İktidar üniversiteyi dışlamamalı

Türkiye’nin önünde yeni ufuklar açacağı, haklar ve özgürlükler konusunda hakkaniyetli ve adalet üzerine kurulmuş köktenci yapılanmalara gidileceği, bozulan gelir dağılımını düzelteceği vb. konularda topluma vermiş olduğu vaatler ile çaresiz halkın gözünde tek ümit haline gelip, büyük teveccühünü kazanarak tek başına iktidar olan AKP ve onun kurmuş olduğu hükûmetler on iki yıldan beri dişe dokunur ve toplumsal uzlaşmayı sağlayacak bir icraat sergilemeyerek aksine kamplaşmayı ve ayrışmayı körükleyen politikalar sergilemesi toplumu hayal kırıklığına uğratmıştır. Üniversiteler için hiçbir şey yapmaması üniversiteleri dışladığı gibi bir algının oluşmasına neden olmuştur. Nitekim üniversite hocalarına reva görülen maaş, alay konusu haline gelmiş ve YÖK’ün değiştirileceğine dair vaatler de unutturulmuştur.  
Herkesin bildiği gibi, Türk toplumunun neredeyse tamamıiktidarın ülkeyi kasıp kavuran kötü  yönetiminden kelimenin tam anlamıyla bıkıp usanmıştır. Hak ihlalleri karşısında seyirci kalan ve çok kereler de buna iştirâk eden ve hattâ bizzat yapan; bütün bir ülkenin kaynaklarını kuruma noktasına getiren iktidardan, başkalarının rızkını haksız yere cebine indiren bir avuç rantiyeci, karaparacı, hortumcu ve hırsız dışında hiç kimse; diğer bir ifadeyle dürüstçe iş yaparak ülkeye zenginlik katan, dürüstçe kazanan ve kazandıran, vergisini veren, bilgisi ve emeği ile geçinen insanlardan hiçbirisi memnun değildir. İktidar özellikle bilgisini ve emeğini pazarlayarak hayatını kazanan en büyük kitleye görülmemiş şekilde zulümde bulunmuştur ve bulunmaya devam etmektedir. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, ümit bağlanan tek merci ve tek meşrû zemin olan Meclis de maalesef gereğini yapmamaktadır. Bütün yolsuzlukların ucu gelip siyasete dayandığı halde, tüm bu ipuçları Meclis’te çıkarılan ve çıkarılmaya çalışılan kanunlarla bütün suç izleri silinip süpürülmeye çalışılmakta ve kendilerini aklamaya çalışmaktadırlar. Artık Meclis’in çoğunluğunu teşkil eden iktidar yolsuzlukların ve hırsızlıkların üstünü örtmek, kamu çalışanları, öğretmenler ve üniversite çalışanlarının kazanılmış özlük haklarını hak etmeyenlere vermek üzere programlanmış bulunmaktadır. 
İşte bu ortam içerisinde üniversite çalışanları, öğretmenler ve bütün kamu çalışanları ölüm-kalım mücadelesi vermektedir. Mağduriyet edebiyatı ile iktidar olanlar on iki yıldan beri mağdur etmedikleri ve hakkını yemedikleri nerede ise kimse bırakmamıştır. Nitekim hak gaspları, haksız ve kanunsuz olarak görevden almalar, sürgünler ve mobbing uygulamaları tavan yapmıştır. 
Yukarıda sözünü ettiğimiz bu büyük kitle içerisinde en fazla mağdur edilen kesimlerin başında, hiç kuşkusuz, maaşı dışında başka bir geliri bulunmayan eğitim çalışanları ve onların içerisinde de Türkiye’nin geleceğinin mimarlarının, düşünen beyinlerinin yetiştirildiği ve Türk biliminin üretildiği “Üniversite” gelmektedir.
Üniversite’yi adetâ bir düşman gibi gördüğünü her hâliyle açıkça ortaya koyan iktidar, ülkemizin direği olan bu yüce kurumu kelimenin tam anlamıyla perişan etmiş, dizlerinin üstüne çökertmiştir. 
Bu iktidar on iki yıldan beri üniversitenin en temel alanları olan “Ücret Sorunu”, “Özlük Hakları” ve “Bilimsel Çalışma Ortamları ve İmkânları”  konusunda hiçbir olumlu icraat ortaya koymamış, aksine özlük haklarını budamış, akademisyenleri sefalete mahkum etmiş, hak edenlerin kadrolarını vermeyerek büyük bir mağdurlar ordusu meydana getirmiştir. Mobbingi kaldırma yerine, mobbing uygulamalarını müesseseleştirmek için akla hayale gelmeyen her türlü fırıldağı çevirmiştir.
Ey adalet, nerede isen artık gel...

Yazarın Diğer Yazıları