Her gün iki Yeniçağ

Her gün iki Yeniçağ
Milletimizin birlik ve beraberliği, vatanımızın bölünmez bütünlüğü çerçevesinde yayın hayatını sürdüren YENİÇAĞ, değerli okurlarının takdir ve desteğiyle tüm zorlukların ve önüne çıkarılan engellerin üstesinden gelerek bugünlere ulaştı.

Ötekileştirici tutumlarla birlikte uygulanan ekonomik ambargolara kısıtlı imkanlarımızla karşı durduk, boyun eğmedik. Geleceğe ışık tutan yazılarıyla okurlarımıza güç veren yazarlarımız, küresel dayatmalara ve teslimiyete de güçlü kalemleriyle direniyorlar. Türkiye'nin, Türk Milleti'nin, Türk Dünyası'nın; YENİÇAĞ'a her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğu günlerden geçiyoruz. Bu nedenle, her gün 2 YENİÇAĞ alarak Türkiye'nin geleceği için verilen fikri mücadeleye destek olun. Gazetenizi tanıştıracağınız yeni dostlarınızla okur ailemizi genişleterek millî birliğimizin güçlenmesine katkıda bulunun.

Saygılarımızla.

YENİÇAĞ

*Kampanyamıza başladığı günden bu yana verdikleri destekle tirajımızı 8 bin adet artıran duyarlı okurlarımıza teşekkür eder, desteklerinin devamını dileriz...

***

Remzi ÖZDEMİR - Teknolojik tarım

Sisleri dağıtan ışık

Yeniçağ sadece bir gazete değildir!

Her sabah bayiden aldığınız Yeniçağ aslında hayattır!

Türkiye belki de tarihinin en zor dönemini yaşıyor. İçte ve dışta Türkiye'ye yönelik parçalama sevdalıları bir illüzyon yarattılar. Sisler içerisindeki bu ülkede maalesef medya gerçekleri görmüyor, görse bile ya ekonomik çıkarlar ya da korkudan bunu anlatmıyor.

İşte bu noktada Yeniçağ vardır.

Ülkenin ve milletin pusulasıdır.

Gerçeğin ışığıdır. 

Sislerin arasında bir ışıktır. Bir fenerdir.

Sadece bir gazete almazsınız. Yeniçağ'ın her sayfasında hatta her sütununda bir inanç vardır.

Her gün 2 Yeniçağ almak demek bir kişinin daha aydınlanması demek.

 İhanet perdesinin aralanıp gerçeklerin gözler önüne serilmesi demektir.

***

Ahmet Bican ERCİLASUN / Yeniçağ da olmasa...

Yeniçağ, Türk milliyetçilerinin yeni çağa Türkçü bakışıdır. Özellikle siyasi dağınıklık içinde bulunduğumuz bugünlerde Yeniçağ önemli bir görev üstlendi ve bence bu görev bitmedi.

Türk milliyetçilerinin hareket noktası Türklüktür. Kendilerini Türk hissederler, Türk bilirler, Türk'ü severler ve onun yükselmesini isterler. Türk'ü çok sevdikleri için de onu koruma içgüdüsü en çok onlarda gelişmiştir. Tehlikeleri ilk önce Türkçüler fark eder; ilgilileri ve kamuoyunu uyarırlar. Uyarmaları, kendilerinin, gruplarının, partilerinin aleyhine de olsa Türklüğün korunması için bunlara aldırmazlar.

Erken uyarmalar dolayısıyla Türk milliyetçilerinin başına gelmedik kalmamıştır. 1944'te tabutluklara sokuldular. 1980'de zindanlara atıldılar. İşkenceler gördüler, fakat yılmadılar. Çünkü onlarınki bir sevda idi ve sevdalarından vazgeçemezlerdi.

Amma velakin... Başlarına gelen biraz da kendilerini anlatamamalarındandır. Daha doğrusu anlatacak vasıtalara yeteri kadar sahip olamamalarındandır.

Her grubun televizyonu, televizyonları var; Türk milliyetçilerinin yok. Her grubun büyük gazeteleri var; Türk milliyetçilerinin yok. Bu demektir ki Türk milliyetçilerinin kamuoyu diye bir derdi yok. Biz doğruları, tehlikeleri elimizdeki küçük imkânlarla söyleriz, gerisine karışmayız.

Tamam da... Haydi, kendi başımıza gelenlerden dolayı şikâyetçi olmayalım, tamam da... Bu arada olan, sevda ile bağlandığımız Türk'e Türklüğe oluyor.

Zaman zaman çok iyi, kaliteli basın yayın vasıtalarına sahip olduk. Bazen yüksek tirajlara da ulaştık. Ama hemen hiçbirinin arkasını getiremedik. Bu bizim kusurumuzdur; kendilerini Türk milliyetçisi olarak, ülkücü olarak niteleyenlerin kusurudur. Kusur kelimesi yeğni kalır, suçumuzdur.

Suçumuzdur ve bu bir hayat memat meselesidir. Ya var olacağız, hayatta kalacağız; ya da yok olup gideceğiz. Kimse de adımızı anmayacak. Anmasınlar, zarar yok. Ama Türk milleti ne olacak?

Ne olacağını ben söyleyeyim. Sadece millet olacak, ya da tek millet olacak. Artık "millet"ten ne anlıyorlarsa... Tek millet diyenler ne anlıyorsa, bütün kamuoyu da aynı şeyi anlayacak. Bir gün bakmışsınız ki milletimizin adı İbrahim milleti oluvermiş.

O hâlde görev sadece Yeniçağ gazetesini çıkaranlara düşmüyor. Okuyuculara da düşüyor. Kendilerini Türk milliyetçisi, ülkücü olarak adlandıran herkese düşüyor. Ya var olacağız, ya da adımız silinecek. Ey okur! Başını iki elinin arasına al ve düşün! Aşk derecesinde sevdiğin Türk milleti için ne yapabileceğini düşün!  Neyimiz eksik Allah aşkına? Yani çok satan, büyük bir gazeteye biz niçin sahip olamıyoruz? Sayımız 50.000 mi, 60.000 mi, 100.000 mi? Biz bu kadar mıyız? Bu kadar mıyız?

Hepinizin "hayır" dediğini duyar gibiyim. Hayır, hayır!.. Referandumda haykırdığımız gibi. İşi orada bırakacak mıyız? Niçin hayır dedik. Evet'in büyük bir felaket olduğunu düşündüğümüz için. Hiç olmazsa önemli bir kısmımız böyle düşünmedi mi? Öyleyse görev devam ediyor.

Türk milliyetçileri bu ülkenin idaresini ele alacak yetenek ve beceriye sahip olduklarını göstermelidir. Bunun için önümüzde bir imkân var. Milliyetçi dostlarımıza da gazeteyi aldırmak. Almıyorlarsa biz alıp onlara verelim ve kendilerini mahcup edelim.

Evet, çok bir şey değil ama başlangıç için önemli. Ayağa kalkmak, ayakta durmak, var olduğumuzu göstermek için önemli. İktidarın yolu kamuoyundan geçer. Kamuoyuna da basınla ulaşılır. Yeniçağ da olmasa biz kendimizi nerede ifade edeceğiz? Elbette kendimden bahsetmiyorum; bütün Türk milliyetçilerinden bahsediyorum. Biz kendimizi nerede ve nasıl anlatacağız? Ne dersiniz, her gün 2 Yeniçağ alıp daha çok insana ulaşamaz mıyız?  

***

Armağan KULOĞLU - Türkiye-ABD ilişkileri: Sağırlar diyaloğu

Bu sese kulak verin

Doğruları söylemekten çekinmeyen, gerçekleri bütün açıklığı ile ortaya koyan, ulusal çıkarlarımızı korumak için çırpınan, hiçbir yerden icazet almayan, havuz medyasının karşısında cesaretle durabilen, çıkar çevrelerine meydan okuyan bu sese kulak verin. Bu ses Türk'ün sesi, Türk Milletinin sesidir. Bu ses Yeniçağ gazetesidir.

Bu sesin susmaması için, susturulamaması için ona destek olun. Kesilirse yerini dolduracak başka ses olmayacağını unutmayın. Her gün 2 Yeniçağ alın, birini almayan arkadaşınıza, dostunuza verin ve alınmasını teşvik edin. Onu yaşatarak varlığımıza, bütünlüğümüze ve güvenliğimize katkı sağlayın. Saygılarımla.

***

Arslan TEKİN - Atatürk'e 'derin' kin!

