Helal olsun size!..

Çanakkale’nin 100. yılını anma törenleri için belirlenen tarih, hükümetin  “13 yılda 90 yılda yapılandan fazlasını yaptık”  iddiasını bir adım öteye taşıdı. Bildiğim kadarıyla yabancı ülkeler tarafından işgal amaçlı saldırıya uğradığı günü kutlayan/anan ikinci bir ülke yoktur. 
Bu kez bırakın 90 yılı, asırlardır yapılmayan yapıldı.
100. yıl anma töreni adı altında yapılan törenler için deniz zaferini kazandığımız 18 Mart veya işgalci güçlerin çekilme tarihi olan 9 Ocak yerine düşmanın Çanakkale sırtlarına çıkartma yaptığı 24 Nisan’ın seçilmesi törenleri organize edenlerin boyunlarında  “şeref vesikası”  olarak taşıyacağı bir tercih oldu.
Tahmin ediyoruz ki bu tarihin seçilmesi Ermenilerin 24 Nisan törenlerini gölgede bırakmaya matuftu. Lakin görülüyor ki “şark kurnazlığı”  tutmadı. Katılım beklenenin altında oldu. İngiltere’de bile kimsenin ciddiye almadığı Prens Charles, Avustralya, Yeni Zelenda, Katar, Cibuti, Çad, Azerbaycan vb.. ülkeler ile idare ettik.
Meseleyi Yusuf Halaçoğlu Hoca güzel özetlemiş: “Orada neyi kutluyorlar? ANZAK’ların Çanakkale’ye çıkışını mı? Eğer bir anma yapılacaksa, düşmanın defedildiği gün yapılmalıydı. Anzaklar’ın  Çanakkale’ye çıktığı gün değil.”  
Babasını Yemen çölüne veren dedemin ifadesi ile “kefere”nin Çanakkale’de “tepelendiği” tarihi değil de vatan toprağını çiğnediği günü “idrak” etmeyi tercih edenler eserleri ile ne kadar övünseler azdır.
Bu zekâyı takdir etmek için cümle bulmakta zorlanıyorum. İşte buldum: Helal olsun size, yine tarihe geçtiniz!..
* * * 
Cumhurbaşkanlığı’nın Çanakkale zaferinin 100. yılı münasebeti ile hazırladığı klipte Erdoğan’ın  “Dua” şiirini okuması bana “Bayrak” şiirinin başına gelenleri hatırlattı.
Erdoğan’ın okuduğu şiir merhum Arif Nihat Asya’nın “Dua” şiirinden alınma. Bayrak şairi olarak tarihe geçen Arif Nihat Asya’nın “Bayrak” şiiri Milli Eğitim Bakanlığı’nın ders kitaplarında okutulan, milli bayramlarımızda çocuklarımıza okuttuğumuz, deyim yerindeyse törenlerin “olmazsa olmaz”ı bir şiirdir.
Unutmuşsunuzdur, hatırlatayım. Bayrak şiiri dönemin AKP’li Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer tarafından “yanlış anlaşılabilir” gerekçesi ile ders kitaplarında sansürlenmişti. Sabık Bakan sansürü şu sözlerle savunmuştu:  “Öğretim programında seçilen metinler öğrencileri iyiye, güzele, doğruya yöneltmeli, iyi alışkanlıklar kazandırmalıdır. Talim Terbiye’yle şiirdeki mısranın olumsuz düşünce ve davranışlara neden olacağını düşündük. Bayrak, vatan millet sevgisini aşılayan bu şiirin öğrenciler tarafından yanlış anlaşılabileceği gerekçesiyle, mısraları kitaptan çıkardık.” 
Arif Nihat Asya’nın ruhunu incitici bu gerekçenin sebebi mısralar ise şunlardı: 
 “Sana benim gözümle bakmayanın / Mezarını kazacağım / Seni selamlamadan uçan kuşun / Yuvasını bozacağım.” 
Arif Nihat Asya merhumun şiirini “iyi alışkanlıklar kazandırmadığı” gerekçesiyle sansürleyenlerin bugün onun “Dua”sı ile milli duyguları kabartarak rol çalmaya çalışmasını yiyecek miyiz?
Bu kadar nisyan hafıza-i beşere bile fazla...

Güle güle ak saçlı adam

Oktay Sinanoğlu’nu kaybettik. Büyük bir bilim adamıydı şüphesiz. Bunun yanında ülkesi ve Türkçesi için çalışan bir fikir işçisiydi. Akademisyenler Birliği Derneği olarak düzenlediğimiz iki sempozyumda farklı tarihlerde bir arada bulunmuştuk. Mütevazı, doğal ve mizahi yanı güçlü bir insan izlenimi bırakmıştı bende. 
Dünyaca meşhur, kasıntı bilim adamı tavrından uzak, samimi bir insandı. Türkiye’de maruz kaldığı muameleleri bile gülerek ve kendisi ile dalga geçerek anlatıyordu. Kara-mizah ustasıydı diyebilirim. 
Kuantum mekaniği ve moleküler biyoloji alanında geliştirdiği kuramlarla ülkemizin medar-ı iftiharı idi. Yaptıklarını başka bir ülkenin vatandaşı olarak yapsa idi heykeli dikilir, ülkenin dört bir yanına ismi verilirdi. 
Türkçeye ve Türk’e olan hassasiyeti yüzünden Türkiye onu görmezden geldi. Bazı romancılar gibi ülkesini soykırımcı ilan etseydi el üstünde tutulurdu.  Ama o bunu tercih etmedi; bu toprakların sesi olmayı tercih etti.
Bu ülkenin gerçek ak saçlılarındandı. Allah’tan rahmet diliyorum kendisine. Mekânı cennet olsun. Unutmayacağız onu.

Yazarın Diğer Yazıları