Hırsızlık neden önlenmez

Gerek dini inançlarımız, gerekse yasalar, halkın mutluluğu ve daha rahat bir yaşam sürmesi için varlardır. Tabi ki konulan kurallara uyulduğu zamanlar içerisinde. Uyulmadığı vakit ise insanlar arasında; kargaşa, korku, endişelerinin oluştuğu ve komplo teorilerinin varlığının yanında, yarınlarından ümitsizlik ve güvensizliğin öne çıktığı bir anlayış içinde sürdürülen bir hayatı oluşturur ki, bu durum ise başıboşluk ve inançsızlığın doğmasına neden olur.
Güzel dinimizin kurallarının başta geleni ise, insan hakkı konusudur. Bir sıfatı da bağışlayan olan, yüce yaratanın kul hakkıyla ilgili buyruğunda ise “Ey kullarım; günahlarınızla ilgili tövbe edip bir daha günah işlemediğiniz zaman sizleri bağışlayabilirim. Ancak, karşıma kul hakkıyla gelmeyiniz, çünkü bunu bağışlamam” diye buyurmasıdır.
Bu nedenledir ki, insanlar merhaba dedikleriyle ve yakınlarıyla zaman zaman helalleşirler. Hatta ölümlerinden sonra bile imam cenaze namazını müteakiben namaza gelenlerden helallik ister. Amaç, kişinin Allah’ın huzuruna kul hakkıyla çıkmamasıdır. Bu da gösteriyor ki kul hakkı, inancımız gereği büyük suçtur.
Ne hikmetse İslami anlayışa sahip olduğunu iddia eden bir iktidar döneminde, bir taraftan Kur’an kurslarının önündeki engeller kaldırılıp, imam hatip okullarının sayıları çoğaltılarak, İslami gençlik yetiştiriliyor. Diğer tarafta aynı oranda kul hakkı yiyenler çoğalıyor. Bunun başında da hırsızlık geliyor.
Görülen o ki, biz ya kul hakkının ne olduğunu bilmiyoruz veya kul hakkı yiyenlere inancımız gereği sonunun ne olacağını öğretemiyoruz, ya da kul hakkının yenmeyeceği konusunda iyi örnek olamıyoruz. En bariz olanı ise söylemlerimizle, yaptıklarımızın çelişkisidir.
Eğer inançlarımızda gerçekten samimi olsaydık. Bazılarımız tüyü bitmemiş yetimin hakkının da içinde olduğu kasaları boşaltıp, bazılarımız da evlere girip soyarak veya camiye namaz kılmaya gidenlerin ayakkabılarını çalmazdık.
Geriye kalan ise halk adına halkın gücünü kullanan yürütme, yasama ve yargı organlarının yaptıklarıdır. Demokrasi de bunu böyle emreder. Başkaca da bir alternatif yoktur. Birlikte yaşamak için konulan kurallara uymayanlar da cezalarını çekmeli ki halk birlikte mutlu yaşasın. Bu da ancak iyi tanzim edilmiş yasaların uygulamalarıyla mümkündür.
Günümüze gelindiğinde ise, hem Müslüman ve hem de hukuk devleti olmamıza rağmen belli kişilerin dışında hiçbir vatandaşımızın mal ve can güvenliği yoktur. Yıllarınızı vererek, dişinizden tırnağınızdan artırdığınız üç kuruşla aldığınız mallarınız ya da bir kenara kefen parası diye koyduğunuz birikiminiz, birileri tarafından alınarak götürülüyor. Bu esnada tesadüfen hırsızı görüp müdahaleye kalkarsanız ya öldürülüyorsunuz veya davranışınızdan dolayı hapsi boyluyorsunuz.
Demek oluyor ki, alın terinle oluşturduğun birikimin gözlerin önünde çalınırken ya hırsıza almaması için yalvaracak veya yaşlı gözlerle izleyeceksin.
Evinize veya işyerinize girilerek mahreminiz yok sayılıp varsa birikimleriniz çalınıyor, kapınızın önüne park ettiğiniz arabanız götürülüyor, siz ise haklı olarak hukuk devletiyiz diye hakkınızın aranacağı düşüncesiyle emniyet güçlerine başvuruyorsunuz. Müracaatınızdan nice zaman sonra iki güvenlik mensubu gelip yazıyor çiziyor, sonuçta evrak tozlu raflara kaldırılıyor.
Haklı olarak soruyorsunuz  “Beyim bu işin sonucu ne olacak” diye. El cevap ise “bulunurlarsa size haber verilir” oluyor. Peki, öyleyse neden müdahale etmiyorsunuz dediğinizde ise “Efendim hırsızı yakalamak için bize etkisiz hale getirin diyorlar. İki kişilik bir ekiple, uyuşturucu almış üç beş kişiyi nasıl etkisiz hale getireceğiz. Haydi, getirdik diyelim, götürüldüğü adliyeden bizden önce onlar dışarı çıkıyor” diye şikâyetleniyorlar. Bunun nedenini yargıya sorduğunuzda ise yargıçlar “Biz yasaları uyguluyoruz yasalar bu, ne yapalım” diye cevaplıyorlar.
Tabii ki yasamaya soramazsınız, soracak olsanız bile onların da şöyle diyeceklerini tahmin ediyorum; “Biz sıkı korunuyoruz. Bizim için öyle bir sorun yok” olacaktır. Bunun hiç de öyle olmadığı, bir parti başkanının evine giren hırsızlarca ispatlanmıştır. Başka bir hırsızlık olayından dolayı yakalanan hırsıza medya neden hırsızlık yaptığını sorunca, hırsız “Bu işi bize devlet yaptırıyor” diyor.
Eğer idare isterse kapkaçta olduğu gibi, hırsızlık sorununu da bıçakla keser gibi keser. Suçun karşılığı ceza olduğuna göre, çıkarılacak yeni bir yasa ile cezaların artırılması olayın çözümüdür.
Çeşitli nedenlerden dolayı hapse girenlerin anlattığı ise tam bir trajedi, hırsızların hırsızlık suçunun hafifliğinden dolayı kışı sıcakta geçirme adına hırsızlık yaptıklarından başlayarak, dışarıda bazı kuruluşların para kazanması adına görev yaptıkları, işin kazançlı olmasından dolayı kazandıklarıyla beleş yaşamak için hırsızlık yaptıklarını, kendilerini tavukçu diye takdim ettikleridir.
Bu durumu çok iyi bilen ve tedbir alması gerekenler ise bazı nedenlerden dolayı duyarsız kalınca, vatandaşın devletine olan güveninin sarsılması yetmiyormuş gibi, kendisini koruma adına silahlanarak “Benim anam ağlayacağına, başkalarının anası ağlasın” diyerek kendi işini kendi görmeye çalışıyor.

Yazarın Diğer Yazıları