulup aslı görevine dönecektir. Ben en büyüğüm ne istersem onu yaparım son bulup, devlete olan güven yeniden sağlanacaktır.

Arap, Kürt ve bilmem hangi etnik grupların öne çıkarılıp taviz verilmeler bitip, Türk halkı bir bütün olarak görülüp, birlik ve bütünlük yönünde bir çok adım yeniden atılacaktır.

Tüm bu güzelliklerin yanında, bölücü parti barajı aşsa da aşmasa da  içeriden ve dışarıdan alacağı destekle ülkede çıban başı olmaya devam edecektir.

Koalisyon dönemi başlayacağı için alanlarda verilen vaatler havada kalıp, halk eski yaşamına devam edecektir. Diğer taraftan çıkarılacak yasalar Cumhurbaşkanlığı tarafından veto edilecektir. Yetmedi içeride bürokrasiye yerleştirilmiş yandaşlar çalışmaları yavaşlatacaktır.

Ey Türk halkı tüm bu olacaklarla yaşamaya hazır mıyız? Değilsek bile hazırlanmalıyız. Demokrasilerde çare tükenmezmiş. Yeter ki ayağındaki prangadan kurtul. Önce hürriyetine kavuş gerisi gelecektir.

Yazarın Diğer Yazıları