Huzurun şafağı mı gün batımı mı?

İktidar cenahında Başbakan Davutoğlu dışında sonucu başarılı bulan yok. Davutoğlu’nun da parti teşkilatını motive etmek amacıyla böyle konuştuğu biliniyor. “Hesap günü geldi” korkusuyla cepheyi terk etmeye hazırlananlar bir yana, yandaşlar Saray ile Davutoğlu arasında savruluyor. İktidarı çıkarları veya saplantıları yüzünden destekleyenler ise eleştirel tavırlar takınmaya başladı! Özetle azınlık hükümeti seçeneğinin uzun yürüyeceğine ihtimal vermeyen yandaşlar siyasi yönden 4’e bölündü. İsimlere takılıp kalmamak için kaleme alınan ifadeler üzerinden yazalım:

MHP ile koalisyonu savunanlar ağırlık kazanıyor. Geçmişteki MC (Milliyetçi Cephe) hükümetlerinin başarılarını hatırlatanlar, Millî İrade ilanı veren STK’ları da devreye sokalım, paralel yapıları ve terörü böyle bitiririz diyenler, yolsuzluk dosyalarından böylece kurtulma planı yapanlar, yani ne ararsanız var.

HDP’li koalisyonu isteyen yandaşlar da az değil. Özellikle devletçi ve liberal reflekslerle hareket eken iki ayrı kesim çözüm sürecinin gerçekçi bir tabana oturacağı görüşünde birleşiyor! Ayrıca MHP’yi koalisyona çekmek, yani ölümü gösterip sıtmaya razı etmek için HDP’li koalisyon seçeneğini koz olarak kullanacaklar!

CHP ile geniş tabanlı koalisyon ise Deniz Baykal-Erdoğan görüşmesinden sonra yüksek sesle konuşuluyor. Baykal’ın eğer TBMM Başkanlığı ihtimali belirirse bu ihtimal daha da güç kazanır. Ancak tabanları ve siyasi duruşları taban tabana zıt iki partinin koalisyonu ilkesel olarak kulağa hoş gelse de Türkiye gerçekleriyle örtüşmeyeceğini herkes öngörebilir.

CHP-MHP-HDP koalisyonunu ise iktidar ve muhalefetten özellikle öfkeli kesimler dile getiriyor. Yandaşlar, “üst akıl emrindeki muhalefet hükümet kursun, nasıl olsa başarısız olur ve ilk seçimde tekrar güçlenerek iktidara geliriz” tezini ileri sürüyor. Muhalefet ise yolsuzlukların hesabının sorulabilmesi, bozulan demokratik sistemin onarılması ve olası etnik çatışmaların yaşanmaması için bunu kaçınılmaz çözüm olarak sunuyor.

Her hâlükârda seçim sonucu doğrudan Kaçak Saray’ın konumunu tartışmaya açmıştır. İktidar yandaşları dahi, seçmenin “gölge başbakan” istemediğini vurgulamanın ötesine geçerek Erdoğan’ın “Saray gölgesi”nde dinlenmesini ifade edebilmektedir. Hatta oy kaybını, “iyi niyetli uyaranları bile düşman kategorisine sokan bakışın silkelenmesi” açısından yararlı bulanlara dahi rastlanmaktadır.

Toplum yalanlardan, yolsuzluklardan, etnik ve siyasi kutuplaştırmalardan o kadar usandırılmasa, bölücülük tehlikesini ikinci plana atar mıydı? Sonuçta cumhur, başındakini başkan olarak görmek istemediğini açık ve net ifade etmiştir. Muhalefette ise her parti sonucu kendi açısından başarı olarak yorumlarken, AKP ile koalisyon için öne sürdükleri kırmızı çizgilerin zamanla sararacağı görülüyor! Seçimin tartışmasız mutlak kazananı HDP’yi de, İmralı-Ankara-Kandil üçgeni ortasında çetin bir sınav bekliyor.

Tecrübelerimiz ise bize sonuçlara kesin galibiyet veya yenilgi açısından bakmamızı söylüyor. Devletin tüm gücünü kontrol eden iktidar hâlâ durumu yeniden lehine çevirebilecek imkânlara sahip! Nitekim  komplosever kesimler, “başkanlık sistemine toplumsal desteğin yüzde 40’lar seviyesinde olduğunu anketlerle ölçen Saray’ın toplumu ikna etmek için, sarsıcı bir siyasi krize ihtiyaç duyduğunu” kulaklara fısıldıyor! Saray’ın kaos senaryolarından siyasi başarı üretme yeteneği düşünüldüğünde bu ihtimalin de pek yabana atılmaması gerekir!

Sanırım MHP lideri Devlet Bahçeli’nin de benzer kuşkuları var! Çarşamba gecesi attığı twitlerde şöyle diyordu: “Acaba huzurun şafağında mıyız, yoksa gün batımında mı? Umuda yelken mi açıyoruz, ya da uçuruma doğru yol mu alıyoruz? Ne dersiniz?”

Tecrübeli lider Bahçeli’nin kaygıları dikkate alınmalı. Bahçeli’nin, “Önümüzde beliren ufuk çizgisinin, kurtuluşun müjdesi olmasını ümit ediyorum. Aksi takdirde toplumsal kuruma, kayma ve kavrulma kaçınılmazdır. Telaşa kapılmaya lüzum yoktur. Kaygı ve korku tacirlerine fırsat vermeden, kriz ve kaos tetikçilerine göz açtırmadan mesafe alınmalıdır” dileklerine ben de aynen katılıyorum. Evet, bugün dünden daha umutlu, daha olumludur.

Yazarın Diğer Yazıları