Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Serap BESİMOĞLU

Serap BESİMOĞLU

İki arada bir derede sıkışıp kalmışız

Merhaba sevgili okuyucularım; Gün geçmiyor ki güzel ülkemizde her gün yeni bir sorun yaşanmasın yeni gündem yaratılmasın. 1 Temmuz 2008’in en önemli gündemi Ergenekon davası kapsamındaki şok gözaltılardı. Kapatma davasının görüşüldüğü diğer önemli bir gündemle eş zamanlı dakikalara rastlayan gözaltılar düşündürücüydü. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin; “gözaltılar dan haberim yok” diyor. Ergin, “Başsavcılığın talimatı ile gözaltılar yapıldı deniyor, benim bilgim yok” demişti.
1 Temmuz 2008 Milliyet gazetesinin haberinde Ergin; “Kuvvet komutanlığından emekliye ayrılmış sivil toplum örgütü temsilcisi ve bir gazetenin Ankara temsilcisinin gözaltına alınmadan önce kendisine de bilgi verilmiş olmasının gerektiğini, bu bilginin kendisine neden verilmediğini de araştıracağını kaydetmişti.” Ortada gözaltılar var ama kimsenin bilgisi yok hayli ilginç bir durum. Bir şeyleri anlamak “ile” anlayamamak arasında sıkışıp kaldık sanki.
Türk ordusunun mensubu emekli generallerle, basının çok değerli isimlerini evlerini basarak apar topar alıp götürmek demokrasi adına aralarda bir yerlerde sıkışmak değil mi sizce de? Aslı ispat edilene kadar en ağır suçlu bile masumdur. Peki, ülkesinde böylesi önemli noktalarda hizmet veren insanlar, ülkesini, vatanını, Atatürk ilkelerini korumak adına çırpınan insanlar henüz hiçbir netlik oluşmadan neye göre suçludurlar? Sinan Aygün gözaltına alınırken kısa açıklamasından birkaç söz basına yansımıştı. Yeniçağ gazetesi başta olmak üzere birçok gazete de bu açıklamalara yer vermişti. Birlikte hatırlayalım; söz şöyleydi, “Tek suçum Ata’yı sevmek” ... Mustafa Kemal’in ve silah arkadaşlarının temellerini attığı, kurduğu bu Cumhuriyet’te Ata’yı sevmek suç olamaz, suç olamaz vatanı sevmek...
Ata’yı anlamakla, anlayamamak arasında sıkışıp kaldık mı acaba?... Sahi arada mı kaldık?...
Milliyetçilik “ile” yabancı sermaye arasında bir yerde.
ABD “ile” AB arasında bir yerde
Yerli malı “ile” marka arasında bir yerde
Sosyete “ile” halk arasında bir yerde mi kaldık?
İç borç “ile” dış borç arasında mı?
Birçoğumuz hatırlarız, eskiden mahalle bakkalları vardı. Şimdi ise süpermarketler var hatta hipermarketler Ayşe bacı, Ali emmi mahalle bakkalına gider veresiye yazdırırdı. Ama herkes mutluydu. Borç yiyen kesesinden yerdi. Veresiye defteri “ile” kredi kartlarının tam ortasındaydık. Şimdi ise borçlar bizi yiyor kese mese hikâye! Mutluluk “ile” mutsuzluk arasında bir yerde kaldık. Alın teri “ile” kolay para arasında, vatandaşın gidebildiği kebapçı “ile” reina arasında kaldık. Sıkıştık mı gerçekten yoksa sıkıştırıldık mı? Cumhuriyet “ile” demokrasi arasında mı sıkıştık? Yine şaşkınız yine kafalar karışık bu bugünlerde...
Toprağı satmak mı doğru, toprağa sahip çıkmak mı? Değerleri korumak mı esas yoksa değerleri hiçe saymak mı? Akıl “ile” cehalet, doğru “ile” yanlış arasındayız sevgili dostlar. Suçlu “ile” suçsuz arasında velhasıl aradayız sevgili dostlar. Aralarda bir yerlerde sıkışıp kalmışız. Böyle günler gelip çattığında canım sıkılıyor. Birçoklarının yaptığı gibi gerçeklerden kaçmak adına değil ama yanlışları, kötü günleri unutmak adına boncuk böceği gibi kıvrılıp bir tarafta uyumak istiyorum. Ve ertesi gün uyanmak, sorunsuz, sıkıntısız aydınlık bir Türkiye’de! Ne güzel olurdu. Olmak “ile” olmamak arasında sıkışıp kaldım velhasıl. Gülmek “ile” ağlamak arasındaki hallerde kaldım. Bu zor günlerde söylenebilecek çok şey yok. Bence tek sığınılması gereken merci yüce Türk adaletidir.

Yazarın Diğer Yazıları