Hilali bir hamlede yutmak!..

1683 yılında padişah IV. Mehmet zamanında, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusu, Viyana önlerine gelir ve 17. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu ile Avusturya Arşidüklüğü arasında yapılan savaşların en uzun süreni bu kuşatma ile başlar.
Uzun süren kuşatma sırasında Viyanalıların yiyecek desteği kesilir. Bunun üzerine fırıncılar sabaha kadar çalışarak ekmek üretirler. Bu sırada Osmanlı lağımcıları şehir duvarları altında tüneller kazıp, surların altına dinamit yerleştirerek korunakları çökertiyordu. Bu sesleri duyan fırıncılar, hemen her şeyden habersiz olan askerleri uyarırlar.
İkinci Viyana Kuşatması’nın Osmanlı tarihinde önemi büyüktür. Şimdiye kadar bu denli büyük bir yenilgiye uğramayan Osmanlı Devleti artık gerilemeye başlıyordu. İkinci Viyana Kuşatması’ndan sonra Avrupa Devletleri Türkleri Avrupa’dan çıkarma umuduna kapılıp kutsal ittifakı kurdular.

 

***

 

Bunu niye anlattım...
Bu aralar televizyonda sıkça gösterilen bir reklam dikkatimi çekti. Paketlenmiş bir şekilde, ayçöreğinin tanıtımı yapılıyor. Bunu görünce aklıma takıldı, Batı’da kruvasan diye isimlendirilen bu ayçöreğinin geçmişinin ne olduğunu sizlere de hatırlatayım istedim.
Önce bu kelimenin İngilizce, Fansızca ve Almanca’da geçen tariflerini vereyim. Gerçi her üç dilde de aynı yazılıp, karşılığı da birbirine benzer:
İngilizce: croissant;  kruasan, ayçöreği, kruvasan.
Fransızca: croissant; hilal, ayça, yarımay; ayçöreği.
Almanca: croissant; ayçöreği.
Kruvasanın tarifine gelince; Genelde Fransızlara özgü, kat kat hamuruyla tereyağından yapılan ‘hilal’ şeklinde içi çikolatalı bir çeşit unlu çörek diyebiliriz. Fransızların sabah kahvaltılarında kahvenin yanında vazgeçemediklerini de söyleyebilirim. Ancak bilmemiz gereken şu ki kruvasanın kökeni Avusturya’dır. Kruvasanın ortaya çıkışı ile ilgili birçok şey anlatılır. Tarihçilere göre, Viyanalı pastacıların, Osmanlı İmparatorluğunun 1683’teki kuşatmasından kurtulmalarını temsilen yaptıkları bir çörek. Yani bir anlamda Avusturyalıların Türklerden kurtuluşunu simgeliyor.
Bir öyküye göre de Osmanlı askerleri Viyana’yı kuşattıklarında şehir surlarının altından bir tünel kazarlar. Bu tünelden geçerek ani bir baskınla kenti ele geçirmeyi planlamaktadırlar. Bu arada Viyana’nın sabaha kadar ekmek yapan fırıncıları, yeraltından gelen sesleri duyunca nöbetçilere haber verirler. Kuşatma kalktıktan sonra da fırıncılar bu olayın anısına Türk sancaklarındaki hilalden esinlenerek zaferlerini simgeleyen ay şeklinde çörek yapmaya başlarlar. Yani biz hilali yedik derler...
İşte biz de bu çörekleri yiyerek, bir bakıma Viyanalı fırıncıların zaferlerini mi kutluyoruz acaba? sorusu aklımdan geçmiyor değil!..
Şaka bir yana sevgili okuyucularım; bu hafta sizlere ülkemizdeki kıraathanelerden kahvehanelere, oradan da cafelere gelişimizi anlatmak istiyordum. Bakın nereden nereye geldik. İnşallah bir başka PAZAR-LIK yazısında anlatırım.

Yazarın Diğer Yazıları