İki taraflı Acem kılıçları

Ordu Milletvekili -evet yanlış okumadınız- Karadeniz’in, “Türk” Ordu ilinin TBMM’deki  “Türk” milletvekili İhsan Şener, İnsan Hakları Komisyonu’nda aynen şöyle demiş: “Belki bunlar tartışılacak ama mesela Yunan tarihinde bir Ege savaşı yok. Bunu biliyor musunuz? Yunan tarihinde Ege’de Türklerle bir savaş yok. Bizim tarihimizin en önemli savaşlarından biri Yunanlılara karşı verilmiş olan savaştır. Biz Milli Güvenlik Akademisi’nde oralardaki şehitlikleri dolaştık. Bütün şehitlikler temsilî. Bunlar çok önemli, anlayış olarak bir yere gelmek istiyorum. Burada Ankara Hükümetinin meşruiyetiyle ilgili bazı şeyler yapılmış süreç içinde, bazı şeyler.”

***


Bu adam alenen Kurtuluş Savaşını ve bu savaşın şehit ve gazilerini inkâr ediyor; yok sayıyor... İstanbul’daki işbirlikçi hükümete karşı, Ankara hükümetinin meşru olmadığını iddia ediyor ve ona göre “temsilî” şehitliklerde yatanlar ve gaziler “konu mankenleri”!.. Kurtuluş Savaşının Güney Cephesini -Fransızlar’a, Ermeniler’e karşı gene şehitler pahasına verilen Millî Mücadele’yi- yok sayacak; biraz daha ileri gitse Çanakkale Savaşının şehitlerini ve gazilerini de inkâr edecek!!! Hepsine, Türkiye Cumhuriyeti’nin “meşruiyetini kanıtlamak için uydurulmuş senaryolar” diyecek...
Şener Ordulu; eğer kökeni Pontus Rumlarından değilse, o Pontus Rumlarının Kurtuluş Savaşı’nda ve öncesinde Karadeniz bölgesinde yaptıklarını bilmesi gerekir... Bizler, -babaları dedeleri, Yunanlılarla, Ermenilerle, hatta yedi düvelle savaşmış olanlar- bu Millî Mücadele’yi -onların anılarından çok iyi- yakından biliriz. O “temsilî” dediği şehitliklerde yakınlarımız yatar!..
Ben, babamdan, amcamdan ve anamdan dinlediklerimden başka rahmetli Fahrettin Altay Paşa’nın süvarilerinden İzmir’e ilk giren ve valiliğin gönderine, Yunan bayrağını indirip yerine sancağımızı çeken rahmetli Yüzbaşı Şerafettin’i tanımış ve Kurtuluş Savaşı’ndan önce Yunanlıların Batı Anadolu’daki vahşetini ondan da dinlemiştim. Aslında Şener’in bu iddialarına “meczup saçmaları” deyip geçmek, abesle iştigal etmemek gerek... Ama arkasında “mâ’lûmdan mâ’lûm” bir zihniyet var: Mustafa Kemal’i kötülemek, kurduğu Cumhuriyetin meşruiyetine karşı çıkmak!..
Ümit Özdağ, Yılmaz Özdil, Melih Aşık ve Hasan Pulur bu adama en veciz cevapları vermişler... Buna karşılık mâ’lûm aydınlardan, yanaşma ve yalakalardan tık yok!.. Bu gibi konularda hemen yazan Ayşe Hür kadından da Altan kardeşlerden de söz yok!..
Tespit edemedim; Şener TBMM Komisyonu’nda bunları söyleyince, BDP’liler memnun olmuşlardır; ama diğer partilerden hiç mi tepki görmedi?!!

***


Aslında, en fazla tepkiyi Şener’in AKP’sinin göstermesi ve hemen partiden ihraç muamelelerinin başlatılması gerekiyordu... Ama hem AKP’de, hem de CHP’de politikacılık hesapları daha ağır basıyor... Kılıçdaroğlu başımıza 2. Dersimi bela eden Aygün hakkında ne yaptı?.. Bu adamı da partiden ihraç etmeleri gerekirdi...
Şener’in herzelerinin Başbakan Erdoğan’ı nekahet yatağında kızgınlıktan diriltmesi gerekirdi... Ama “sessiz” hem de çok derin sessiz!...
Eskiden olsaydı Şener’in bu sözleri üzerine gençler ayaklanır, gök kubbeyi onun başına geçirir, hatta onu linç etmeye kalkarlardı... Ne oldu bize?.. Üzerimize ölü toprağı mı serpildi?!!
Şener’in özgeçmişini okuyunca bu yalanları neden ne maksatla söylediği mâ’lûmdan mâ’lûm oluyor!.. Erdoğan, AKP yönetimi sessiz, tepkisiz... Çünkü, aslında Şener’in iddiaları AKP felsefesine ve bazı aydınların “tarihle yüzsüzleşmek” gayretlerine denk düşüyor... Kurtuluş Savaşı, Dersim ve Kürt isyanlarının bastırılması, İstiklâl Mahkemeleri hep “Kemalistlerin”  üniter ulus devleti kurmak için uydurdukları bahaneler!.. Hasan Pulur kardeşim hatırlatmış: “Büyük Anadolu macerası” hüsranla sona erince Kral Konstantin’i deviren Yunan Hükümeti, bu felakete sebep olan namlı bazı yöneticileri, generalleri idam etmişti. Bu da mı senaryonun parçası?!!  Fakat bunun karşı tarafı da var; eğer Mustafa Kemal ve silah arkadaşları mücadelelerinde başarılı olmasalardı, İstanbul’daki işbirlikçi Osmanlı hükümeti onları Şeyhülislâm Dürrizade Abdullah Efendi’nin fetvasıyla Yunanlıların, İngilizlerin verecekleri delillerle, Kürt Nemrut Mustafa Divân-ı Harbi’nde yargılayacak ve de asacaklardı!!! Fetvada ve sanıklar listesinde Mustafa Kemal ve arkadaşları arasında babam ve amcam da vardı. Büyükbabam bu haberi Bostancı Eczanesi’nde duyunca oracıkta fücceten vefat etmiş. Bu da mı yalan Şener efendi?!!

***


 İki taraflı kılıçlara “Acem kılıcı” denir!.. “Acem kılıcı”, aynı zamanda riyakârlığın, yüzsüzlüğün de sembolüdür. Bizi “Acem kılıçları” ile Cumhuriyete, Atatürk’e karşı iki taraflı kesiyorlar... Bütün bu yalanlar biz Kurtuluş Savaşının, Türk’ün ateşle imtihanının son tanıkları hayatta iken söyleniyor... Bizler olmasak daha büyük yalanlar uydurulacak... Ama şimdi demokrasi var; “Hainlere hain” diyemiyoruz...

Yazarın Diğer Yazıları