Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Serap BESİMOĞLU

Serap BESİMOĞLU

İki kitap, iki buluşan konu; Eğitim ve Çocuk

Değerli okurlarım, İki haftadır sizlerden uzak kaldım ama bu seferki mazeretim mesleki görev değildi. Canım annemi rahmeti Rahman’a uğurladık. Benim için en önemli görev aslında buydu. Bu süreçte beni yalnız bırakmayan, gerek arayarak, gerekse gelerek her anımda yanımda olan ve acımı paylaşan tüm değerli dostlarıma, siz okurlarıma ve özellikle de Yeniçağ ailesine sonsuz teşekkürler. 
İki keyifli kitabı paylaşacağım sizlerle. Farklı lezzet ve farklı içerikteler...

CANGAMA
Kitapla ilk karşılaştığımızda bu da neymiş sorusuyla elinize alıyorsunuz. Özellikle almak için gitmediyseniz ya da kitabın içeriği hakkında bilgi sahibi değilseniz “Cangama” da neymiş, sorusu ilk aklınıza gelen olacak. Başmüfettiş Ayhan Sızan’ın “Öğretmen Dünyası”  yayınlarından çıkan 198 sayfalık “Cangama” adlı yapıtındaki anıları, gözlem ve izlenimleri eğitimimizin yarım yüzyıllık dönemine ışık tutar nitelikte. 
Kitap farklı bir üslupla okuyucuya sunulmuş. Kimi eğitimcilere göre “Böyle eğitimci olur mu”, kimi uygulamalar için de  “Böyle iş olur mu” dedirtecek türden olaylarla buluşturuyor okuyucusunu. Merak ettiğim soruya cevap buluyorum. Kitap adını değerli öğretmen, eğitimci Mustafa Nihat Özön’ün sözünden almış. Özön hoca, sınıfta öğrencilere tartışma içinden çıkılmaz gelince “Yeter artık cangamayı bırakın” dermiş. Belli ki Ayhan Sızan da cangamanın ne olduğu konusunda bayağı bir düşünmüş ve kitapta açıklamasını o da aynı soruyu sorarak yapmış. 
“Yıllardır düşünür dururum. Ağız dalaşı desem değil, kuru gürültü desem değil, bilgiçlik mi acaba, boşu boşuna tüketilen zaman mıydı dersiniz” (Sayfa 7) de böyle diyor başmüfettiş. Ayhan Sızan görev yaptığı dönemlerde hep dik duruşu, haklının yanında oluşu ve hakkını da aramasıyla ünlenmiş. Bakın neler yapmış Ayhan hoca; Demokrat Parti’nin “Vatan Cephesi”nin uygulamalarına karşı durarak Yozgat’taki görevi süresince yatılı kız okulunun eksiklerini görüp konuyu dönemin valisine kadar taşıyarak bir çok eksiğin giderilmesini sağlar. 
Abbas Sayar ile 1988’den sonra 1979 yılında yine Yozgat’ta görev yaptığı yerde buluşup özlem giderirler. Hıfzı Veldet’i anması, bununla ilgili soruşturma sırasında yollarının kesilip korkutulmak istenmeleri de kitaptaki önemli bilgilerden. Zorluklar, haksızlıklar, tüm bunlara rağmen bir eğitimcinin dik duruşu her şeyden öte bir eğitmen olarak topluma insan kazandırma sevdası takdire şayan. 
Kitapta öğrencilerinin çocukları tarafından sorgulanan eğitimciler olduğuna da ayrıca dikkat çekiyor Ayhan Sızan. Yine de diyor ki; “Örnek eğitimci her öğrencisine eşit davranan eğitimcidir.” Başmüfettiş Ayhan Sızan’ın anıları, gözlem ve yaşanmışlıkları son derece ilgi çekici.  

KUMSALDAKİ KIZ
Tüm çocuklar hakları ile doğarlar. Her şeyden önce çocukturlar ve masumiyetleri daima biz yetişkinler tarafından korunmalıdır. Aileleri tarafından çalıştırılan çocuklar kamuoyunun gündeminde sık sık zor şartlarda hakları sömürülerek çalıştırılan çocuk işçiler aslında. Çünkü çocuk ekonomimizde ucuz iş gücü. Tarlada, bahçede, evde çalışabilir ve hakkını arayacak özgüvene henüz sahip değildir. 
Tülin Tankut’un Kaynak Yayınları’ndan çıkan 218 sayfalık “Kumsaldaki Kız” adlı çocuk romanı tam da bu konuyu işliyor. Annesinin bebekken terk ettiği, babasıyla yaşayan, okul yerine işe gönderilen 12 yaşındaki çocuk mağdur Fatma’nın ve Fatma gibi tüm çocukların yaşadıklarını, onların içe büyüyen ama dışarı duyuramadıkları sessiz çığlığını anlatıyor. 
Çocuklar için yazılmış roman aslında arka bahçesinde ebeveyn ve eğitimcileri ilgilendiren ikinci bir kitap daha barındırıyor. Mutlaka okunmalı. 

Yazarın Diğer Yazıları