Sessiz çokluğun cesur sesi

Yeniçağ gazetesi, şu zamanda en ihtiyaç duyulan, sessiz çokluğun cesur sesidir.  Gazeteyi siz okuyucuların kararlılığı ayakta tutar. Her birimiz günde iki Yeniçağ alsak, bize dokunmaz ama halkın önünü kesmek isteyenlere "dokunur"! Hak ve hakikat için günde iki gazete!

***

Mevlüt Uluğtekin YILMAZ - Gazetemiz Yeniçağ ve bir bilge...

Sevgili okuyucum; 1960'lı yıllarda Türk milliyetçilerinin gazetesi Yeni İstanbul idi. Yeni İstanbul'u canımız gibi korurduk. Sağlıklar dilediğim değerli büyüğümüz Yücel Hacaloğlu ağabeyim gazetenin yöneticisiydi. Rahmetli Prof. Dr. Osman Turan başyazarımız; Osman Yüksel Serdengeçti ve Galip Erdem ağabey de gazetenin yazarlarındandı. Yeni İstanbul'dan sonra Türk milliyetçilerinin gerçek gazetesi 1970'li yılların sonlarında Hergün oldu. Rahmetli Alparslan Türkeş'in kurdurduğu Hergün gazetesi en etkili gazetemizdi. Hergün gazetesini yaşatmak için her gün iki gazete alır, çevremize dağıtırdık. Taha Akyol gazetenin yöneticisiydi. Ben Hergün'de, Savcı Gündüzalp adıyla, gazete kapanana kadar köşe yazarlığı yaptım. Şimdi ise Türk milliyetçilerinin en etkin gazetesi olan Yeniçağ'ın yazarıyım. Yeniçağ'ın yazarı olmaktan da gurur duyuyorum. Yeniçağ, Türk milliyetçilerinin gerçek gazetesi!

Gençlik yıllarımdan beri gazetelerle ilgilendim. Bir gazeteyi yaşatmanın ne kadar zor olduğunu bilenlerdenim. Özellikle o gazete iktidar karşıtı muhalif bir gazeteyse -gelişmemiş toplumlarda- o gazetenin başına olmadık işler de gelebiliyor...

Değerli okuyucum, Hergün gazetesinden söz ederken, her gün iki gazete aldığımızı belirtmiştim. Pekiyi, her gün iki gazete niçin alınır? Elbette o gazeteyi desteklemek için alınır. Nitekim gazetemiz Yeniçağ için de aynı yöntemi uygulamak durumundayız. Evet! Her gün bir değil, iki Yeniçağ gazetesi alacağız!

Ona buna yalvarmadan, para babası holdinglere yamanmadan, şerefli biçimde bir gazeteyi yaşatmanın tek yolu budur.

O gazete fikir gazetesiyse, kesinlikle özel bir desteğe ihtiyacı var demektir. Pekiyi o desteği kim verecektir? Elbette okuyucularımız verecektir. Bunun başka çaresi yoktur! Öyle bir desteği vermenin tek yolu günde iki gazete almaktır!

Sevgili okuyucum; her gün bayiden iki Yeniçağ gazetesi alacağız. Yeniçağ'ın yaşaması için bunu yapmak zorundayız.

***

Hüseyin Macit YUSUF - KKTC'nin bekası için...

Tunçtan kale; Yeniçağ

Bugün Kıbrıs'taki mücadelemiz izlediğiniz üzere bitmiş değildir. Emperyalizm yeni şer planlarıyla kuyumuzu kazmaya devam etmektedir. Yeniçağ gazetesi bu mücadelede Kıbrıs Türkü'nün Anavatan'daki ön cephesi, tunçtan kalesi olmaya devam etmektedir. Emperyalizm destekli Güney Kıbrıs Rum Kesimi topla tüfekle alamadığını müzakere masasında almaya çalışmakta, her türlü yolu mubah saymaktadır. Yeniçağ, bu Bizans oyunlarına karşı direncimizin meşalesi olmakta, yolumuzu aydınlatmaktadır. Anadolu'daki milyonlar ve KKTC'deki yüz binler tehlikelere karşı uyarılmakta, uyandırılmakta ve mücadele ruhları diri tutulmaktadır.

Türklük için, Anavatan Türkiye için emperyalizme karşı verilen mücadelede Kıbrıs Türkü Yeniçağ'a minnettardır.

Verdiğimiz mücadelede Yeniçağ gazetesinin varlığı ve desteği önemlidir. Parmakla sayılacak kadar az olan Milliyetçi ve Ulusalcı medyanın yaşaması, gelişmesi için siz okurlarımıza büyük görev düşmektedir.

Siz değerli okurlarımızın, Anavatan Türkiye'miz, KKTC ve Türklük Dünyası üzerinde inanılmaz oyunların oynandığı bu çok kritik dönemde, Yeniçağ gazetesine her zamankinden daha fazla sahip çıkmanız şarttır. Bugünden itibaren 1 yerine 2 Yeniçağ alacağınız, Yeniçağ okuyup okuttuğunuz için sonsuz teşekkürler...

Davamız hepimizindir. Türkiye hepimizindir. KKTC hepimizindir.

Ve YENİÇAĞ hepimiz içindir.

***

Cazim GÜRBÜZ - Çift almak Yeniçağ'ı...

Kocaman bir meydanın ortasında bir adam...

Meydanın çevresine son teknoloji ürünü ses aygıtları konuşlandırılmış.

Bunların hepsi "sahibinin sesi" marka.

Aynı amaçlı sloganları propaganda ve anons ediyorlar yüksek volümden; algı operasyonu, beyin yıkama ve mangurt yaratma amaçlı olarak:

"Şöyle düşün!", "şunu tüket!", "bunu oku", "şu partiye oy ver!", "okuyacağın kitap bu, gazete budur!", "şunları izle aptal kutularında".

Meydanın ortasındaki adam şaşkın, muhakeme edecek durumda değil, önüne sunulanlar bunlar, bu seslerin hepsi yalanı anons edebilir mi, amaçlı olabilir mi?

Hem farklı ses niye yok ki, varsa çıksın.

Ama o da ne, bir aykırı ses geliyor, kısık ama etkili, "Ben Yeniçağ'ım, bana da kulak ver, sana bunların amaçlarını ve yalanlarını diyeyim" diyor.

Oyun bozan bu sesi bastırmak istiyorlar, olmuyor bir türlü, o meydandaki adamın kafasına az da olsa soru işaretleri takılıyor.

Takılıyor ya, o aykırı sese, güç ve ses vermek yürekliliğini, özverisini gösteremiyor bir türlü.

Oysa az el atsa, o güçlü seslere kulak tıkasa biraz, sorun çözülecek, o sahibinin seslerinin sahipleri bir bir dize gelecekler.

Yeniçağ... Gazeteniz... O aykırı, o gerekli, o hak ses... Ona güç ve ses vereceksiniz... Nasıl mı? Çok kolay, her gün tek değil, çift gazete alacaksınız.

Alın da görün...

Görün o mağrur "sahibinin sesi" markalıların tiril tiril titremelerini.

Bakınız koca Napolyon Bonapart bile "Üç gazete, beni yüz sancaktan daha çok korkutur" demekte.

Hadi korkutun, bunun açarı elinizde işte.

Ve bir de beni okuyan okurlara özel olarak seslenmek istiyorum.

Bu köşede bugüne dek 1000'e yakın kitap hakkında yazı yazdım, çoğunuzda kitap okuma merakı uyandırdım, çoğunuz benim tavsiyelerime uyarak değerli kitaplara ulaştınız, bana teşekkürler ettiniz, etmektesiniz.

Yeniçağ'a yukarıda ifade ettiğim desteği vermeyi sürdürüp yararlanmayı sürdürün bu imkândan. 

Bir Yeniçağ daha alın. Kimse ikinci bir 75 kuruşu harcayarak yıkılmaz, ama bu emsali görülmemiş galibiyetin mümessillerinin başlarına yıkar dünyalarını.

***

Kenan AKIN - Yeniçağ Gücünü Milletten Alıyor

56 yıllık medya hayatımızda, bir çok gazetede, televizyonda görevler almanın ve çeşitli haberlere röportajlara imza atmanın heyecanını Yeniçağ'da sürdürmek insanı sevindiriyor.

Gerçekten de Yeniçağ, bambaşka bir anlayış ve sorumluluk duygusu altında, Türkiye'yi, Türk Dünyasını ve Dünyanın olaylarını, görüşlerini ulaştırıyor.

Türkiye'de yaşanan "cendereli" basın hayatında, şükürler olsun ki, yara almadan görevini yerine getirmeye çabalayan Yeniçağ'a tek destek vefalı okuyucusundan geliyor.

