Hristofyas'ın istedikleri

“Kıbrıs Cumhurbaşkanı” sahte unvanı altında seyreden Komünist Rumların lideri Hristofyas’ın geçtiğimiz hafta içinde yayımlanan beyanatı “Talat-Hristofyas görüşmelerinden olumlu, adil ve kalıcı bir sonuç” bekleyenler için hayati derslerle doludur. Hristofyas sayın Talat ile görüşmeye devam ediyor, ama yeniden eski bildiğini tekrarlıyor ve  “Çözümün anahtarı Türkiye’dir”  diyor. Bu nedenle de özellikle AB ülkelerinin Türkiye’ye baskı yapmasını istediklerini söylüyor, Dışişleri Bakanı da AB ülkelerinin bu konuda yardımcı olduklarını duyuruyor. Yunanistan’a minnet duyguları beyan ediliyor.
Hristofyas, sayın Talat ile yürüttüğü görüşmelerdeki amacını da şu sözlerle açıklıyor: “BM kararlarında belirtildiği şekilde siyasi eşitliğe dayalı, iki kesimli, iki toplumlu bir federasyon içinde ülkenin, ekonominin, halkın ve kurumların birleştirilmesi; işgalin ve kolonizasyonun son bulduğu adil, yaşayabilir ve işler bir çözüm! Bunu elde etmek için içte ve dışta tüm unsurları harekete geçirdik; bunların Türkiye’ye baskı yapmalarını sağlamak için uğraşıyoruz. AB bunu yapıyor. İnisiyatif Kıbrıs Cumhuriyeti’nin elindedir.”
Evet  “inisiyatif Kıbrıs Cumhuriyeti’nin elindeymiş” ! Hukuken ortada 1960’da uluslararası anlaşmaların oluşturduğu Türk ve Rum ortaklığına dayalı Kıbrıs Cumhuriyeti yoktur; bu cumhuriyeti tedhiş yoluyla ve insanlığa karşı suç işleyerek gasp etmiş olan Kıbrıs’ın güneyinde hükmeden Rum ortak vardır. Türk ortak Kuzey’de kendi devletini ilân etmiş, demokratik hayatını sürdürmektedir. Kıbrıs’ta Türkiye ile Yunanistan’ın kendi insanlarının ayrı varlıkları ve ayrı demokrasileri üzerine kurulmuş olan 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti var olmuş olsaydı “Biz Yunanistan’ın Kıbrıs’taki uzantılarıyız” diyen Rum halkının  “meşru Kıbrıs hükümeti”  olarak algılanıp muamele görmesi mümkün olamazdı. Bu yanlış algılama devam ettiğine göre Türk tarafı bu kanunsuzluğa boyun eğmek zorunda olmadığını yeniden açıklamalı ve inisiyatifin Kıbrıs Cumhuriyeti’nde olamayacağı gerçeğinden hareketle AB ülkeleri nezdinde Türkiye ile birlikte kesif bir aydınlatma kampanyası başlatmalıdır.
AB ülkeleri, sahte bir unvan altında kendilerini oynatan eli kanlı Rum idaresinin ne mal olduğunu görmeli ve Türkiye’ye bu Rum idaresini “meşru hükümet” olarak kabul ettirmek eyleminden artık vazgeçmelidir.
Hristofyas adil, yaşayabilir ve işler bir çözüm istiyormuş. 1960 Anayasası’nı  “adil değildir; azınlığa fazla hak verdi; bu haklarla hükümet işlemiyor”  diyerek çöpe atmışlardı. Anayasa Mahkemesi Forstoff da bunları yalanlamış,  “Makarios anayasayı Türklerin haklarını gasp etmek için bozdu, yoksa anayasa bal gibi işliyordu”  demiştir. Hristofyas’ın   “Türkler yeniden Rumların, Ermenilerin, Maronitlerin ve Latinlerin haklarını gölgeleyen haklar beklemesinler”  dediğini de hatırlarsak, şimdi yeniden  “yaşayabilir ve işler bir çözüm” den ne kastettiğini anlamış oluruz.
Kıbrıslıları  “iki toplumdan oluşan tek halk”  olarak tanımlayan Hristofyas, Kıbrıs’ın kaderini tayin hakkını elinde tutmak istiyor, çünkü tek halkın tek iradesi olur; nerede kaldı ki bu tek halk AB normlarına göre ülkeyi de birleştirecek ve böylelikle iki kesimliliğin anlamı kalmayacak; buna ekonominin ve halk ile kurumların da birleştirilmesi eklenince EOKA’cılarla her kötülüğün başı olan kilise ulularının kırk gün kırk gece bayram yapmamaları için bir neden kalmamış olur.
Türkiye  “iki halk, iki demokrasi, iki devlet ve garantilerin devamı” diyor. Hristofyas bunlardan hiçbirini kabul etmiyor ve amacını da açıklıyor. Sayın Talat tek halk demiyor, ama  “iki toplumlu federasyonu”  konuşuyor. Hristofyas  “AB normları”  diyerek iki kesimliliğin manasını ortadan kaldırıyor; AB de  “kalıcı derogasyon olamaz” diyerek Hristofyas’ın istediği şekilde coğrafyanın bütünleşip halkın, “Kıbrıslılar olarak”, serbest dolaşım ve serbest yerleşim haklarına kapıları ardına kadar açıyor. Evinden, yurdundan olacak Türkler dış ülkelerin gün gele verecekleri yardımlarla rehabilite edilmeyi bekleyecekler, çoğu da elinde bavuluyla göç yollarına düşecek. Girit modeli güle oynaya tek halklı, tek devletli Kıbrıs adasında uygulanacak. Evet, Kıbrıs Girit gibi yerinde duracak, ama Türkiye de, kısa bir süre içinde, denizlere açık bir ülke olmaktan çıkacak. Hristofyas’ın hayal ettiği çözüm işte budur. Makarios’un vasiyetine bağlı olduğunu söyleyen ve  “mücadelemizde EOKA’nın gösterdiği yön bize ilham vermektedir” diyen bir liderden başka ne beklenebilir ki? 

Yazarın Diğer Yazıları