Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Serap BESİMOĞLU

Serap BESİMOĞLU

İlhan ağabeyin ardından

Daha önceki haftaların birinde “İnsan her şeyi biriktirebilir ama ‘dost’?” başlıklı bir yazı yazmıştım. Sizlerin gönderdiği iletilerde bu konu ile ilgili oldukça farklı, keyifli mesajlar gelmişti. Hepsinin de ortak özelliği bugün yok denecek kadar yitirilen değerler ve dostluğun önemi üzerineydi...
Dostluğun kıymetini ise bir dostu yitirdiğimizde daha iyi anlıyoruz ya da kimlerin gerçekten dost biriktirdiğini onlar bize hoşça kal dedikten sonra daha net görüyoruz. Geçen hafta Devlet Tiyatroları’nın değerli sanatçısı, aile dostumuz sevgili İlhan Kantarcı’yı kaybettik. Sevdiklerini, onu sevenleri, dostlarını ardında bırakıp kalbine yenik düştü ve ayrıldı aramızdan.
Kendisi ile uzun yıllardır tanışırız. Malum hayat şartları ve mesleki yoğunluklarımız nedeniyle her gün görüşemesek de oyunlar ve görevler aracılığıyla zaman zaman kendisi, zaman zaman da sevgili eşi Şenay ile bir arada olurduk. Hep bilirdik ki dostluklarımız bıraktığımız yerde, aynı özgüven, samimiyet ve sağlamlıkta duruyor. Çünkü sevgili İlhan Kantarcı böyle bir adamdı. Tabiri caizse adam gibi adamdı. Dar anınızda güçlü bir çınar gibi yanınızda durur, acınızı paylaşır, eleştirirken dahi sizin yeren sözlerle değil öven sözlerle konuşur, yaranıza merhem olmaya çalışırdı. Sevgi denen o koca kavramın içini kin ve nefretle değil, iyilik ve şefkatle doldururdu. Dostlarını, akrabalarını gülen gözlerle karşılar, onlara elleriyle yemekler yapar ve sevgiyle de ikram ederdi.


En son birkaç ay evvel sanırım Eylül gibiydi. Kendisine “Arkabahçe”de, (Bizim semtte, Konutkent’te keyifli bir çay bahçesidir) rastlamıştım. Bunun dışında bir çok kez telefonla da görüşmüştük. Gülerek ayağa kalktı ve “Gel bir çay içelim” diye masasına buyur etti. Oradan, buradan konuştuk. “Bir gün Güven ağabeyi de al, gelin birlikte yemek yiyelim. Şenay da çok sevinir” diyerek ısrarla davet etti. Kısa bir çay molasından sonra sarılıp öpüştük, “Hoşça kal İlhan ağabey, görüşürüz” diyerek ayrıldık. Heyecanla projelerini anlatmıştı. Birlikte senaryolar yazacaktık, ortak program yapacaktık. Ya biz bunlar için geç kaldık ya da o hızlıca yol alıp erken göçtü. Hayat böyle bir şey zaten. Sizi çok beklemiyor. Bir çay molası kadar zamanınız var bazen.


Sevgili eşi Şenay’ın oyun yönetmeniydi ve ilk aşkı. Biricik kızı “Meleğim” diye sevdiği Zeynep’in canı babası. Öğrencilerinin İlhan hocası. Şimdi kimlerin yoldaşı bilinmez. Dedim ya o kimseyi yarı yolda bırakmazdı. Son yolculuğunda da bütün dostları onun yanındaydılar. Onu uğurlarken tıpkı arzuladığı gibi yan yana, can cana yürüdüler. Alkışlarla gülümsediği sahneden yine alkışlarla uğurlandı dostlarının omuzlarında İlhan Kantarcı...
Çıkmaz bir sokak yahut dönülmez bir yolculuk. Ne geri vitesi var bu taşıtın ne de geri dönmek için gerekli manevra alanı. Sadece dikiz aynasına takılı gözler ve arkada kalanlara. Belki de arkada kalanlar bizleriz. Ötelere usta hep bu yüzden ötelere yalnız gitti. Yolun açık olsun İlhan ağabey. Sevenlerinde daima yaşayacaksın.

Yazarın Diğer Yazıları