Malum sebeplerden dolayı, malum çevreler tarafından ilanlardan, reklamlardan "mahrum" bırakılan gazeteniz Yeniçağ'ın, Türkiye'nin bütünlüğü ve bağımsızlığı için her türlü fedakarlıklarda bulunduğu da biliniyor.

Ne var ki, Yeniçağ'ın daha çok alınması, okunması da gerekiyor. Yani Yeniçağ'ın, en azından tirajını katlaması icap ediyor.

Özellikle değerli okurlarımızdan bu beklenti içindeyken "Haydi Türkiye... Hergün  2 Yeniçağ" kampanyasına gösterilen ilgi, belki de "dim dik durmanın" işareti sayılıyor.

Vatanımızın bölünmez bütünlüğü milletimizin birliği çerçevesinde, bütün zorluklara rağmen hizmetini aksatmayan Yeniçağ Türk milletinin ve Türk dünyasının her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğu günlerde önemli bir görev yerine getiriyor.

Türkiye'nin bekası ve geleceği için verilen fikri mücadeleye desteğin esirgenmemesini beklemek heyecan ve umut veriyor.

Basın özgürlüğünün yerle bir edildiği bir dönemde Yeniçağ gibi, hür ve cesur bir sesin daha çok duyulması Türkiye'ye yakışıyor.

Geçtiğimiz hafta, yapılan 130. Bab-ı Ali Toplantıları'nda konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun dile getirdiği gibi, medyanın büyük bir baskı altında olduğu bir ortam yaşanıyor. Böylesine bir baskı döneminde Yeniçağ gibi bir gazetenin bütün zorluklara rağmen yayını, sanki demokrasiye "can suyu" veriyor.

Kısacası, Yeniçağ'ı özenle korumak, daha da büyütmek hepimize düşüyor. 

***

Tuncay MOLLAVEİSOĞLU - Kılıçdaroğlu "Memleket" dedi

Yeniçağ; özgürlük adası

Uzun yıllar merkez medyada görev yapıp, AKP iktidarı ile birlikte o mahallenin dışında bırakılan ilk gazetecilerdenim... Yolsuzluk dosyalarını ilk yazanlardan olduğum için...

O günden beri kendi özgürlük adalarımızı yaratıp, topluma gerçekleri aktarmanın çabası içindeyiz.

Korkusuz yayın yapan TV'lerin; bazılarını bizzat kurdum ve yönettim, bazılarının kuruluşunda yer aldım...

Her yeni medya oluşumu, parasızlık nedeni ile yeni sıkıntılar demekti.... ama gerçek gazeteciler için her biri; zehirli gazlar içinde bir oksijen çadırı konumundaydı...

Bağımsız medya organlarına devletin tüm gücü ile baskı kuran bir başka iktidarı Türkiye görmedi...

Yeniçağ; bağımsız gazetecilerin en değerli özgürlük adalarından biridir. Ama demokratik toplumlarda, medeni ülkelerde gazeteleri ayakta tutan aslında okurlarıdır.

Okur sahip çıktığı oranda gazete özgürleşir.

Okur isterse gazete yaşar, gazetecilik yaşar...

Yeniçağ namuslu, iyi bir gazete... Size her gün gerçekleri aktarmak için dar bir kadro olağanüstü emek harcıyor.

Yeniçağ, deneyimli ekibi nedeni ile okurunu hep doğru ve güvenilir bilgi ile buluşturuyor.

Marifet iltifata tabidir... Yeniçağ'ın her gün iki gazete kampanyasına siz değerli okurlarımızı davet ediyorum.

Yeniçağ; davasını ve kalemini satmayanların gazetesi...

"Bir gazete alırsam ne değişir?" demeyin...

Demokrasi ve özgür haberciliğin yaşaması çoban ateşleri ile mümkün...

***

Sadi SOMUNCUOĞLU - Yüz akımız Yeniçağ

Yeniçağ, henüz 15 yaşında. 2002'deki Yeniçağ ile günümüz Yeniçağ'ını karşılaştırınca, çok mesafe alındığı görülür. Gelişerek olgunlaşmış, çizgisindeki sağlam duruşuyla basın camiasında dikkate alınan, seçkin bir yere sahiptir. Bir gazetenin asli görevi, okuyucusuna haber vermek, ama doğru haber... Bu, Türk Milletinin, gerçek aydını ve ferdiyle doğru düşünmesinin ve dünyayı doğru okumasının ilk şartıdır. Bunun yanında olayları ve gelişmeleri verirken, Türklüğün ihtiyacı ve ilgisi ölçüsünde bir yayım önceliğinin de olması gerekir. Bu özelliğe sahip basın, kamu görevi yapan millî ve demokratik hayatın vazgeçilmezidir. İşte Yeniçağ bu tarife uyan kimliği ile önde gelen bir gazetedir. Bu anlamda, manevi sahibi de toplumdur.

Yeniçağ; sahibi, yöneticileri, habercileri, yazarları ve okuyucularıyla millî ölçülere sahip, şuurlu yayım yapan bir akademi gibidir. Aldatmanın meslek yapıldığı; zehrin ilaç, yanlışın doğru, zalimin kahraman, zulmün adalet, ihanetin vatanseverlik, cehennemin cennet gibi sunulduğu bir ortamda, millî ve manevi değerlere bağlı, doğru habercilik yapmanın zorlukları ortadadır.

2004'ten beri fahri olarak Yeniçağ yazarlığını yapanlardan biriyim. Zaman içinde kadrosu zenginleşti. Gazetede şu anda her biri iftihar edilecek değerde ustalaşmış genç kalemler vardır. Habercilikte; Türk Milletinin birliği, Vatanımızın bütünlüğü ve Devletimizin egemenliği; kültür ve medeniyetimizin zenginliği çerçevesinde yayım yapmaktadır. Türk Dünyası başta olmak üzere, Türk Milletinin bilmesi gereken her haberi, sürekli ve tutarlı bir şekilde Yeniçağ'dan takip edebiliyoruz.

Yeniçağ'ın tirajı, malum 50 binin üzerinde seyretmektedir. Tarihimizde hiçbir gazetemiz bu tiraja ulaşmadı. Bu bakımdan da başarılı olunduğu kesindir. Ancak ortada bir beka meselesi varsa, tiraj 100-150 bini aşmalıdır. Bu mümkün mü? Evet, istenirse mümkündür. Her okuyucu, birini yakınlarına vermek suretiyle her gün 2 Yeniçağ almalı.

Bu bir vatan, millet ve egemenlik meselesi ise, başka yol yoktur.

***

Yavuz Selim DEMİRAĞ - Sadece okuyucularının satın alabildiği gazete...

Türkiye'de değil, dünyanın en ücra köşesinde yayınlanmakta olan olan da dahil, "Sadece okuyucularının satın alabileceği gazete" sloganı yalnız Yeniçağ'a yakışır... Kurulduğu günden bu yana takip ettiği yayın çizgisi ile bunu hak ettiği gibi, sahibinden, yazarına, yazı işleri kadrosundan, habercisine, muhabirine, teknik ekibinden, matbaa personeline, çaycısına ve en önemlisi her sabah bayiden heyecan ile gazetesini alan okuyucusuna kadar, kelimenin tam anlamı ile "Yeniçağ Ailesi" tüm iltifatları sonuna kadar hak etmiştir.

Değerli okuyucularımız;

Ülkemizin son 15 yıldır yaşadığı kaos malumunuz. "Bütün renkler kirlendi, birinciliği beyaza verdiler" sözü ne yazık ki basınımız için de geçerli. Sırtını iktidara, cemaatlere, holdinglere dayamayan gazetelerin yaşaması bugünkü koşullarda imkânsız. Bir zamanlar bir milyon satıldığı iddia edilen gazetelerin bugün esamisi okunmuyor. Tamamen devlet imkânları, ilan ve reklamları ile yayın yapanlar, iktidar propagandası için bedava dağıtılan yayınlar, gazetecilik mesleğinde yeni kadroların yetişmesini engellediği gibi, gerçekte toplumu bilgilendirmek olan kamu görevinin yapılamaz hale dönüşüne de sebep oluyor. Gelecek nesiller yerine sürekli gelecek seçimleri düşünen zihniyet, sistem mühendislerinin kurguladığı "algı operasyonları" ile "üst ya da vasat akıl"ın emirlerini yerine getirerek; 94 yıllık Cumhuriyet değerlerini yok etmeyi amaçlıyor. Bu topraklarda, Anadolu coğrafyasında yaşamanın bedeli ağırdır. Binlerce yıldır kök saldığımız Türk topraklarını bölüp, adı federasyon ya da özerk bölgeler ile insanlarımızı ötekileştirmeyi amaçlayan emperyalistlerin karşısında kurulduğu 2002 yılından bu yana "Millî Direnişin Son Kalesi" olarak dikilen Yeniçağ artık çok daha önemli mevzi haline gelmiştir. Yeniçağ'ın güçlenip daha da büyümesi Kuva-i Milliye hareketinin bütün yurda yayılarak, istiklal ve istikbal mücadelesinde her an teyakkuzda olma anlamı taşımaktadır. Yeniçağ, Türk okuru için göklerimizde uçan "millî uçak", denizlerdeki "millî gemi", arazide "millî tüfek" anlamını taşımaktadır. Bütün bunlara sahip çıkmak her vatansever yurttaşımızın vazifesidir.

