Hükümet turizm sektörü için hangi önlemleri aldı?

Uluslararası kriz karşısında erken önlem almakta gecikmiş olunmakla birlikte, hükümetin  “turizm sektörünün krizden kârlı çıkmasını sağlamak” için acil bazı girişimlerde bulunmasını, sektör haklı olarak bekliyor.
Fakat bütün kurum ve kuruluşların  “yerel seçimlere”  kilitlenmesi yüzünden, ekonomik anlamda hangi önlemlerin alınıp uygulamaya konulacağı konusunda hiçbir kesin tavır gözlemlenmiyor. Bunun da gerekçesi olarak  “seçim ekonomisinin bilfiil uygulanıyor”  olmasını gösterebiliriz.
2009 bütçesinde öngörülen ve yapılan hesaplamalara göre bir yıllık süreçte olması beklenen on milyar dolarlık bütçe açığı, daha yılın ilk iki ayında oluşmuş durumda. Bunun anlamı, 2009 bütçesinin şimdiden iflas ettiği gerçeğidir. Böyle bir planlama ile yapılan ve iki ayda iflas eden bütçenin, beklentilere cevap vermesi tabii ki beklenemez.
Bütçeden bir yatırımın ayrılmadığı turizm sektörüne, hiç olmazsa dolaylı destekler verilebilmeli. Bunların başında da, daha önce de ısrarla üzerinde durduğum  “komşu ülkelerden ülkemize gelen turistlerin”  kendi paralarının ülkemizde geçerli olmasının önünün açılması ile başlanabilir. Bu yapılmadığı takdirde, hükümet edenlerin işsizliğe sezonlukta olsa çare olarak gördükleri, turizm sektöründen beklenen oranda bir girdi sağlanamayacaktır. Girdiler ancak, ülkeye gelen turistlerin yapacakları harcamalarla mümkün olmaktadır. Turistlerin yaptıkları harcama kalemlerinin başında da  “gezilere katılma”  gelir. Fakat 2008 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın  “müze ve ören yerleri”  giriş ücretlerini iki katı oranında artırılması bu  “tur gelirleri kalemine” büyük bir darbe vurmuştur.
Önerim, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu yıl ve önümüzdeki yılı kapsayan,  “fiyat indirimine”  gitmesidir. Tur maliyetleri artınca, haklı olarak bunu tur fiyatlarına yansıtan bir seyahat acentesi müşteri bulmakta büyük zorluklar çekmekte, petrol fiyatlarının süreli yükseldiği ülkemizde, turizm sektörünün biraz rahat nefes alabilmesi için Türklerin kontrolünde kalmış ender sektörlerden biri olan taşımacılık sektörüne yardımcı olmak gerekiyor.
Belli gros tonun üzerindeki tekne ve gemiler için “ucuz mazot” genelgesi çıkarıp uygulamaya koyanlar, taşımacılık sektörü için de aynı uygulamayı sağlayabilirler. Eğer turizm girdisi olarak yalnızca havaalanlarında girişte alınacak  “vize pulu harçları”  düşünülüyorsa, vay ülkemin haline. Yabancı tur operatörleri parayı havutu ile götürür iken, ayakbastı parasına pat olan bir turizm anlayışı ile hiçbir yere varamayız.
Kendi vatandaşı lehine hiçbir olumlu uygulamaya imza koymayan, ama yabancıların önünde  “engel gibi gösterilen” , gerçekte Türkiye Cumhuriyeti menfaatlerini koruyan uygulamaların, yabancılar lehine yürürlükten kaldırılması aslında ülke ekonomisinin kimler tarafından idare edildiğini çok berrak bir şekilde gözler önüne seriyor.
İşsizlik sayısının azalmasında olumlu etkileri olacağı düşünülen turizm sektöründen, en üst seviyede sonuç alabilmek için yabancı çalışanlara tanınan ayrıcalıklara sınırlama getirilmelidir. Yabancı ülke vatandaşlarının “sahte tur operatörü belgeleri” ile aylarca çalışmalarının daha doğrusu ülkeye girişlerinin önüne geçilmelidir. Bu engellenmediği sürece ülkemiz yabancı kaçak çalışanlar için “cennet” olmaya devam edecektir.

Yazarın Diğer Yazıları