İlber Ortaylı'dan Trump uyarısı

İlber Ortaylı'dan Trump uyarısı
Tarih Profesörü Ortaylı, ABD'de yapılan seçimleri değerlendirdi. Ortaylı, Trump'la ilgili uyarılarda da bulunarak "Trump'ı kendileri için bir kurtuluş ve müttefik görenlere sadece şaşmak gerekir" ifadelerini kullandı.

Tarihçi Prof. İlber Ortaylı, ABD başkanlığına seçilen Donal Trumpiçin "Kaba söylemini ve vaatlerini kendisinden evvelkiler gibi, şartların zorlaması karşısında değiştirecek" görüşünü dile getirdi. "Amerikan seçiminin sonuçları çok şaşırtıcı olabilir veya bazılarının gönlüne göre de olabilir. Şaşıranların paniğe kapılmasına lüzum yok ama Trump’un seçimiyle kendileri için bir kurtuluş ve müttefik görenlere ise sadece şaşmak gerekir" diyen Ortaylı, "Böylelerini yakın zamanlarda boş bardaktan su içmeye çabalarken görebiliriz" ifadesini kullandı.

Ortaylı'nın Hürriyet'te "Trump'ta kendine müttefik görenler ileride şaşırmasın!" başlığıyla yayımlanan (13 Kasım 2016) yazısı şöyle:

Amerikan iktidar koltuğu hâlâ aynı. Bu insanı çok yükselten bir taht; fakat sağında solunda çiviler var. O çiviler fazla serbest hareket edene batar. Trump da kaba söylemini ve vaatlerini kendisinden evvelkiler gibi, şartların zorlaması karşısında değiştirecek.

Amerikan demokrasisi dünyadaki tek ve gerçek federalizmdir. Sistemin faziletleri ve mahzurlu yönleri birbirini dengeler. Böyle ilginç bir devlet ve toplum sisteminin seçimleri de kendine göredir. 

8 Kasım günü yapılan seçimler aslında iki derecelidir. İkinci seçmenler her eyalet için bir Seçiciler Kurulu’nu oluşturur ve onların verdiği oy aslında artık bir ananeyi temsil etmesine rağmen pekâlâ hukuk kurallarıyla dalavere yapabilecek bir toplumda problemli bir seçim yaratabilir. Ama yaratmıyor. Nihai tasdik ve karar, ocak ayının ikinci yarısında oluyor. O gün ya mevcut başkan ikinci dönemine devam ediyor veya yeni gelene görevi devrediyor.

"Siyasette seçeneği sevmiyorlar"

1792’den beri dört yılda bir kasım başlarında yapılan seçimler Amerikan demokrasisinin usul yönünden yüzünü kara çıkartmadı. Bu seferki seçimde de iki aday başı çekiyordu. Aslında aday sayısı iki değil; ama iki adayın dışında bir üçüncünün yaşama ve seçim kampanyası yapma şansı bile yoktur. Amerikalılar sade bir millet; siyasette çok seçenek üzerinde düşünmeyi pek sevmiyorlar, bütün siyasal ve idari mekanizma da buna uyuyor. 

Hillary Clinton, Birleşik Devletler’in başarılı ve sevilen başkanın karısı, Devlet Sekreteri yani Dışişleri Bakanı’ydı. Sistemi yani Amerikan devletinin ve toplumunun oturmuş açıklık yanlısı halini ama aslında tutuculuğunu temsil ediyor; bu yüzden yetersiz kaldı. Oysa Amerika’nın sancıları var, ne eski sistem ne de 1960’ların liberal söylemi fakirlik ve güvensizlik sınırındaki insanları tatmin etmiyor. 

Trump ise tam manasıyla bir türedi; memnuniyetsiz Amerikan toplumu kendisine sert ve grotesk (muthik, gülünç) çizgilerle hitap eden bir aday ortaya çıkardı. Trump Cumhuriyetçiler için bile beklenmeyen bir adaydı ama bu beklenmeyen adayı partinin aristokratları da kabul etmek durumunda kaldı.

"Ku Klux Klan'ı izole bir ada sanmayın"

Türkiye’de özellikle ABD’yi tanıdığını zanneden zümreler; o ülkenin değişmez, üstün değerleri olduğuna inanırlar. Sanki Ku Klux Klan veya Güney eyaletlerinin vahşi demokratları, liberal, azıcık solcu Demokrat Parti’nin içinde izole bir adadır. Ve sanki Cumhuriyetçiler, efendi muhafazakârlardır. 

Trump gibi adamlar o partiye sadece oy verirdi. Oysa Amerikalılar da yeryüzündeki bütün toplumlar gibi değişiyor ve değişimleri her zaman beklenen ve tahmin edilen yönde değil. Amerikan toplumunun yüzde 15’i asgari geçim şartlarının altında sürünüyor. 30 milyonun üstünde evsiz var, bu kitlenin en büyük özelliği Batı demokrasilerinin çok övündüğü seyahat hürriyetinden, parasızlık yüzünden zorunlu olarak mahrum yaşamaları. Endüstriyel bir cemiyet için utanılacak sayıda okuma-yazma bilmeyen var. Örtülü ırk çatışması yeniden ısındı ve yükseliyor. New York şehrinin düzelmesi, beyaz mahallelerinin gelişmesi ve genişlemesi fukara zenci ve Porto Rikolu yerleşmelerin aleyhinde oluyor.

Pentagon sistemi, Ortadoğu müdahaleleri sırasında İkinci Cihan Savaşı’nın Pasifik, Güney İtalya ve Normandiya’daki savaşçı kaplanlarını çıkaramadı. “Kuvvetli olanın diplomasisi de iyidir” diyoruz. Herhangi bir tarihçiye sorun bakalım; Amerikan dışişleri, Metternich Avusturyası’nın, Talleyrand Fransası’nın ve Büyük Britanya İmparatorluğu’nun diplomatları ölçüsünde başarılı olabiliyor mu? Tabii şartlar değişik ama kuvvetli olan değişik şartların üstünde oynamayı bilir.