Her şeyin sahtesi var

Her şeyin sahtesini yapıp satan bir toplum olduk. Böyle bir toplumdan dürüstlük çıkar mı?

Adalet çıkar mı?

Peki, insaniyet çıkar mı?

Çıkmaz.

Çıkmıyor zaten..

Adam sucuk yapıyor sahte. İçinde, ne ararsan var. At, eşekten tutunuz da domuz etine kadar her şey içinde. Vicdanı sızlamadan halka satıyor.

Müslüman toplumuz güya..

Dönerlere bağırsak eti katanlar mı ararsın, yoğurda domuz kemiğinden jelatin katan mı, ne ararsan var bizde.

Olmayan şey dürüstlük.

Kazanalım, daha çok kazanalım..

Ne olursa olsun ama illa kazanalım.

Ya insanlar?

Bir şey olmaz mantığı.

Siyaset de aynısı.

"Adalet olmalı" diyorsun adamlar sana öyle öfkeleniyor ki, neredeyse seni boğup öldürecek.

Kardeşim...

Kötü bir şey mi istedik? Adalet diyoruz. Dürüstlük diyoruz.. Kul hakkı diyoruz...

Ne var bunda?

Bu kavramlar seni neden mutsuz ediyor? Niçin bunları duyunca öfkeleniyorsun?

Bakın televizyonlara... Gazeteleri açın bakın. Yandaş olacağım diye yalanın, karalamanın haddi hesabı yok.

Merdiven altı gıda üretimi ile bunların ürettiği haber, yorum, çarpıtma arasında ne fark var? İkisi de üretim. Biri gıda, öbürü bilgi. İkisi de aynı mantıkla iş görmekte.

Biri fındığın içine kakao yerine keçiboynuzu koyuyor, öteki, doğru haberi çarpıtarak topluma sunuyor.

Dikkatinizi çekerim: İkisi de topluma sahtesini sunuyor. Biri haberin sahtesini, yorumun sahtesini, fikrî çarpıtmayı sunuyor; öteki, gıdanın sahtesini.

Al birini vur ötekine..

Gel uygulamaya.

"Liyakat" diyorsun..

Adamlar tınmıyor bile.

Öyle bir durum yaşanıyor ki Türkiye'de, ağzınla kuş tutsan bir önemi yok. İlla bir etkili politikacıdan güç alacaksın. Yoksa sana iş yok. Hele devlet kapısına kesinlikle varma. Çünkü işin olmayacak. Başarı ve yeterlikler önemsiz.

Söyleyin bakalım..

Dönere bağırsak eti katan adamın mantığı ve kazanma hırsı ile politikacının devlet yönetirken uyguladıkları arasında ne fark var?

Hepsi merdiven altı.

Şimdi anladınız mı ülkenin can damarı, göz bebeği milletin evlatları askerler zehirlenirken kimse neden tınmıyor? O yemeği yapanlar gocunmuyor, içleri sızlamıyor. Utanmıyorlar. Allah'tan da korkmuyorlar.

Asıl mesele kavramlarda değil. İnsanda.

İnsanlar, ister politika üretirken, ister gıda, isterse; fikir, sanat üretirken sorumluluk duymuyor. Bunları topluma satarken de umursamıyor.

Kalite yok.

Sorumluluk duygusu sıfır.

Bir de denetleyicilerin ve yönetenlerin duyarsızlığı var. Böylece kötülük yaşıyor. İyilik kayıp ediyor.

İşte temel meselemiz bu.

Biz dürüst bir toplum değiliz. İnsan kalitemizde sorun var. Şimdi anladınız mı biz neden bir türlü belimizi doğrultamıyoruz. Çünkü "nasılsak öyle yönetiliyoruz" da ondan.

İyi bayramlar Türkiye.

Dürüst olduğun gün, adalete kavuşacaksın ve büyük devlet olacaksın.

Yazarın Diğer Yazıları