Değerli okuyucularımız;

Evet, Yeniçağ bir cemaat, parti, holding vs. gazetesi değildir. Bu gazete sabah ev ve iş yerlerine kandırılmış müritler tarafından dağıtılmaz. Yeniçağ gazetesi diğer yayın organları gibi satış noktalarına şirket tarafından ulaşır. Bundan sonrası vefakar okuyucusuna aittir. Her okuyucusu doğal abonedir. Evine, iş yerine en yakın bayiden ısrarla gazetesini ister okuyucu. Dahası, çeşitli sebeplerle gelemediği zaman gazetesinin iade edilmeyerek birkaç gün bekletilmesini talep eder. Okuyucu ile bayi arasında mahalle bakkalı misali bir hukuk, dostluk köprüsü oluşur. Okuyucu için gazetesi ekmek ve su gibidir. Anadolu'nun çeşitli il ve ilçelerinde öyle okuyucular biliyoruz ki, akşam üstü bayide bir iki gazete arttığında iade ettirmeyerek parasını ödeyip, kahvelere, köylere ücretsiz gönderirler. Öyle okuyucularımız vardır ki metroda, vapurda, belediye otobüsünde gazetesini bırakıp bir başkasının okumasına vesile olur. Mahallenin kahvesine, berberine, camisine, derneğine bırakır okuyucu. Defalarca test edildi. Yeniçağ gazetesini 10 gün üst üste takip eden bir okuyucu on birinci gün o gazete gelmeyince, boşluk hissederek başka bayilerde arayıp bulmuştur.

Gün, bugündür... Bayinizle anlaşın her gün 2 Yeniçağ alıp birini komşunuza, dostunuza hediye edin. Bir süre sonra kendiliğinden alınacağına tanık olacaksınız. Dahası telefon rehberinizdeki sevdiklerinizi arayın. Bir başka il ya da ilçedeki dostlarınızdan her gün 2 Yeniçağ almalarını rica edin. Unutmayınız; Yeniçağ gazetesi 100 bin tirajı yakaladığında Türkiye'nin gündemini belirleyen daha güçlü bir gazete olarak okuyucularına daha iyi haber ve yorum sunacaktır.

Sadece okuyucularının satın alabildiği gazetemizin takipçilerine güveniyoruz...

***

Servet AVCI - Fikri ve vicdanı hürlerin gazetesi

Yeniçağ, "Bugün ne yazarsak patronu memnun ederiz veya arkasındaki siyasî iradenin hoşuna gider?" diye düşünmeden yazdığımız, tam anlamıyla 'fikri ve vicdanı hürler'in gazetesi...

Şükretmiştim bu sütunda yıllar önce "İyi ki burada yazıyoruz" türünden... Ve ifadeye çalışmıştım: Ya 'yıldırımlar yaratan şirkin ahfadı' olsaydık?  Ya da en rezil ricatlar bile elinde parlayan, en zelil çöküşler elinde kahramanlığa dönüşen tipler olsaydık?

Medyanın hâline bakın... Kaç kuruluş kaldı ki doğruya 'doğru' yanlışa da 'yanlış' derken kekelemeden, yutkunmadan, tereddüt etmeden konuşan, "Acaba siyasî irade nasıl karşılar?" diye kaygılanmadan davranan?

Yeniçağ bu anlamda istisnalardan birisi... En büyük fark, sadece okuyucuya ve vicdanımıza hesap veriyor oluşumuz...

Gazete bu farkın bedelini de ödemiyor değil...

***

Adâlet duygumuz, millete ve ülkeye olan sadâkatimiz ve vicdanımız neyi emrediyorsa vites büyüterek devam ettik... Zulme rızanın zulüm olduğunu bilerek, Allah'ın izniyle devam da edeceğiz...

Gazeteciliğin zor olduğu bir dönemden geçiyoruz... Korkuların ve gelecek kaygısının iradeleri esir aldığı, iftiraların havada uçuştuğu, gazetelerin ekonomik anlamda beslenme yöntemlerinin değiştiği son derece adâletsiz bir dönemden...

Ne büyük gurur ki, bu kirin pasın içinde sadece okuyucusunun ilgisiyle var olan bir gazete... Üzümün çöpü ve armudun sapını ayırmayan doymak bilmez medyatik iştahlardan uzak, kul hakkına riayet eden ve helâliyle büyüyen bir gazete... Ve en önemlisi, işi pişkinliğe vuranların değil, yanlış yaptığında yüzü kızaracakların gazetesi...

Vicdanımızla okuyucu arasındaki köprü bizim en büyük sermayemiz... Bizler burada kendimizi 'postacı' değil de 'gazeteci' hissettiğimiz için huzurluyuz ve okuyucularımız da bir yerlerde paketlenmiş mesajları değil de, özgür, bağımsız ve millî karakterli vicdanlardan gelen mesajları değerli buldukları için birlikteyiz...

***

Şimdi sıra Yeniçağ'ın rekabet gücünün daha da yükseltilmesinde... Çoğunluğun birbirine benzediği, renklerin azalarak grinin etrafında toplandığı medya dünyasında hür düşüncesin sesi Yeniçağ'ın önemi daha da arttı...

Siyasî ve diğer patronlara bir telefon kadar yakın, beyinlerini muktedirlere ciro etmiş ve onların talimatlarına 'tartışılmaz' gözüyle bakan medya dünyasının içinde Yeniçağ istisnasının daha da büyütülmesi millî bir mesele olarak görülmek durumunda...

Gazetedeki diğer yazar arkadaşlar bu konuyu gündeme getirdiler... Bunu gönül rahatlığıyla yaptılar... Çünkü hiçbirisi telefon talimatıyla yazan arkadaşlar değiller... Bu özgür platformun kıymetini biliyorlar ve Türk milliyetçiliğine hizmet yolunda gazetenin yüklendiği misyonun ağırlığının üzerlerinde olduğunun farkındalar...

Yeniçağ'ın "Gönder oradan iki trilyon" diyebileceği Süleymanları yok... "İki gazete alır mısın veya aldırır mısın?" diye gönlünü açabileceği vefalı okuyucuları var... Bu haksız rekabet ortamında, önümüzdeki süreç de düşünüldüğünde, bu türden dayanışmayla tirajı üç haneli rakamlara taşımak imkânsız değil...

Bizler irademize hiçbir ipotek konulmadan yazmanın gururu ve huzuru içindeyiz... Okuyucularımızla birlikte daha iyiye ve daha güzele yürüyeceğiz... Ne eğileceğiz, ne de kulaklara üflenen sufleleri dinleyeceğiz...  Milliyetçiliğimizin ve hür düşüncemizin değişmeyecek kalesi Yeniçağher gün 2 tane alarak daha ileri taşıyacağız...

***

Ahmet SEVGİ - Ortalığı tufeylîlere bırakmayalım

Atalarımız "At bulunur meydan bulunmaz, meydan bulunur at bulunmaz" demiş. Milliyetçi câmiada yiğit kalemler elbette çok. Lakin YENİÇAĞ'dan başka sesimizi duyurabileceğimiz meydan da yok. Ortalığı tufeylîlere bırakmamak için her gün iki YENİÇAĞ alarak bu meydana sahip çıkalım.

***

Orhan UĞUROĞLU / Gazetemizin sahibi sizlersiniz

Biz yazarlar her sabah bilgisayarımızda boş bir sayfa açar, geçeriz karşısına.

Yazı işlerimizin önüne her sabah 16 boş sayfa gelir ki arkadaşlarımız geçerler karşısına.

