Husseinî makamından şarkılar dinlediniz!

Obama ilk seçildiği günlerde, 2008’de adındaki Hussein’e göndermede bulunarak, “Hüseynî makamından Amerikan müziği dinliyorsunuz!” başlıklı bir yazı kaleme almış ve “Amerika, menfaat paylaşımı üzerine kurulmuş bir ülke. Altına hücumla başlayan tarihi çıkar hırsı, sınırlarını ve Atlantik okyanusunu aşarak Asya ve Afrika’yı kasıp kavuruyor, yakıp yıkıyor. Şimdi dünyanın bütün madenlerine hücuma devam ediyor... Böyle bir çıkar çarkını, siyahî bir adam değiştirebilir mi?” diye yazmıştım.
Zavallı haldeki öfkeli Araplar sokağa indiğinde, bir çiçekle bahar geleceğine gerçekten inanıyor muydunuz? Türkiye’nin darbe tarihini okumadınız mı? “Demokrasi sihirli değnek değildir, biz zinde güçlerimizle hep içinizde olacağız” mesajlarını hiç okumadınız mı? Yahut Suudi parasıyla kurulan İslam İşbirliği Teşkilatı’nı (İİT) gerçekten sizin emrinize vereceklerini, hilafetin altın tepside sunulacağını mı sanıyordunuz!
20 yıl önceki işlenen hatalar aynen tekrarlandı. Daha karındaş olduğumuza inandıramadığımız Türk dünyasının karşısına ağabey edasıyla çıkmıştık. Şimdi de Müslüman Kardeşlerin önünde imamete geçmeye kalktık. Maalesef her stratejik hatadan sonra medeniyet coğrafyamızın bize sunduğu fırsatları daha da uzaklaştırdık. Her iki taraftan da ümit taşıyanları yine hayal kırıklığına uğrattık.
300 yıl sonra bu millet tarih sahnesine tekrar çıkacaksa ashab-ı kehf kıssasından ibret alınması gerekirdi. Her yönüyle değişmiş bir dünyaya yeniden dönecekseniz aranızda birilerinin şu ikazlarına kulak kesilmeliydiniz: “Ne kadar ayrı kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi içinizden birini, bu paranızla şehre gönderin de baksın, hangi yiyecek daha temiz ise ondan getirsin. Hem çok hassas davransın ve dikkatleri üzerine çekmesin. Çünkü sezerlerse sizi birbirlerine işaret ederler, taşlarlar veya kendi milletlerine çevirirler ki, o zaman bir daha asla kurtulamazsınız.”
Kehf suresinden ders çıkarmayan selefleriniz, Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Türk coğrafyasından söz etti, bir daha bunu ağızlarına dahi alacak siyasi mecalleri kalmadı. 8 Müslüman ülkeyi biraraya getireceklerini söyleyenler 8 ay ayakta duramadı. Doğrusu takdir etmek gerekir, Ahmet Davutoğlu ilkeler temelinde bir dış politika çizdi. Ancak çevrelerindeki saftirikler ve dalkavuklar öyle hamaset yaygaraları yaptı ki, daha bir yumurta çıkarmadan yedi mahalleyi (düveli) ayağa kaldırdılar.
Sahip çıkamadığımız atalar yurdu baştan ayağa emperyalizmin çizmeleri altında çiğnenirken vefasız davrandık. Feryatlar yükselirken kulaklarımızı tıkadık. Şimdi “hafızamıza kavuştuk buralar bizim” diyerek destursuz bağa giriyorsunuz hiç olmazsa adımlarınızı dikkatli atın. Ayrıca özellikle dışarda sefere çıkıldığında yurt içinde birlik türküleri çığırmak yerine kahır türküleri okumanın ne gereği var? Gerginliği siyaset aracı olarak kullanırsanız Akif’in kelimeleriyle uyarayım; “Teselliden nasibim yok, hazân ağlar baharımda; / Bugün bir hânmansız serseriyim öz diyârımda!” diyerek pişmanlık duyarsınız.
Çözüm sürecinin tıkanma ihtimali yükseliyor. Kendi bahçeni düzenlemediysen başkasının bağına laf atmayacaksın. Aman dikkat! Çözümden çözülmeye doğru gidiliyor. Öte yandan silahlı terör ile mücadelede tecrübeli devlet kurumlarının silahsız teröre karşı acemiliği Gezi eylemlerinde ortaya çıktı. Güvenlik güçlerinin yerini gönüllü kurumlar alması lazım gelirken siyaset sivil toplumu küstürüyor.
Obama’ya bu kadar güvenmeye ne gerek vardı? Hangi kadroyla bahar rüzgarları estirecektiniz? Yoksa yüz yıldır sırtınızı döndüğünüz coğrafyada arkada bırakılan herkesin sizi aynı şekilde beklediğini mi sanıyordunuz! Daha bölgesel bir güç olamadan süper güçlerle aşık atacağınızı mı zannediyordunuz! Barack Hussein Obama bilmeyebilir, İslami kültürde ’Huseynî’kavramının ayrı bir yeri var, haksızlığa boyun eğmemeyi tarif eder. Türk Sanat Müziğinde Huseynî makamı orta perdeden söylenirmiş ancak bu kafayla giderseniz ne perde kalacak ne de makam!

Yazarın Diğer Yazıları