Her devrin adamları

Yasama, Yürütme ve Yargı en önemli unsurlardır. Buna, Dördüncü Güç basını da ekleyebiliriz. Ancak Türkiye ilginç hale geldi. Bazı yargıçlar aynı iddialarla yargılandıkları davalarda yargılayan konumundalar. Bu durum hukuk tarihine geçecek yanlışlıklar taşıyor.

Cumhuriyet Gazetesi mensupları, tam da Basın Özgürlüğü Günü yargılanmaya başladılar. Tarih seçimi ayrı sorun. Bir gün ya da iki gün sonra, hatta bir kaç ay öncesine gün verilemez miydi? Hep söyledim ya, bazı önemli kararların kritik günlere denk getirildiği dönemdeyiz. 28 Şubat, 27 Mayıs, 12 Eylül vb. önemli günlere denk getiriliyor. Demek ki bu işleri ayarlayanlar var.

Sözcü Gazetesi'ni de Cumhuriyet'e çevirebilme çabası gözden kaçmıyor. Amaç, medyanın tükenmeye yüz tutmuş son muhaliflerini de pasifize etmek. Bunu farkedemeyenlere -ya da işlerine gelmiyor- gözlük öneriyorum. Hatta dürbün!

Cumhuriyet'çilerin ilk günkü duruşmasında beni asıl yaralayan Jandarma'nın tutumu oldu. Oğlunun, Kadri Gürsel'e sarılma çabası engellendi. O görevli şimdi çıkıp, mevzuat ve teamül lafları etmesin. Sorunun vicdan olduğu ortada. "Kaşla-gözle yapılacak bırakın işareti" her şeyi halledebilirdi. Ayrıca gazetelere birinci sayfa fotoğrafı ve ekranlara önemli görüntü çıkardı. Baba-oğul da ağlaşarak hasret giderirdi. Bu durum nasılsa "Havuz Medyası" için bir şey yazmazdı. İftiralarına kaldıklara yerden devam ederlerdi. Bir milyon 700 bin kişiyi görmeyenler, bir hasret gidermeyi nasılsa gündeme almazlardı.

İyi okuyun

İşte bu takımdan birinin "Geçmiş Analizi"ni yapacağım:

Birim yöneticisi, gazetede çalışma arkadaşlarımdan biri yanıma geldi "Yeğenimi gazeteci yapabilirmiyiz?" dedi. Ben de, bazı sorular sorduktan sonra "Yarın gönder" cevabını verdim. Ertesi gün başladı. Bir fotoğraf makinesi aldırdım. Sonuçta İstanbul'un köklü hastanelerinden birinde muhabirliğe başlattım. Zeki ve çalışkandı. Kısa zamanda çevre yaptı. Tıp doktorları ile güzel ilişkiler kurdu. Sivrildi. Göçmen bir ailenin çocuğu ve sıkı Galatasaraylı olduğunu öğrenmiştim. Adım adım yükseldi ve istihbarat şefi oldu. Arada bir kaç genel yayın müdürü değişti. Benim ayrılmamdan önceki yöneticinin en önemli payandası haline geldi. Ancak "Yörük" olmuştu. Bir de takımını değiştirmişti. Artık "Beşiktaş taraftarı" olarak dolaşmaya başlamıştı. Bunu çağırdım ve "Sen ne yapıyorsun?" diye sordum. Eliyle, ilk görev yeri olan hastanedeki hemşire fotoğrafındaki gibi "Sus işareti" yaptı. Sonra kulağıma kadar sokulup hafif sesle "Abi, ne olur idare et" diye yalvardı.

Unutmadan bir konuyu daha dile getireceğim. Bu arada Fethullah Gülen'in saflarına katılmıştı. Aziz Yıldırım'a saldıranların ön saflarına geçti. Daha sonra çalıştığı grup sahip değiştirdi. Eskiler teker teker yollandılar. Yeni yönetimin muhafaza ettiği bir kaç isimden biriydi. Halen imtiyazını sürdürüyor.

Yarın Marksist-Leninistler işbaşına gelse, bu tipler yine el üstünde tutulur. Onlara hiç bir şey olmaz. Çünkü bukalemunlar bunların soyundan gelmedir. Yani "Evrim Teorisi"nin tam tersi uygulamanın ürünüdürler. Bunlardan pek çok örnek var. Sıraları geldikçe onları da ortaya dökeceğim.

 

* * *

Tehlikeli gidiş

İki ana haber kanalı aynı konuda tartışmaya başladı; "Almanya ile ilişkiler". NTV'deki tartışmacılar daha önemli konular üstünde durdular. Aradaki ithalat-ihracat gibi. Eylül'deki seçimlerin gerginliğin ana sebeplerinden biri olduğu belirtildi. Türklerin çoğunlukta olduğu ülkelerde "Erdoğan düşmanlığı"nın prim yaptığının üstünde duruldu. Bu tezler arasında en önemli ses Prof. Dr. Mithat Baydur'dan geldi; "Alman yönetimi ya -çifte vatandaşlıktan birini seç- zorlamasına başlarsa!" Bu uyarıya dikkat etmek şart. Ciddi tehlike. "Yok yahu yapamazlar" denilerek geçiştirilemez.

Üç kuşaktır Almanya'da yaşayanların tercihe zorlanması işleri karıştırır. Türkiye'nin elindeki en önemli koz kaybedilebilir. Buna karşı hamleleri şimdiden düşünmeliyiz.

Nerede bitti

CNNTURK'te "Cerbezeli kadro" olunca, başı sonu farklı bir didişme izledik. Yrd. Doç. Dr. Selman Öğüt ve Av. Aladdin Varol cephesine AK Partili Cemal Öztürk katılmıştı. Giresun Milletvekili, düşünce ortakları gibi kurtuluşu "Din Eğitimi"nde buldu. Anlayamadığım taraf, konu cemaatlere gelince, FETÖ'cüleri bu gruba sokmama gayretleri idi.

CNNTURK'teki bir değişimin de gözden kaçmadığını söyleyeyim. Bu tip programlarda mutlaka bir AK Parti Milletvekili görür hale geldik. Bunun Ahu Özyurt'un fikri olmadığı kesin. Erdoğan Aktaş'ın işidir!

Yazarın Diğer Yazıları