Bizler her gün gazetemizi para vererek satın alıp sahibi olacak sizlere hakkınız olan haber ve yorumları nasıl oluşturacağımızı düşünürüz.

Yeniçağ'ın sahibi sizlersiniz ve sizlerin Anayasal hakları arasında en önemlilerden bir tanesi haber alma hakkınızdır.

Bizler ise sizlerin fikir işçileriyiz.

Çalışır, çok çalışırız sizlere yani gazetemizin gerçek sahiplerine doğru ve gerçek bilgileri, objektif yorumları okutabilmek için.

Sizler sahibi olduğunuz gazetemizi beğenesiniz diye gayret ederiz.

Haberler, fotoğraflar yağar, yorumlar yazılır, sayfaların tasarımları yapılır, günün en önemli haberleri sürmanşet, manşet yapılır.

Sayfalar hazırlanınca kalıba gider, kalıplar matbaaya gider, web ofset dev makineler illerde gazeteyi basar, paketler dağıtım şirketine gider ve sabah bayilerimizde sizlerin 75 kuruş vererek sahibi olacağınız gazeteniz hazır olur.

Bu koşturmaca 24 saat 365 gün sürer.

Büyük bir emek ürünüdür her bir gazete.

Okursunuz bir kenara koyarsınız.

Radyo ve televizyonlar havadan vuran bombardıman uçakları gibidir ama savaş kazandırmaya yetmez.

Gazeteler ise medyanın piyade gücüdür. Gelip geçici değil kalıcıdır. Alır okur, bir kenara koyar tekrar okursunuz. Arşiv yapar gazeteleri saklar, ya da kupür yapar beğendiniz haber ve yorumları saklarsınız.

Tarihe belge bırakır gazeteler.

Okumak, bilgi sahibi olmak ne güzeldir değil mi?

Yaşama bağlar insanı, çünkü yaşamın kesintileri gelir her yeni gün Yeniçağ ile.

Yeniçağ geleceğimizdir, geleceğimizin haberleri de Yeniçağ'dadır.

Her gün 2 gazete kampanyasının amacı sizlere en doğru ve en gerçek haberleri ileten gazetenizin mücadelesine devam etmesine katkı sağlamanızdır.

Yeniçağ yandaş gazeteler gibi ilan ve reklam yağmuru altında milyarlar kazanan gazetelerden değildir.

Yeniçağ gazete satışlarından elde ettiği gelir ile yaşamaya çalışan önemli bir medya kuruluşudur.

Yeniçağ besleme basın değildir, olmayacaktır, olamaz.

Yeniçağ her yaş grubuna hitap eden tarafsız objektif yansız özgür ve özerk bir gazetedir.

Halkın haber alma hakkına sonuna kadar saygılı gazetedir.

Ülkesinin bölünmez bütünlüğüne sahip çıkan cesur gazetedir.

Hiçbir siyasetçinin karşısında da yanında da değildir.

Yeniçağ sadece gazetedir.

Ne mutlu ki bize on binlerce sahibimiz var.

Ve inanıyorum ki sizler her gün 2 Yeniçağ almakla kalmayacak ailenizin her ferdine, arkadaşlarınıza ve ailenize de 2'şer Yeniçağ aldırmak için çaba göstereceksiniz ki sizlerle var olan Yeniçağ bu şekilde sizlerle daha güçlü yaşasın, daha uzun ömürlü olsun.

Ne mutlu bize ki sizler Yeniçağ'ın sahiplerisiniz ve ne mutlu sizlere ki Yeniçağ'ı sahipleneceksiniz.

Selam ve Sevgilerimle.

***

Adnan İSLAMOĞULLARI / Türk milliyetçilerinin yeni çağı: Yeniçağ Gazetesi

Çocukluğumun en güzel seslerinden biriydi, sabah ve öğle arasında herhangi bir vakitte duyduğumuz o ses. En güzel sesi dediğime bakmayın, merhum Çetin Altan'dan daha kötü bir sesi vardı aslında, fakat o kötü sesten bile hâfızama güzel tatlar ve hâtıralar bırakan sesin sahibinin gazete müvezii yani gazete dağıtıcısı olmasıydı. "Gaaağğğzteeee" diye bağıran sesini duyduğumda henüz ilkokula bile başlamamış bendenizi heyecanlandıran o adamı yarım asrı çoktan devirmiş yaşlarımıza rağmen aile olarak hiç birimiz unutmadık. Daha sonraki yıllarda Millî ve Bursa olmak üzere kendi içinde bölünerek çoğalsa da o gazetenin adı Hakimiyet Gazetesi'ydi ve Bursa'nın tek mahallî gazetesiydi.

Henüz daha dört yaşında bana okuma yazma öğreten anneme rahmet olsun, gazete müvezziinin bahçe duvarımızdan içeriye attığı gazeteyi aldığım gibi bahçede erik ağaçlarının altındaki sandalyelere oturur ve evvelâ ve bir sonraki günün bölümünü okumak için sabırsızlıkla beklediğim 'Cellâtlar Şatosu' isimli roman tefrikasını sesli okurdum anneme. Sonra birinci sahifedeki siyâsî gelişmelerle nihâyete ererdi sesli okumalarım. Kendi başıma kaldığımda da çocukluğumuzun en büyük futbol yıldızı Bursaspor'ın kaptanı Mesut Şen'in ve maç esnâsında kolu çıkan ve sahada kendi kendine kolunu yerine takan Ersel Altıparmak'ın oynadığı Bursaspor haberlerini okurdum. 

Bu açıdan şanslı bir çocukluk yaşayan, gazeteyle, radyoyla büyüyen nesilleriz. Bizler, perşembe geceleri 'Radyo Tiyatrosu' programında tanıdık Çehov'u ve tiyatroyu. Bizleri Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu'na götüren programın adıydı 'RadyoTiyatrosu', Nâmık Kemâl'in 'Vatan Yahut Silistre' oyununu da ilk olarak yine aynı çocukluğumuzun içinde tiyatroda izledik, ilk roman okumalarımızı gazetedeki tefrikalarla yaptığımız gibi...

Sonraki yıllarda Türkiye'deki siyâsî gelişmeler ve kamplaşmalar Tercüman Gazetesi'ni dâhil etti hayatımıza, sağcı aileler Tercüman okurdu çünkü ve biz de Türkiye'ye Rauf Tamer'in 'Anahtar Deliği'nden baktık yıllarca, millî hassasiyetlerimize merhum Ahmet Kabaklı ve yine Merhum Ergun Göze tercüman oldu. (12 Eylül Darbesi'nden sonra basın dünyası için de zor geçen günlerde ülkücülere dâir ilk ve tek hakkaniyetli yazıyı Tercüman'da yazan Ergun Göze'yi de rahmetle anıyorum...)

Sonra...

Sonra 'Hergün Gazetesi' girdi hayatımıza ve 'biz her gün Hergün Gazetesi' aldık. Hergün Gazetesi şehrin sokaklarında elimizde, evlerimizde, iş yerlerindeydi...

Aradan çok uzun yıllar geçti...

Çok şey oldu...

Türkiye bambaşka bir Türkiye oldu. "Türk olmaktan kurtulduk" diyen, "Türk diye bir ırk yoktur" diyen siyâsetçilerin iktidar olduğu bir Türkiye oldu...

Bir takım savcılar mârifetiyle kurulan kumpaslar neticesinde Genelkurmay Başkanı'nın terörist denilerek hapse atıldığı bir Türkiye oldu. Yüzlerce Türk subayının senelerce hapse tıkıldığı bir Türkiye oldu. Ergenekon dendi, Balyoz dendi ve TSK'nın güzide mensuplarının mahkûm edildiği bir Türkiye oldu...

İşte o Türkiye'nin bir gazetesi vardı; Yeniçağ Gazetesi... Adına o günlerde cemaat denen ve TSK'ya kurulan kumpasların sahibi cemaat savcılarının karşısında onurluca duran Yeniçağ Gazetesi... Türk'ün aleyhinde söylenen her cümlenin karşısında onurluca duran Yeniçağ Gazetesi... Türk'e kurulan her tuzağın karşısında onurluca duran Yeniçağ Gazetesi... Sırtını iktidara ve devletten aldığı reklâmlara değil okuyucusunun vefasına dayayan Yeniçağ Gazetesi... Habur'un, Oslo'nun, Dolmabahçe mutabakatının karşısında onurluca duran Yeniçağ Gazetesi...

Türk milliyetçilerinin gazetesi Yeniçağ Gazetesi...

Statükonun yanında değil, demokrasinin ve demokratik taleplerin yanında duran Yeniçağ Gazetesi...

