Hikayesiz kadınlar ve dış politika

Batılılar karmaşık ve çetrefil olayların içine bir kadın hikayesi koymayı sever, amaçları bu zor durumları sempatikleştirmektir. Batılılara göre mutlu olan kadınlar, hikayesiz veya az hikayeli olan kadınlardır. Mutlu ülkeler de öyle, hikayesi az olan ülkeler mutlu olan ülkelerdir, İsviçre ve Lüksemburg gibi. Bu tekerlemeyi ve benzetmeyi sık kullanırlar. Hikayesiz veya az hikayeli kadınlar ne kadar mutlu bilemeyiz ama, hikayesi az olan ülkelerin İsviçre örneğinde olduğu gibi mutlu olduklarını söyleyebiliriz. Bir başka ifadeyle Batılıların teorisi pratikte ispatını yapmıştır.
2013 yılı Türkiye Cumhuriyeti’nin 90. yıl dönümüdür. 2002 yılına kadar Cumhuriyet hükümetleri Cumhuriyetin kuruluş ilkelerine çoğunlukla sadık kalmıştır. 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması’ndan sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin temel dış politika felsefesi şöyledir. a- Batıcılık. b- Statükoculuk (sınırların değişmezliği prensibi). c- Yurtta sulh, cihanda sulh ilkesi. d- İçişlerine karışmama ilkesi.
Bu ilkelere sadık kalma Türkiye’ye güvenilir, itibarlı ve ciddi bir devlet olma özellikleri katmıştır. AKP’nin dış politika uygulamasına ilkeler bazında kısaca baktığımızda, bu ilkelerin zaafa uğradığını görürüz. Son dönemlerde eksen kayması tartışmalarının nedeni, Türk dış politikasının batıdan doğuya kaydığı şüphesidir, geçen hafta Başbakan’ın bizzat kendisinin başlattığı ‘Şangay Beşlisi Örgütü’ üyeliği tipik bir örnektir. Bu ve benzeri tartışmalar Batıcılık politikasının sulandırılmasıdır. İkinci ilkesi statükoculuğun, Yeni Osmanlıcılık düzmecesiyle Türkiye’nin yayılmacılık yapmakla suçlanmasına neden olmuştur. AKP’nin, Irak, Libya ve Suriye politikası, Türkiye’nin barışçıl ve statükoculuk prensiplerine sadık kalmadığı, kalmayacağı ve fırsatçı bir ülke görüntüsü vermesine neden olmuştur. AKP iktidarının Irak’ta, Bağdat’taki merkezi hükümet ile değil, Kuzey Irak Kürtleriyle görüşmesi, Suriye’de muhalefeti desteklemesi, komşu ülkelerin içişlerine karışmasıdır. Türkiye’nin başka ülkelerin içişlerine karışmama ilkesi de ayaklar altına alınmıştır.
Türk dış politikasının bu başarısızlığı ve tehlikeli bir noktaya getirilmesinin nedenleri; kalitesizlik, bilgisizlik, devletin belleğini ve tecrübesini kullanmama basiretsizliğidir. Dışişlerini yöneten ve danışmanlık yapan zihniyetin çoğunlukla arkaik ve Türklükle ilgisi olmayan gayri milli kişi ve kuruluşlardan oluşmasıdır. Gövdesi Türkiye’de ruhu Mekke’de, Londra’da, Paris’de veya Washington’da olan insanlarla yönetilmesidir, ayrıca araştırma yerine tebliğcilik, disiplin yerine itaat, vatandaş yerine ümmet, akılcılık yerine hurafe zihniyetiyle yetişmiş insanların, çağdaş bir ülkeyi arızalı olarak görüp kendi maya ve arkaik hayallerini gerçekleştirmek için yapılan yanlış uygulamalarıdır.
Bazen bize mail veya telefonla bu insanları, sizler gibi yurt dışı eğitimli, yabancı dil bilen ve yurt dışı tecrübeleri olan insanlar diye savunmaktadırlar. Biz bunları tanıyoruz, daha önce birçok defa yazdık İngiltere’de ve ABD’de bütün çöpçüler İngilizce konuşur, yabancı dil bilmek dünyayı okumak için iyidir ama neyi okumak istediğin de önemlidir. Bunların farkı, İngilizce bilen ümmetçi ve İngilizce bilen tebliğci olmalarıdır.
AKP iktidarı bölgede İran gibi bölgesel bir güç gibi davranmak istemektedir. Bazen de ABD, İngiltere, Rusya ve Çin’i örnek alarak Afrika ve Asya açılımları adı altında ufaktan sömürgecilik hevesinde görülmektedir. Klasik sömürgeciliğin modası geçti, ayrıca Türklerin geleneğinde ve felsefesinde sömürgecilik ve kölelik politikası yoktur. İslamcıların böyle bir ihtiyacı olabilir ama Müslüman Türklerin pratiğinde yoktur.

Yazarın Diğer Yazıları