Hiç şaşırmıyorum…

              Artık Türkiye'de olağan hayatın içinde gelişen saçmalıklara, büyük hatalara, ayıplara ve de edepsizliklere  şaşırmıyorum.

                Mesela, İşadamı Mustafa Koç ölünce gazetenin birinin "Koç son olarak denize işediği için 2300 TL ceza ödemeye mahkûm olmuştu" diyerek ölünün hemen arkasından bu tür söz sarf etmesine şaşırmadım…

Neden şaşırayım..

Bu anlayış ve felsefe özde kin ve düşmanlık yaymaktan hoşlanmıyor mu? Ve bunu da Müslümanlık adına yapmıyor mu?

…..

Kılıçdaroğlu ve partisinin "cumhuriyeti biz kurduk" dedikten sonra, son kongrede AB yerel yönetimlere özerklik şartını bahane ederek PKK'nin en önemli talebi olan "özerklik" konusunu delegelerin oyu ile "parlamentoda çözülür" noktasına taşımasını hiç yadırgamadım…

Neden yadırgayayım. CHP bu söylemleri onlarca kere dillendirirken kimsenin gıkı çıkmadı ki..

……

2 Kasım seçimleri boyunca sürekli "5. Parti'den" söz eden MHP liderinin, parti içi eleştirileri hakarete varan sözlerle püskürtmeye çalışmasına, ayrıca daha önce kendisini destekleyen parti delegelerini tek tek istifaya zorlamasına şaşırmadım. Öyle anlaşılıyor ki 5. Parti MHP kendi içinde türetmeye zorlayacak..

Buna da şaşırmadım….

Çünkü MHP yönetimi kendi partidaşlarını kucaklayacak bir anlayışla yönetilseydi zaten bunlar olmazdı. Onlara göre kendilerine "iyisiniz" dediğiniz ve nasıl istiyorlarsa öylece itaat ettiğiniz sürece senden harikası yoktur. Ancak azıcık menfaatlerine dokundun mu, anında "hain" olmanız kaçınılmazdır.. Hepsi bu..

Başka?

Sayın Cumhurbaşkanımızın kendisine "diktatör bozuntusu" diyerek hakaret ettiğini öne sürdüğü CHP liderini mahkemeye verdikten sonra sarayda muhtarları toplayarak CHP liderinden on kat daha ağır ifadelerle konuşmasına gene şaşırmadım….

Neden şaşırayım..

Kendilerinin öteden beri ilk yaptığı üslup denemesi değil ki bu….

Bir grup üniversite hocasının "akademisyenler" sıfatını kullanarak PKK'ya destek veren bildiri hazırladıktan sonra, akademisyenliği araçsallaştırmalarına, aynı şekilde yine bir kısım insanların ve sözde düşünce adamlarının bunu "teröre destek" olarak değil de "düşünce özgürlüğü" gibi algılayıp açıklamalarına da şaşırmadım.

Neden şaşırayım..

Benim ülkemde bilim ahlakını içselleştiren kaç akademisyen var? Çoğu ideolojik körlük yaşıyor. Bilimi, bilimin kendilerine kazandırdığı statüyü, siyasi çıkarlara kurban etmek bilim ahlakının neresinde var?

                TBMM'sinde yaşanan yüzlerce çelişkiye, itişip kakışmaya, hörmetli vekillerimizin birbirlerine küfür etmelerine, ayakkabı çıkarıp atmalarına, sövüp saymalarına zaten alıştık..

Kanıksadık.

                Dolayısı ile onlara şaşırmıyoruz. Ben de herkes gibi son ayakkabı tartışmalarına ve HDP ile girişilen kavgaya şaşırmadım….

Daha başka?

Suudi Arabistan Baş Müftüsünün "insanları birbirine düşman ediyor… Vakin boşa harcanmasına neden oluyor" gerekçisi ile satrancın yasaklanmasını istemesine de şaşırmadım.

                Neden şaşırayım? Mantık basit.  Her şeyi yasakladıktan sonra insanlar kıpırdamaz olur. Kıpırdamaz olunca eylem ve faaliyet olmaz. Faaliyet olmazsa da günah olmaz.

Öyle ise din eşittir yasaklamak ve insanları günahtan alıkoymak..

                Kısacası işte biz buyuz.

                Ne diyor Hak Tealâ: "Siz nasılsanız öyle yönetilirsiniz."

Yazarın Diğer Yazıları