Bedel ödemek pahasına çizgisinden tâviz vermeyen Yeniçağ Gazetesi...

Biliyorum, internet var, gayet başarılı internet sahifemizden de gazeteyi takip ediyoruz.

Fakat kağıdın bir ruhu var, mürekkebin bir ruhu var ve sâhibinden idârî kadrosuna, yazarlarından santral memuruna kadar onlarca insanın emeğinin sindiği matbu bir Yeniçağ nüshasının lezzetini hangi internet sahifesinden alabiliriz?

Gazete bayiine gittiğimizde 'Gazete' isteyelim ve bayii "Hangi gazete?"  diye sormasın bize? Çocuklarımızı gazete almaya yolladığımızda bayi çocuklarımıza da "Hangi gazete?" diye sormasın. Bilsin ki biz Türk milliyetçileri gazete dediğimizde Yeniçağ diyoruzdur. Biz Türk milliyetçileri için dünyayı Türkçe okuyabileceğimiz gazetenin adı Yeniçağ Gazetesi'dir...

***

Kürşad ZORLU / Vizyoner liderliğin bozkırda yeşerişi

Yeniçağ Gazetesi kurulmadan önce Büyük Kurultay isimli haftalık bir gazete ile Türk milliyetçilerine ulaşıyorduk. Dönemin koşullarında Türk milliyetçiliği açısından çok etkili bir yayın organıydı. İnsanlar gazete bayilerine sıkı sıkı tembihleyerek gazeteyi getirtiyordu. O vakit yirmili yaşlarımızdaydık. Sonra günlük gazeteye karar verildi ve Yeniçağ doğdu. Biz de gazetenin ilk yazarları arasındaydık. Bu vesileyle özellikle Türk dünyasının meselelerine açıklık getirmeye, yıllar boyu gündemde tutmaya çalıştık. Ötüken'den, Astana'dan, Bakü'den, Semerkant'tan ve nicesinden birebir gözlemlerimizi aktardık. Aradan yıllar geçmesine rağmen Türk dünyası için yapılan çalışmaların yegane adresinin yine Yeniçağ olduğu görülüyor. Doğu Türkistan'da, Kırım'da, Karabağ'da, Türkmeneli'nde ve daha birçok mazlum ve mağdur Türk yurdunun sesi ve sözü Yeniçağ olmaya devam ediyor. İşte bu sebeple her gün 2 Yeniçağ almak bu sese, bu söze kucak açmak ve kısıtlı imkanlara rağmen destek olmak demektir.

***

Özcan YENİÇERİ / Yeniçağ ve Millî Medya

İnsanların bazıları diğer bazılarına göre kendilerini körelten, köleleştiren, sömüren bir sisteme karşı daha tahammüllü olurlar.

Bilindiği gibi dünya üzerinde bazı toplumlar diğer bazı toplumlara göre özgürlüklerini ve bağımsızlıklarını daha az önemserler!

Beslenen ve besleyen medya!

Kölelik, uşaklık, mandacılık ve sömürgecilik gerçekte bir iklim sorunu değil, bazıları için bir çıkar sorunudur.

Ensesindeki yabancı nefesten, adasındaki yabancı bayraktan, sokağındaki terör postalından, namahremine uzanan yabancı elden rahatsız olmayan bir basınla Türk Milleti karşı karşıyadır.

Yaygın ve besleme medya millî olan her şeye yabancı, yerel olan her değere de karşıt bir tavır içindedir.

Bu medya kendisini besleyenlerin arzu ve iradesi doğrultusunda yayın yapmakta kamuoyu oluşturmaktadır.

Onların ilkeleri, inançları, değerleri yoktur yalnızca çıkarları vardır.

Onlar 'ülkenin nasıl yönetildiğiyle değil, kendilerinin nasıl beslendikleriyle' ilgilenirler.

Yaygın medya sahte ve sanal "soykırım" iddiaları, Kıbrıs/Kerkük sorunu, Ege'deki emrivakiler, PKK, IŞİD terörü karşısında "hık-mık", "kem-küm" eder doğrudan ve cepheden tavır belirleyemez!

İktidarın gözüne, reklamların miktarına bakarlar.

Yüzde yüz millî, yüzde yüz yerli!

Yeniçağ, referandumda Türkiye'yi bir kişiye ulusal köle yapmaya "hayır" diyen ve buna karşın milletin özgürlüğünü ve bağımsızlığını savunan en önemli gazeteydi.

Yeniçağ, Türk Milletinin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, Atatürk ideallerinin ve millî çıkarların yanında yer alan neredeyse tek yayın organıdır.

Bağımsız, özgür ve başı dik okuyucuların gazetesidir.

Bastığı dalı kesenlerin, kestiği dala basanların, mensuplarına ihanet edenlerin, ideallerini satanların ve satın alınanların Yeniçağ'a duydukları hınç her şeyi özetler niteliktedir.

Hainler, bölücüler ve teröristler dururken kerameti kendin menkul güruhların Yeniçağ'a yönelttikleri saldırılar bu bağlamda hiç de anlamsız değildir.

Brütüs'lüğü, Neron'luğu, hainliği, mandacılığı, cuntacılığı, batırıcılığı, satıcılığı siyaset edinenlerin Yeniçağ karşıtlığı da anlaşılmaz değildir.

Eskiden içinden çıktığı toplumun tarihine saygı duyan, önceliği kendi milletine veren, millî ve yerel öncelikleri olan gazeteler çoğunluktaydı. Günümüzde bu tür yayın organları istisna denilebilecek bir konuma düşmüştür. Yeniçağ bu istisnalar arasındadır.

Yeniçağ'ı anlamak!

Yeniçağ'ı anlamanın yolu öncelikle millî devleti, millî direnişi, bağımsızlığı, egemen olmayı anlamaktan geçer.

Yeniçağ'ı anlamak yalnız çağdaş olmanın değil çağdaş kalmanın da ön şartıdır.

Yeniçağ'ı anlamak; soğuk savaş sonrası küresel güçlerce yeniden dizayn edilen dünyada Türkiye'yi ve Türk dünyasını anlamak demektir.

Yeniçağ yurttaşlara kendisini değerli görmeye zorlayan, yabancı ölçütlere bağlı kalmayı reddeden, kendine güveni esas alan ve önce benim milletim diyenlerin gazetesidir.

 Cinsin cinsin meyilli olduğunu, her ülkenin kendi çıkarlarını davranışlarının öznesi yaptığını düşünür. Bunu yaymaya ve yaygınlaştırmaya çalışır.

Yeniçağ, her milletin kendi kaderini belirleme, millî karakterlerini koruma ve kendi milletinin özel vasıflarını insanlığın ortak mirasına katmak gibi bir hakkı olduğunu düşünür.

İşin özü bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de Yeniçağ; Yeniçağ'ı anlayanların çağı olacaktır.

Okuyucuya düşen görev!

Yeniçağ, yüzde yüz yerli ve yüzde yüz millî bir yayın organıdır. 

Yeniçağ bir gazete olmanın çok ötesinde millî bir misyon taşımaktadır.

Ülkenin geldiği bu aşamada Yeniçağ'ın misyonuna sahip çıkmak vatana sahip çıkmakla eş değerdir.

 Böyle bir gazeteyi yaşatmak millî duyarlılık taşıyan her okuyucunun boynunun borcudur.

Biliyoruz yalnız Yeniçağ üzerinde değil sizin üzerinizde de büyük siyasi ve ekonomik baskı var.

Bu durumda hiç olmazsa birden fazla Yeniçağ satın alarak özgürlüğünüze sahip çıkabilirsiniz.

Okuyucu gazetesine, daha doğrusu kendi geleceğine sahip çıkmalıdır.

Böylece Yeniçağ'ın merkezi bir rol üstlendiği millî bir medya oluşturulabilir!

***

Agah Oktay GÜNER / Avrupa Konseyi Parlamentosu'nun kararı

Gazeteniz Yeniçağ her gün daha tutarlı, daha güçlü, dış politikadan ekonomiye, millî kültürden dünyadaki evrensel değişmelere kadar her konuyu ince bir dikkatle ele alıyor ve okuyucusunun takdirine sunuyor. Yazarlarının hepsi idealist şahsiyetin temsilcileri. Her şeyin menfaatle ele alındığı günümüz Türkiye'sinde böyle bir gazete ancak okuyucusunun fedakâr desteği ve anlayışıyla yaşayabilir. Bu sebeple her okuyucunun iki gazete alması yolundaki kampanyayı desteklemek "çok şükür Yeniçağ var" diyenler için bir gönül görevidir.

