İmkan verilmiyor abi...

Belki bundan 40-50 yıl sonra, Allah ömür verir de yaşarsak ve o günün çocukları, o günün gençleri, o günün merak eden, araştıran, yazan, soran, sorgulayanları bize "neden o kadar mutsuzdunuz" diye soracak olursa;

"Neden o kadar asık suratlıydınız?"

 "Neden o kadar taşlaşmıştı kalpleriniz?"

"Neden zalimleşmiştiniz?.."

Bu cevabı vereceğiz galiba:

-              İmkan verilmedi ki!

***

Tam 330 günlük tutukluluktan sonraki kavuşmalarını gördünüz mü gazeteci Kadri Gürsel ile eşi Nazire'nin;

Ne güzeldi.

Ne güzel sarılmışlar... Ne güzel öpmüşlerdi birbirlerini...

Ve fotoğrafın en az onların vuslatı kadar dikkat çeken diğer güzelliği; gözlerini görmek için kullanan hemen herkesin fark ettiği o asker...

Nasıl parlıyordu gözlerinin içi... Yüzüne kondurduğu o utangaç-mahçup ama o kadar da muzip gülümsemesi ile nasıl gerçek ve nasıl naifti... Başkalarının mutluluğundan anlık da olsa mutluluk duyabilmeyi nasıl becermişti...

İmkan verilmiyor abi;

Verilse, şu "kutuplar"a bağlı prangaları çözülebilse bu ülkenin insanlarının...

Bir kişinin nefreti bileyemese milyonlarca kişiyi...

O sesi daha çok duysak;

"Durun siz kardeşsiniz..."

Veya daha iyisi, idrak edilse artık aynı ülkenin vatandaşlarının bir arada gözlerini oymadan yaşayabilmeleri için "kardeş" olmak zorunda olmadıkları gerçeği. Anlatılabilse, anlaşılabilse, "hak" ve "hukuk"u tam manasıyla egemen kılmanın kafi geldiği...

Ve ağzından salyalar saça saça konuşan adamlar eksilse, çıkıp gitseler kulaklarımızdan...

Bizi bize bıraksalar çok değil iki dakika, o asker kadar mesela;

Bayağı güzel fertler, onlardan oluşan güzel toplum, güzel millet olacağız aslında.

***

Benden söylemesi...

Onca zaman "ne istedilerse verdikleri FETÖ"den sonra 100 yıldır Türkiye'yi böleceğini bas bas bağıran, niyetlerini sağır sultanın bile duyduğu Barzaniler tarafından da yanıltıldıklarını söylediler ya... Demedi demeyin, "aldatılmayacak", "kandırılmayacak", "yanıltılmayacak", toplumu "aldatılmayacağına", "kandırılmayacağına", "yanıltılmayacağına" ikna edebilecek bir aday, güle oynaya göğüsler 2019'da ipi!

***

Bu kadar da olmaz

Tanımlayacak sözcük bulmakta zorlanıyorum artık.

"Pes" değil, "yuh" değil, "pişkinlik" değil, "milleti aptal yerine koymak" değil, "zekamıza hakaret" değil; daha ötesinde bir nitelendirici gerekli. Ama ne denir de "cuk" diye karşılar bu hali, arıyorum tarıyorum, ı-ıh bulamıyorum işte! Zannediyorum "bu kadarı olmaz" diye, türetmemiş güzel Türkçemiz böyle bir kelime!

***

Yüzlerce kişinin karşısına çıktı ve iktidarlarında terörü nasıl sıfırladıklarını anlattı ya dün; ondan bahsediyorum.

Çıktı ve "sıfırladık" dedi yahu, inanabiliyor musunuz; "sıfırladık"!

***

2002 yılında, terör belasını sıfırlamış bir ülkenin iktidarına gelip de;

2003 yılında 21 şehit,

2004 yılında 73 şehit,

2005 yılında 92 şehit,

2006 yılında 121 şehit,

2007 yılında 118 şehit,

2008 yılında 150 şehit,

2009 yılında 135 şehit diye devam eden bir yas ivmesine...

7 Haziran 2015'ten, 6 Haziran 2016'a kadar geçen bir yıl içinde 532 şehit vermemize neden olan politikaların üretilmesine kendisi değil de tüpçü Fikret(!) karar vermiş gibi konuşabiliyor olmasını BİLE geçiyorum.

Varlığını her şeyden çok balıklaştırılmış hafızalarımıza borçlu olduğunu biliyoruz artık.

Ama daha üç gün önce ya, üç gün önce, 24 Eylül'de sözleşmeli er Sercan Fidan'ı vermişken toprağa...

Ondan iki gün önce uzman çavuşlar Halim Ünal, Halis Özcengiz'in şahadet haberi gelmişken...

Ondan dört gün önce uzman çavuş Muhammet Arıkan "ay-yıldızlı bayrağa sarılı" halde dönmüşken ana-baba ocağına...

40'ları çıkmamışken daha hiç mi frenlemez insanın vicdanı dilini!

***

Konjonktürel Türkler (!)

Diyor ki yazar;

"Türk olduğum için özür dilemeyeceğim."

Devamı da bir bu kadar iddialı:

- Adam 'Kürdüm' deyince, 'Kürt şehri, Kürt dili, Kürt halkı' deyince hiç sıkıntı yok... Ben 'Türküm' deyince faşist oluyorum. Ben 'Türk şehri, Türk dili, Türk halkı' deyince ırkçı oluyorum. Ben 'Kerkük'ü hangi hakla ve hangi akla hizmetle yemeye çalışıyorsun?' deyince 'pislik' oluyorum...

***

AKP iktidarının hınk deyicisi gazetede çok değil 1-2 yıl önce yayınlansaydı bu satırlar "dünyanın sonunun geldiğine" yorulurdu; "kıyamet alameti" sayılırdı muhtemelen. Şimdi mevzu belli;

Sen nelere kadirmişsin böyle "konjonktür hazretleri"!

Yazarın Diğer Yazıları