Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Serap BESİMOĞLU

Serap BESİMOĞLU

İki kitap, iki farklı konu; “Hayali Şehir”

Birçoklarına göre hayallerin şehridir İstanbul. Tarihi ve kültürel dokusu, yaşanmışlıkları, geçirdiği onca medeniyetin izleri, aşkları, Asya’sı ve Avrupa’sı ile tarihini sırtında taşıyor. 
Hayallerimi resimlemiş üç önemli insan. Hep kendime söyleyip de bir türlü fırsat bulamadığım şey. Bu büyülü şehrin resimlerini çekmek ve şiirlerimle buluşturmaktı. Öylesi bir kitap, şiirler ve fonda İstanbul. Belki bir gün nasip olur ama üç değerli fotoğraf sanatçısı, İstanbul’u resimleyerek çok güzel bir çalışma koymuşlar ortaya.
“Hayali Şehir Fotoğraf Albümü”, Şubat 2013’te Espas Kuram Sanat Yayınları tarafından yayımlandı. Kitabın fotoğrafçıları Bülent Özşeker, Edmon Sefer ve Yeşim Tetik. Kitabın önsözünü Orhan Tekelioğlu, son sözünü de yine aynı zamanda kitabın editörlüğünü üstlenen ve üç sanatçıyı bir araya getiren Haluk Çobanoğlu yazmış. Kitap; fotoğrafın ustası, belleğimizde görselliği ve artistliği ile derin izler bırakan ünlü fotoğraf sanatçısı Ara Güler’e adanmış.
2005 yılından bu yana birlikte çalışan üç fotoğraf sanatçısı bir çok projede buluşmak ile beraber, 2008’den bu yana da objektiflerini “Sur” içindeki bölgeye yöneltmişler. “Hayali Şehir”de İstanbul’un merkezindeki Suriçi’nin fotoğrafları mevcut. Sulukule’den Aksaray’a, Silivrikapı’dan Yenikapı’ya kadar tarihi Yarımada’nın sınırlarını çizen semtlerin gündelik yaşantısına, insanlarına, çocuklarına, yaşlılarına, yıkık dökük evlerine, yorgun tarihine dokunmuşlar objektifleriyle. Sosyolojik terimlerle “Gecekondu” ya da “Varoş” olarak adlandırdığımız noktalar şehrin tam da ortasında yaşamın dokusunu gözler önüne seren, yokluğun yüreğine dokunan derin izler taşıyor. Kelimelerin özneleri, çoluğu, çocuğu, erkekleri, kadınları ne varsa içten içe bu üç güçlü objektiften insanların ruhuna İstanbul’un sırça köşklerine dokunuyorlar. Mutlaka incelenmeli ve kütüphanenizde bulunmalı derim.

 

“Yeşilçam Öykü Sineması”

 

Yaşayan fotoğrafları hareketliliğe dönüştüren sinemamıza baktığımızda ise, 60’lı yıllar, sinema için altın çağ idi diyebiliriz. İşte Serpil Kırel’in “Yeşilçam Öykü Sineması” isimli kitabında da vurguladığı gibi 239 film ile 1966’lı yıllarda Yeşilçam’da üst seviyede bir üretime ulaşılır. Yazar, Yeşilçam’ın bu önemli sıçramayı gerçekleştirdiği dönemlerde sinemanın öyküsel anlatımına da değiniyor. Kırel’e göre sinemanın tek işlevi eğlendirmek olamaz. Seyircinin yaşadığı dünyayı ve toplumsal olayları sorgulamasına fırsat verecek filmler de üretilmelidir. Yazara göre senarist de bu toplumun üyesi bir insandır ve yaşadığı hayattan en az izleyici kadar etkilenir. Bu da öyküye yani senaryoya mutlaka yansır görüşü hakimdir.
Kitapta bu büyük sektörün iç yapısından tutun da erkek egemen kültürüne kadar bir çok önemli saptamada bulunulmuş. Örneğin bugün sahne ve sinema sanatlarının olmazsa olmazı olan makyaj ve kostümler alanındaki ustalarca yapılıp hazırlanırken, o günkü oyuncuların kendi makyaj ve kostümlerini kendilerinin yaptıklarını ve seçtiklerini öğreniyoruz. Mesela o gün erkek oyuncuların ücretleri hanım oyunculara göre daha yüksek. İyi kadın rollerinin esmer, kötü kadın rollerinin sarışın olduğunu öğreniyoruz. Daha neler neler... Çok renkli bir öykü anlatımı ile Serpil Kırel sinema öykülerini okuyucusuyla buluşturuyor. Yazın son günleri için eğlenceli bir kitap.

Yazarın Diğer Yazıları