Burhan AYERİ / "Gastee, gastee" diye bağıran çocuklardan...

Gazete denince, çocukluğum aklıma gelir. Babamın devletteki görevi nedeniyle epey memleket turu attık. Pek çok kentte yaşama imkanım oldu. Ulaşım için iki tercihimiz vardı; ya otobüs ya tren. İhtiyaç molalarında yöre meyveleri ilgimi çekerdi. Benim asıl ilgi alanım yollarda araçların peşinde koşan çocuklardı. Bir yandan da "gastee, gastee" bağırmaları... Annem bu seyahatlerin kazandırdığı tecrübe ile, yanına mutlaka bir kaç fazla gazete alırdı. Bekleşen küçükleri fark ettiği an bir tanesini muavinin eline tutuştururdu. Bir yandan da sıkıca tembihler; "Aman arkadan gelen araç varsa sakın atma. Ezilebilirler." Bazen, gazetenin birkaç parçaya ayrıldığını görürdük. Bu, kapma mücadelesinin doğal sonucuydu. Kimi zaman gazete yetmezdi. Annem hayıflanırdı; "Keşke daha fazla alsaydım".

...

Zaman bizim yaştakilere çok çabuk geçiyor. Dağıtım kamyonlarının 3-4 günde ulaştığı dönemden, ışık hızı yıllarına geldik. Amma ekonominin kartelleri artık basında da var. Bunun sonucu, medyanın hedefi değişti. Artık gazeteler ya "ihale almak" ya da "nemalanmak" için çıkar oldu. Amiyane tabirle "borazanlar çoğaldı". 2017'de bu "vuvuzelalar"ın -Güney Afrika'da yapılan futbol şampiyonasının sembolü borular- sayısı hayli fazlalaştı. İlanları da bunlar alıyor. Birilerinin tercihi de hep onlardan yana.

...

Siz ısrarla doğrulardan bahsediyorsunuz. Millî değerleri savunuyorsunuz, aldırmıyorlar. Vatan, millet, bayrak, din ve dil birliğinden yana içerikle çıkıyorsunuz daha fazla güçlük çekiyorsunuz. Koca holdingler milyar dolarlık bütçelerinden size bir tane ilan vermiyor. Neden? "Yanlı değilsiniz" de ondan. Çünkü, "Yanlışa yanlış diyorsunuz". Yahu bütün girdiler dövizle. O da uçtu. "Bunların hali ne olacak?" diye soran yok.

...

Geriye tek dayanak olarak sadık okurlarımız kalmakta. Onların durumu da ortada. Enflasyon almış başını gidiyor. Bu yüzden fiyat artırmayı düşünmedik. Dar gelirliyi üzmeyelim istedik. Geriye, biraz daha imkânı olanlara seslenmek kaldı. Olanağınız varsa, lütfen 2 YENİÇAĞ alın. Diğerini tanıdığınız birine hediye edersiniz. Bunu yapın ki, YENİÇAĞ  gibi misyon gazetesi nefes alsın.

Bakın "gastee, gastee" diye bağıran çocuklardan nerelere geldim. Üstelik, ben de gazeteciyim. Tüm değerli okurlarıma sevgi ve saygılarımı tekrarlıyorum. Unutmasınlar, her şey bu ülke için. Birlikten ise kuvvet doğar.

***

Selcan TAŞÇI / Ya hepimiz bir olacağız; Ya hep birlikte yok olacağız

Şimdi bakıyorum, "Çağın Halide Edip'i" diyor bazı okurlarımız bana... Başka yazarlarımıza başka büyük misyonlar atfediyorlar...

Nefsimi okşuyor ayrı; ama biliyorum ki bütün bu hak etmediğim övgülerin kerameti başka;

YENİÇAĞ!

Benim Necdet Sevinç'te Namık Kemal'leri bulmam gibi birileri de bende Halide Edip'leri, Müfide Ferit'leri buluyorsa, sırrı sadece ama sadece YENİÇAĞ'ın buram buram İradei Milliye, Hakimiyeti Milliye kokmasında.

Arkadaşlarımızın, "Her gün 2 YENİÇAĞ" kampanyasının anonsunda dediği gibi "direniyor" olmasında.

Açılımcılara meydan okuyarak Ermenistan sınırına yürüyen Yeniçağ yazarlarında, Sultanahmet Meydanı'nda işgalcilere kafa tutan Mehmet Emin Yurdakul'ların ruhunu bulmasında.

Madem ki 16 Nisan günü, "okuyanlar"ın "anladığını" ve "anlayanların" kanmadığını kanıtladı;

Madem ki bize ümitvar olmak için kocaman bir sebep bıraktı.

O zaman...

Günlerdir konuştuğum ve söze "Siz de büyük iş başardınız, teşekkür ederiz" diye başlayan herkesin görevidir bundan sonra YENİÇAĞ'ı okutmak! Ama öyle internetten, cep telefonlarınızdan değil YENİÇAĞ'ı bayiden satın alarak okutmak!

Haksızlığa uğradığında çalacak başka kapı bulamayan, hukuksuzluğa uğradığında duyuracak başka mecra bulamayan, mağduriyetini dillendirecek başka sayfa bulamayan kim varsa, hepsinin görevidir bundan sonra her gün 2 YENİÇAĞ almak!

"Sizden başka kimse yazmaz" diyerek, sesine ses olmamızı isteyen, sessiz çığlıklarını duyulur kılmamızı isteyen kim varsa, sesleri kısılmasın istiyorlarsa hepsinin görevidir her gün 2 YENİÇAĞ almak!

YENİÇAĞ'dan büyük kahramanlıklar bekleyen herkese sesleniyorum:

Bugüne kadar siz ne yaptınız?

Evet zulüm günleri...

Evet çok acımasız...

Çok insafsız...

Hele bir mimlenmeyegör; her şey gelebilir başına, ansızın, ne olduğunu bile anlayamadan...

Hepsine eyvallah...

Da...

Bütün bu riskler bizim için de geçerli değil mi?

Bizden, bütün bu riskleri alamayanlar için risk almamızı beklemek adil mi?

Hepimiz "hayatımız"dan kaybedeceğiz nihayetinde... Ama bunu göze alamayanlar yüzünden "vatan kaybetmek" var bir de...

Hangisi katlanılmaz?

Bir bakın Suriye'ye; yardımcı olur belki karar vermenize!

Reklam vermekten korkuyorsunuz; anlamıyoruz ama anlamaya çalışıyoruz...

İlan vermekten korkuyorsunuz; anlamıyoruz ama anlamaya çalışıyoruz...

Ama zahmet edip her gün birkaç YENİÇAĞ almak bile "elini taşın altına koyma" emaresi;

Bu emare bile yeter bizim dört elle tutunmamıza bu mücadeleye...

***

Ahmet GÜRSOY / Yetim Mustafa...

Yeniçağ, AGİT'in raporlarında belirttiği şartların çoğunu her an yaşayan gazete. Reklam gelirlerinden olabildiğince uzak. Kendi okuyucu gücü ile ayakta kalmaya çalışıyor. Türkiye'de; olağan, AB standartlarında bir yönetim olmadığı için, gazete, ister istemez kendi yağı ile kavrulmak durumunda.

                Öyle ise ne yapacağız?

                Açık toplum olacağız ve derdimizi okurlarımıza anlatacağız.

"Her gün iki gazete" kampanyasının sebebi işte bunun içindir. Okuyucularımızdan alacağımız güçle, onların sesi olmayı sürdürebiliriz. Zaten en başından beri de bunu yapıyoruz.

Bu nedenle, buyurun "Her gün iki Yeniçağ" ile mücadelemizi kesintisiz sürdürelim diyoruz...

***

Esfender KORKMAZ / Yanlı ve yanlışlar önümüzü tıkıyor

Yanlı ve yanlışlar, Türkiye'nin önünü tıkıyor. Atılım yapmak zorundayız. Bunun için tarafsız ve objektif gazetelere her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. İşte YENİÇAĞ, Türkiye'de tarafsız ve objektif basının başta gelen örneğidir. Bunun için iki gazete alalım ve doğruları hayata geçirelim.

***

Ahmet TAKAN / HSYK'nın Adil Öksüz sorularına verdiği cevap...

