İktidarın övündüğü hastanelerin hali!

AK Parti'nin 16 yıllık iktidarı boyunca övündüğü konuların başında sağlık sistemi geliyor. Çok sayıda hastane açılmasıyla yoğunluğun azaltıldığı ve bu sayede insanların sıra beklemeden muayene olabildikleri vurgusu yapılıyor.

Partinin genel başkanı Erdoğan, 24 Haziran seçimleri kapsamında katıldığı televizyon programlarında ve gazetelere verdiği demeçlerde de sürekli olarak bu konuya vurgu yapıyor.

Peki, tablo gerçekten anlatıldığı gibi mi?

İnsanlar sıra beklemeden rahatça sağlık hizmeti alabiliyor mu?

Hastanelerdeki doluluk oranı kabul edilebilir bir noktada mı?

Hekim sayısı yeterli mi?

***

Benim de bizzat şahit olduğum bir olayı aktarayım.

Yakınım, İstanbul'da yaşıyor.

Küçük bir rahatsızlığından dolayı doktora muayene olmak istiyor.

Sağlık Bakanlığı'nın randevu sisteminden gün ve saat almakla süreç başlıyor.

En erken randevu 20-30 gün sonraya veriliyor.

O da hastaneye değil, polikliniğe...

Neyse efendim o gün geliyor sonunda... Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne bağlı Bahçelievler Semt Polikliğini'nin yolu tutuluyor.

İçeri girildiğinde koridorlarda oturacak yer bile yok.

Randevu saatine 30 dakika kala ilgili kata çıkılıyor. Ama o da ne?

Ucu görünmeyen, kıvrıla kıvrıla bir katı kaplamış bir kuyrukla karşılaşıyorsunuz? Tıpkı Kılıçdaroğlu'nun SSK Genel Müdürlüğü yaptığı dönem gibi!

Hastalar tepki gösteriyor: "Ramazan günü biz bu kuyrukları çekmek zorunda mıyız, randevumuz geçti, bu sıra bitmez, eski sistemde bu kadar sıra olmuyordu..."

Sonrasını dinleyelim:

Hasta: "Bizim randevumuz vardı, randevusu olanlar da sıraya giriyorlar mı?" 

Görevli: "Zaten randevusu olmayanları almıyoruz."

Hasta: "Bu sırayı beklersek randevu saati geçebilir."

Görevli: "Yapacak bir şey yok, sistem kilitlendi, 1 saat önce randevusu olanlar daha sıra alamadı."

Hasta: "Hep böyle mi burası?"

Görevli: "Ayda en az 3-4 defa oluyor."

***

İşte 20 gün bekleyip geldiğiniz hastanede olanlar, sonu görünmeyen bir kuyruk ve hizmet alamayan onlarca hasta... Saatler sonra doktorla görüşüyorsunuz.

Sağlık Bakanlığı'nın hastalara ayırdığı muayene süresi olan 5 dakikaya büyük önem veriliyor! 5 dakika dolmadan elinize tutuşturulan reçeteyle gönderiliyorsunuz. 

Hastane ve hekim sayısının çokluğuyla övündüğümüz İstanbul'da yaşanıyor tüm bunlar.

Madalyonun bir de öteki yüzü var.

Özel hastaneler... Türkiye'de sağlık sistemi aslında özel hastanelerin artışıyla dönüyor.

Orada sıra beklemiyorsunuz, ama muayene başına 70 ile 400 TL arasında ücret isteniyor. Sadece muayene olmak yetmiyor, başım ağrıyor deseniz en az iki tahlil isteniyor onlar da 100 liradan aşağı değil.

Sosyal güvenceniz olmasına rağmen en basit hastalıkta bile 250 TL'den aşağı çıkamıyorsunuz.

***

Gelişmiş devletlerin en önemli özelliği vatandaşlarına sağlık harcaması yaptırmamasıdır. O ülkelerde, tüm sağlık giderleriniz devletin topladığı vergilerden sağlanır, bu gelişmiş devlet olmanın gerekliliğidir.

Ancak Türkiye'de bu sorun bir türlü aşılamıyor.

Birçok devlet hastanesindeki fiziki yetersizlik ve aşırı doluluk, hem sağlık çalışanlarını hem de hastaları olumsuz etkiliyor.

Bir de tüm bu yoğunluğa Suriyeli mülteciler de eklenince içinden çıkılmaz bir tabloyla karşılaşıyorsunuz.

İşte Türkiye'nin gelişmiş ülke olması yolundaki en büyük engellerden biri...

***

Vatandaşa "sürü" gözüyle bakılıp, kendini çoban sanan yöneticiler olduğu sürece niteliksiz binalar dikmeye devam edersiniz.

Önemli olan vatandaşın sağlık, güvenlik ve eğitim ihtiyaçlarının devlet tarafından kusursuz bir şekilde karşılanmasıdır.

İşte o zaman gelişme yolundaki iradenizi ortaya koyarsınız.

Hastanelere gittiğinizde, Orta Doğu'nun geri kalmış bir ülkesine gidiyormuş gibi hissediyorsanız orada bir sorun var demektir!

İŞTE O GÖRÜNTÜLER

Yazarın Diğer Yazıları