"Sarayda 'son Başbakan' kavgası" başlıklı dünkü yazımıza değerli YENİÇAĞ okurlarından çok sayıda telefon ve e-posta mesajı aldım. Sizler, başımızın tacısınız. Bugünlere, sizin desteklerinizle, bize verdiğiniz güç ve moralle geldik. Dikkatli gazeteciliğin gereği bazen bazı ayrıntıları çok Zorlukları, engellemeleri aşmak için "Her gün 2 YENİÇAĞ" dedik. Sık sık adliyeye giden(!) bir gazeteci olarak söylüyorum; dolmuşta, otobüste, metroda sizlerin kollarının arasında YENİÇAĞ gazetesini görmek bizlerin mücadele gücüne güç katar. Bununla da yetinmeyin dağa taşa YENİÇAĞ yazın. Her gün saatlerinizi ayırdığınız sosyal medya paylaşımlarında YENİÇAĞ'a yer verin. Tanıtımın en iyisi en etkilisi ve en güçlüsü bire bir yapılanıdır. Siz ne kadar YENİÇAĞ derseniz, birlik ve beraberlik içinde büyük Türkiye'nin sesi o kadar güçlü olur.

***

Arslan BULUT / Referandumda "Hakim Kanaat" ve Yeniçağ...

Mühürsüz oy skandalı, referandumun sonucunu etkilediği halde iktidar ve yandaşları, "Bu iş bitmiştir" diye kamuoyu oluşturmaya çalışıyor!

Kamuoyu ise, gazeteciler, gazeteler ve televizyonlar üzerinden oluşturuluyor. Sosyal medya da çok etkili oluyor ama sanal ortamdaki fikirler, değerlendirmeler veya görüşlerin zemini de gazetecilere dayanıyor.

Bu itibarla, gerçeğin sadece bir kısmını değil tamamını ortaya koyacak Yeniçağ gibi gazetelere toplumun ihtiyacı her zamankinden daha fazla.

Bilindiği gibi kamuoyu oluşturmak, "bir düşünceyi yaygınlaştırmak ve halkın dikkatini o düşünce etrafında toplamak ve yoğunlaştırmak"tır. Bu gücü ve araçlarını elde tutanlar, Muaviye'nin, çalınmış erkek deveyi dişi deve diye halka kabul ettirmesi örneğinde olduğu gibi, çalınmış sorularla üniversite sınavı, hâkim/savcı, polis, akademisyen sınavı yapan, yaptıran iktidar, çalınmış veya fazladan atılmış oylarla da referandum yapmış olduğu iddialarını bir an önce kapatmak istiyor.

Halk arasında şu andaki "hâkim kanaat", referandumda "hayır"ın kazandığı ama mühürsüz oylarla ve diğer yollarla "evet"in öne geçirildiği şeklindedir. Şimdi yaygarayla, bu işin bittiği iddiasıyla veya atı alanın Üsküdar'ı geçtiğinden bahisle, bu skandalı örtbas etmeye çalışıyorlar.

Üstelik siyasi iktidar, referandum sırasında Anayasa ve kanunları çiğneyerek, kamuoyunun serbestçe oluşmasını engelleyici kayıtlar da koydu. Televizyonlarda, siyasi partilere eşit süre verme ilkesini ortadan kaldırdı. Medyayı da devlet gücünü kullanarak büyük ölçüde ele geçirdikleri ve hâlâ sahip olamadıklarını ekonomik tehditlerle etkisiz hale getirdikleri için Yeniçağ gibi gazetelerin önemi günümüzde daha da arttı.

Yeniçağ, emek ve temiz sermayeye dayalı, hukuk devletinin gereği olan bütün kuralları yerine getiren ve sadece gerçekleri ve inandıklarını yazan gazetecilerin bir arada bulunduğu bir kuruluştur.

"Kamuoyu", "kendini etkin olarak duyuran kanaat" olduğuna göre, Yeniçağ'ın gerçekleri dile getirmesi sanıldığından çok daha fazla önemlidir.

En azından Soljenitsin'in belirttiği gibi; "Cesur bir insanın atacağı en basit adım, bir yalanın parçası olmamaktır. Gerçeğin bir kelimesi bile tüm dünyaya bedeldir..."

Yeniçağ, gerçeğin bir kelimesini değil, bütün kelimelerini çekinmeden haykıranların sesi olduğu için, daha yaygın bir güç haline getirilmelidir.

Milliyetçilerin siyasi iradesini bugüne kadar temsil edenlerin ne halde olduğunu, artık herkes görüyor. Bu durum, Yeniçağ'ın önemini ve değerini daha da artırıyor.

Geçmişte de belirttiğim gibi Türk kültürü ve Türk bakışı açısından çölleşmiş durumda olan Türkiye basınında küçük vahalardan biridir Yeniçağ...

Yeniçağ, beyninde, gönlünde ve elinde Türk bayrağı olan her kime ulaşırsa, artık o kişinin birinci gazetesi oluyor. Fakat 80 milyonluk bir ülkede, herkese ulaşmak için de büyük yatırımlar, büyük reklâm kampanyaları gerekiyor! Bunları yapabilmek için ise ekonomik bir alt yapıya dayanmak gerekiyor. Böyle bir alt yapı olmadığı veya olsa bile sermaye, reklam vermeye bile korktuğu için Yeniçağ, mevcut okuyucularının desteğini, işte bu sorunu aşabilmek ve bütün Türk halkına ulaşabilmek için istiyor.

Yeniçağ, mevcut durumda çöldeki birkaç vahayı yeşertse de kültür ve birikim rezervi olarak bütün ülkeye hayat verebilecek kadar güçlü olan bir pınardır. Yeniçağ, mevcut okuyucularının, desteğini, hem o pınarı korumak, hem kanallar açıp uzaklara taşımak, böylece bütün çölü yeşertmek için istiyor. "Her gün iki Yeniçağ" kampanyasının sebebi budur! Her okurumuz, bu kampanyayla devamlı olarak bir okuyucu kazansa, mevcut etkinliğimiz iki katına çıkar. Böylece, bütün ülkeye su ulaştırmak mümkün olabilir. 

***

Ergün KAFTANCI / Her gün iki Yeniçağ

        Yıl 2002, haftalık Kurultay gazetesi o yıl yerini günlük Yeniçağ gazetesine bıraktı... Kurultay, en çok satan haftalık gazeteydi. Okurlarımız "Yeni bir haftanın başlamasını dört gözle bekliyoruz, özlemimizi bitirin, günlük gazeteye dönün" deyince de ortaya Yeniçağ çıktı...

     Şu an on beş yaşındaki bir delikanlıyla baş başasınız...

     * * *

     O günleri nasıl coşkuyla yaşadığımızı anlatacak kelimeler bulamıyorum...

         Yeniçağ, insanlarımıza dünyayı ve ülkemizi Türkçe anlatan, nerede olursa olsun Türk varlığını sahiplenen, okurlarına her zaman sevgi ve saygı duyan bir yayın organı olarak doğmuş, serpilmiş ve büyümüştür...

     Bugün kocaman bir aileyiz. Birbirimize çok bağlıyız ve gazetecilik hizmetini en iyi şekilde yerine getirme titizliğine sahibiz.

     Ülkemiz, siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel sorunlardan kurtulamamanın sıkıntısını çekiyor. Yeniçağ ailesi olarak bu sorunlardan el birliği yaparak, demokrasiyi, cumhuriyeti, bağımsızlığı, hukuku, adaleti, eşitliği ve özgürlükleri sahiplenerek çıkabileceğimize inanıyoruz...

     Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere canları pahasına devletimizin temellerini atmış olanlara, şehitlerimize, gazilerimize ve adsız kahramanlarımıza borçlu olduğumuzu biliyor, onları şükranla ve minnetle anmayı görev sayıyoruz. Gelecek kuşakların da bu duygu ve düşünceyle aziz milletimize ve Türklüğe hizmet yolunda buluşmasına örnek olmak istiyoruz.

     Değerli okurlar; daha büyümüş, daha etkili hale gelmiş, daha geniş kitleleri uyarıcı, toplumu yönlendirici, insanları doğru haberlerle buluşturan, sorunları dile getirerek çözümlere katkılar yapan Yeniçağ'ın güçlenmesi gerekiyor. Günlük fiili satışımızı artırmak zorundayız.

     Gazeteler okurlarıyla vardır, güçlerini okurlardan alırlar. Biz de değerli okurlarımızı güçlü bir Yeniçağ'a kavuşturmak için yürüyüşümüzü hızlandırıyoruz ve hepinizi kampanyamıza davet ederek şu çağrıyı yapıyoruz:

     -Her gün iki Yeniçağ.

     Hepinize şükranlarımızı sunuyoruz. Allah, Türk Milleti'nin yâr ve yardımcısı olsun.

İlgili Haberler